1983 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1983 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
0 com

MARIAH - 少年 (1983)

0 com

Psychic TV - Live, 1983



İzlerken, 1983'te verdikleri bu konserin iyi ki bir videosu var diye düşünmeden edemiyor insan.. Daha sonraları duble evrim geçirmişlersede, bu dönemleri gerçekten olaylı dönemleri.. O kadar çok müzisyene ilham verip, o kadar çok dinleyiciye hayal barındırmışlardır ki.. bu konu tamamen tez konusu. 
Rahatlama ve işitsel ayin anı başlıyor.. yaslan..
0 com

Cardiacs - The Seaside (Alphabet, 1983)





Alphabet tarafınfan, 1983 ve 1984 yılların, 2 farklı kapak ile yayınlanan bu kaset, Art Rock kulvarına denk düşen bir özellikte.
Sancılı geçen şu günlere, poşet içinde çıkan UFO bonibonunuz olma niteliğini taşıyabilir aslında. Özellikle, bir yere yürüken, yolculuk esnasında, kulaklıkla dinlenildiğinde size GÜÇ verecektir.

Bunu unutmadan; nadir bir kaset ve evden çıkmanıza neden olabilir. Sakınmadan alınız.








The number limit has expired


Alto Saxophone – Margurite Johnston
Bass, Voice – Jim Smith
Drums – Dominic Luckman
Guitar – Graham Simmonds
Guitar, Voice – Tim Smith
Keyboards – William D. Drake
Marimba, Percussion – Tim Quy
Producer – Graham Simmonds, Tim Smith
Tenor Saxophone, Clarinet – Sarah Smith





Limited Download: 22
0 com

MURAT CAN (1983 - 2013)




MURAT'IM..

ÖNCESİNİ ANLATAYIM ÖNCESİ.. ÖNCE BEN GELDİM O PİSLİK DOLU, SAMİMİYETSİZLER DENİZİNDE EGO TATMİNİ YAPANLARIN BOLLUKTA OLDUĞU MEMLEKETİN ADI OLAN İSTANBUL'A.. VE ARDIMDAN DA SEN. ÖNCE BEN İŞ BULDUM BULMAM GEREKEN YERDE. OLMADIĞIM VE BEN HİÇ BİR ZAMAN OLAMAYACAĞIM O İŞİ BULDUM. ASLINDA SAÇMA SAPANDI AMA İYİ DE OLDU BELKİ. DENEYİM OLDU İŞ OLARAK AMA ESAS KONU BU DEĞİL.. O İNSANLARIN, BÜYÜK ŞEHİRDE YAŞAMAK ADINA YADA BİR ŞEYLERİ BELLİ ETMEK, TATMİN OLMAK ADINA YAPTIĞI ZAVALLILIKLARI VE PEK ÇOKLARINI İYİCE KAVRAYIP, İYİCE DE FARKEDİP, ANLADIM. ZATEN ANLATMAK İSTEDİĞİMİ BİLİYORSUN VE BUNU OKUYANLARDAN DA ANLAYANLAR OLACAKTIR ELBET. HERNEYSE, BUNU GEÇELİM..


SON YAZIŞMAMIZ DA, "KEŞKE HERKES YİNE İZMİR'DE TOPLANSA VE O ARTIK BİTİP TÜKENEN KİTLE, YENİDEN HAYAT BULSA" GİBİ ŞEYLER SÖYLEMİŞTİM SANA VE SENDE NE DENLİ GÜZEL OLACAĞINDAN BAHSETMİŞTİN. ÇÜNKÜ BU İSTANBUL'DA HERKES YANIP, KÜLE DÖNÜŞÜYOR VE BUNU İKİMİZDE ÇOK İYİ ANLADIK.. HA İYİ İNSANLAR YOKMUYDU DİYENLERE KARŞILIK "ELBETTE Kİ VARDI VE 4 SENE İÇERİSİNDE BANA ÇOK DESTEK OLDULAR VAR OLMALARIYLA" DA DEMEK İSTERİM TABİİ. NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ELBETTE ANLAMAYAN BOL OLACAKTIR AMA SEN BENİ, DİĞER İZMİR'DE YAŞAYAN YADA BİR DÖNEMİNİ YAŞAMIŞ VE BURDA DOĞMUŞLAR GİBİ İYİ ANLIYORSUN. HERNEYSE, KONU BU DA DEĞİL. GEÇELİM..


BU SEFER, ÜSTTEKİ KONUŞMAMIZIN HEMEN SAATLER SONRASI SEN DÖNDÜN İZMİR'E. BENİM GİRDİĞİM İŞLERE GİRİP, DEBELENMEYE ÇALIŞTIN HALLİCE. BENDE AYNISINI YAPTIM BİLİYORSUN AMA HER ŞEY BİR YERE KADAR İŞTE.. EVET, BU SEFER SEN ÖNCELİKLİ DAVRANDIN VE GERİ DÖNDÜN İZMİR'İMİZE. SONRA DA BENDEN.. ŞUNA LÜTFEN İNAN: İZMİR'E DÖNECEĞİM MECBUREN KESİNLEŞTİĞİ GÜNLERDE, HEP SEN GELDİN AKLIMA. "NASIL OLSA MURAT VAR ARTIK ORADA, PEK ÇOK ŞEYİ BERABERCE YAPABİLİR, SIK SIK GÖRÜŞEBİLİRİZ" DİYEREKTEN BOLCA KENDİMİ AVUTTUM. AVUTTUM DURDUM VE SONRADAGELDİM Kİ; DAHA SANA ULAŞAMADAN, HENÜZ BURAYA YENİ, YENİDEN TAŞINMIŞKEN, O BOKTAN HABERİ ALDIM: "ABİ MURAT KANSER OLMUŞ!" DEDİ BİRİ MESAJLA. CİDDEN ÇOK ÜZÜLDÜM.. ADINA AÇILACAK BİR ORTAK HESAP KONUSU DÖNDÜ DURDU. YARDIM ADINA, HEPİMİZ SANA AÇILACAKTIK.. BEN BUNU HİSSETTİM DİĞERLERİNDE DE. İÇİN RAHAT OLSUN.. AMA SONRASI,SONRASI CİDDEN İPLERİN KOPUŞUYDU. HENÜZ HABERİ ALALI 2 HAFTA OLMUŞTU Kİ, YİNE LANET OLASI SİTEDEN, YİNE SABAHIN UYANMA ARİFESİNDE, O BOMBOK ÖTESİ HABERİ ALDIM: "ABİ, DÜN GECE MURAT'I KAYBETTİK.." ŞİMDİ BURDA BİRAZ DURMAK LAZIM. BUNA İHTİYACIM VAR ÇÜNKÜ..

O AN SONRASINI YAZMIŞTIM SANA. YİNE HATIRLAMAK VE HATIRLATMAK İSTERİM. ÖNCE, HABERİ ALDIM VE BANA YAZILAN O YAZIYI DEFALARCA OKUDUM. OKUDUM VE OKUDUM. OKUDUKÇA YAŞLAR AKTI HER YERİMDEN İÇİME VE YANAĞIMA DOĞRU. BU GERÇEKTEN ÇOK ANİ OLDU! BÖYLE OLMASI, HEPİMİZİ ÇOK İNCİTTİ VE O KONUYA DA GELECEĞİM.. SONRA,KALKTIM VE O CİDDEN SOĞUK OLAN GÜN DE, BALKONA, GECEDEN YIKANAN ÇAMAŞIRLARI ASTIM. SONRA BİRAZ EVİN İÇİNDE YÜRÜDÜM AMA TEPKİSİZCE VE NEDENSİZCE. KAFAMDA TAMAMEN BİR UĞULTU VARDI VE SİNYAL SESİ GİBİ BİR ŞEYİN, O ANKİ KAFAMDA DURMASINI DİLEDİM. AMA DURMADI, DURAMADI.. SONRA GİDİP YÜZÜMÜ YIKADIM. SONRA BİR DAHA VE SONRA BİR DAHA, DAHA.İYİCE ISLAN YÜZÜMÜ VE SAÇLARIMI SİLDİM O GÜNKÜ SERT HAVLUYA. AYNAYA BAKTIM AMA BAKAMADIM. BİR AN KENDİMDEN BİLE UTANDIM. ANLAMSIZDIM VE GÜNLERCEDE ÖYLECE KALDIM. SONRA DA ODAYA GİRDİM VE OTURDUM. SANKİ HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ BAKINDIM İNTERNETE. AMA GEÇMİYORDU.. İÇİMDE Kİ O REZİL DUYGU, BİR TÜRLÜ GEÇİP GİTMİYORDU. UZANDIM, UZANMADAN YATAĞIMA VE YİNE HERŞEY NORMALMİŞ GİBİ DAVRANDIM KENDİME. AMA YİNE OLMUYORDU. İÇİMDEKİ AKINTI GİTMİYOR, DAHADA DAĞILIYORDU..DARMADAĞAN EDİYOR VE BOĞAZIMA KADAR GELİYORDU. ANLIYORSUN BENİ DEĞİL Mİ.. BUNLARI NEDEN Mİ ANLATIYORUM? BİLMİYORUM..


ŞİMDİ, SENİNDE ORADA OLDUĞUN VE BİZİ VE BENİ GÖRDÜĞÜN O CUMARTESİ GÜNÜNE VE ORTAK TANIDIKLARIMIZA GELELİM. SABAH TRENİNE ÖDEMİŞ'DEN BİNİP GELDİM, SANA DAHA YAKINA.. BASMANE'DE ALTAY ALDI BENİ ARABASIYLA VE DİĞERLERİNİN YANINA GİTTİK. DORUK, ALP, ALTAY VE BEN OLARAKTAN, CİDDİ ANLAMDA YÜRÜDÜK SANIRIM. ÖYLE HIZLI GİDİYORDUK Kİ, BEN CİDDEN HIZLI YÜRÜYEN BİRİ OLARAKTAN, EN ARKADA KALDIM. BİR ARA ÇANTAMIN FERMUARI İYİCE BOZULMUŞ OLACAK Kİ TAM DA MANAVIN ÖNÜNDEN GEÇERKEN BİR SES DUYDUM PAT DİYE. HERHALDE MANAVDAN GELMİŞTİR DİYE BAKMADIM AMA BİR ŞEY KAFAMI GERİYE DOĞRU TERS ÇEVİRDİ RESMEN VE O AN, YERDEKİ FOTOĞRAF MAKİNAMI GÖRDÜM. DANDİK BİR ŞEY BELKİ AMA BİLİYORSUN DİĞERLERİNİ ALMAK İÇİN ÇOK PARA GEREKLİ VE ZATEN O DA BİZDE YOKKEN, ABARTMANINDA BİR ANLAMI YOK İŞTE. TAMAM BİTİRDİM.. SONRA VARDIK SENİN OLDUĞUN CAMİİYE, DERKEN.. BİLMİYORSUN AMA.. CAMİİYE GELDİĞİMİZDE ANLADIM Kİ; CAMİİNİN YERİ, TAM DA HALAMLARIN EVİNE GİDEN YOLUN ÜZERİNDE OLAN VE BEN KÜÇÜKKEN HEP YANINDAN GEÇER, HER SEFERİNDE DE O CAMİİ YE BAKARDIM. ÜÇGEN ŞEKLİYLE BANA HEP, DİĞER CAMİİLERDEN ÇOK FARKLI GELİP, MİNYATÜR BİR HAL ALMIŞ GİBİ GELİRDİ DİĞERLERİNE GÖRE VE SEMPATİ DUYARDIM ŞEKLİNE. KISACASI, O AN CAMİİYİ GÖRDÜM VE İSTEM DIŞI BİR ŞEKİLDE GÜLÜMSEDİM. DEDİM Kİ "ABİCİM CİDDEN YATACAK CAMİİYİ BULMUŞSUN YALNIZ.." GİBİ BİR DÜŞÜNCE GEÇİP GİTTİ BEYNİMDEN. BU ANLATILACAK ŞEY Mİ ŞİMDİ.. OLSUN.





ONCA İNSAN VARDI.. YALNIZ ÇOK AŞIRI KALABALIK DEĞİLDİK AMA ŞUNU ANLADIM Kİ; NE KADAR DA ÇOK İYİ ADAMLAR TANIMIŞ VE ANLAMIŞ SENİ. BUNA CİDDEN SEVİNDİM ORADAYKEN. HEP ONLARI GÖZLEMLEDİM, KİM NE YAPIYOR ACABA DİYE. GÖRMÜŞSÜNDÜR ZATEN.. SARILDIK HEP BİRBİRİMİZE VE O AN ORADA OLMAMIZIN, NE KADAR KORKUNÇ BİR ŞEY OLDUĞUNU, KONUŞMAYARAK, BİRBİRİMİZİN YÜZÜNE BAKARAK ANLAYIP, HİSSETTİK. AMA ÖYLE BİR BEKLEYİŞ VARDI Kİ.. CİDDEN ACAİPTİ. SANKİ, HEPİMİZ, SENİN EVİN ÖNÜNDE BEKLİYORUZ VE SEN HASTA OLMUŞSUN BİRAZ AĞIR OLARAKTAN VE HEPİMİZ ENİ MERAK ETMİŞİZ, EVİNİN ÖNÜNDE, İÇERİDEN GELECEK MUTLU HABERİ BEKLİYORUZ GİBİ.. EVET, BİR DOĞUM HABERİNİ BEKLİYOR GİBİYDİK VE ÖYLECE BEKLEDİK.. BAYA BEKLEDİK YALNIZ. BU ADINA ÖLÜM! DEDİKLERİ ŞEY CİDDEN MÜZİK, DOSTLUK, PLAN, HEYECAN..  HİÇ BİR ŞEY DİNLEMİYORDU, DİNLEMEDİ DE.. BUNU ANLATMAM ÇOK ZOR, BİLİYORSUN.. ÇOK UZUN ŞEYLER YAZILABİLİR VE KONUŞULABİLİR AMA.. HER DAİM.. HERNEYSE, BUNUDA BİTİRİYORUM.


DERKEN EZAN OKUNDU AMA HEPİMİZ YİNE ÖYLECE BEKLEDİK. ELLER ÜSTÜNDE KOYULDUN CENAZE ARABASINA AMA BEN YETİŞEMEDİM ELLERİMLE SANA. ÇÜNKÜ BİLİYORSUN BOYUM BİRAZ KISA. BİRAZDA GERİDE KALDIM DERKEN. SERVİSLERE TIKIŞTI HERKES. BENİ YİNE SAĞ OLSUN ALTAY GÖTÜRDÜ BİLMEDİĞİN O YERLERE.. 5 KİŞİ TIKIŞTIK ARABAYA VE SENİ YATIRACAKLARI YER OLAN BUCA'YA KADAR KİMSE KONUŞMADI ARABADA DİYEBİLİRİM. TAM BİR ÖLÜM SESSİZLİĞİ HAKİMDİ VE HİÇBİRİMİZ DE, BİRBİRİMİZİN SURATINA BİLE BAKAMADIK. KİTLENMİŞ GİBİ CAMDAN ARABALARA BAKTIM.. BİR SÜRE SONRA SENİ YAKALADIK HEMEN ARKANDAKİ ARABA OLARAKTAN. BAYAA BAKTIM SENİN YATTIĞIN TABUTA ARABA GİDERKEN. BİR SALLANTI OLACAK VE O KAPAK AÇILACAK "SÜÜĞĞPRİİİĞZZ" DİYECEK DEDİM. BEN BAKDIKÇA AÇILMADI, BEN BAKMADIKÇA HİÇ AÇILMADI.. AÇMADIN, AÇAMADIN..


SONRA, ÇOK AZ KALMIŞTI VARACAĞIMIZ YERE Kİ; HEMEN SOLUMUZDAN, KIRMIZI BİR FERRARİ, JET GİBİ GEÇİP GİTTİ. O AN HEPİMİZ BİR SİNİR GÜLMESİ YAŞADIK. SENİ GÖTÜREN ARABANIN CAMINDAN GÖRMÜŞSÜNDÜR ZATEN, ÇOK KOMİKTİ. SONRA VARDIK ORAYA AMA BU SEFER DE NEREYE YATIRILACAĞINI, NEREDEYSE KİMSENİN BİLEMEMESİ VE HEPİMİZİN ORADAN, ORAYA, GRUPLAR HALİNDE KOŞARAKTAN, O HAFİF YOKUŞU TIRMANDIK AMA BİR TÜRLÜ BULAMADIK! BİR SÜRÜ KİŞİYDİK YALNIZ GÖRDÜN DEĞİL Mİ? YA O DEĞİLDE, ESKİ AMİGOLARDAN KİM KALDI STİLİNDE, TELEFONDA BAĞIRIŞ ÇAĞIRIŞ, SENİN YATIRILACAĞIN YERİ ANLAMAYA ÇALIŞAN O ÇILGIN AMCA DA KİMDİ ABİ? HER AN, TELEFONUN İÇİNE GİRECEK VE PATA KÜTE DALACAK ZANNETİM. TAM BİR ÇILGINDI VE KAFALARIMIZI DAHADA GARİP YAPMIŞTI. DERKEN BULDUK SENİ VE YATACAĞIN YERİ. ONCA KİŞİYLE.. BU SEFER SARILDIM HEMEN ELLER ÜSTÜNDE SENİ TAŞIYAN TABUTA VE "OLM NE KADARDA AĞIRSIN YAHU!" DEDİM AMA SONRA TABUTA VERDİM TABİİ O AĞIRLIĞI. HEMEN YANIMDAKİ TANIMADIĞIM ADAMA VERDİM SENİ SONRADA. MEZARCI DÜZENLEDİ YATACAĞIN YERİ VE AÇTIK TABUTUN KAPAĞINI YAVAŞÇA. BEMBEYAZ OLAN KEFENİNDE O KADAR UZUN GÖRÜNÜYORDUN Kİ.. ÇOK ACAİPTİ. HASIR İSTEDİ MEZARCI VE YİNE TANIMADIĞIM BİRİYLE, BİR SÜRE O HASIRI TUTTUM SENİN YÜZÜNE..SONRA HASIRI ÖRTTÜK VE BİR TUTAM SAÇ VE ÇİÇEKLER ATTIK SEN ÖYLECE YATARKEN İÇİNE.. HOCA GEÇ GELDİ. O KADAR ÇOK ARTIK GÖREMEYECEĞİMİZ İNSAN GİDİYORMUŞ Kİ; ADAM KOŞARAKTAN GELDİ VE BİR MOTOR GİBİ TAM GAZ OKUDU DUALARINA VE GİTTİ.. EVET, GİTTİ.. AMA BİZ GİDEMEDİK TABİİ. ÖNCE, EN YAKINLARIN DEDİKLERİ, AKRABALARIN ATTI, İÇİNDEN KOCA KOCA TAŞLAR ÇIKAN TOPRAĞI VE SONRADA BEN.. ATTIM.. ATTIM.. VE ATTIM.. SONRA YİNE ATTIM VE SONRA YİNE.. BİLMİYORSUN AMA EN SON VE İLK OLARAKTAN, HAZİRAN 2010'DA ATMIŞTIM DEDEMİN ÜZERİNE KUMLARI VE O HİSSİYATI ANLATMAK CİDDEN ÇOK ZOR.. BİRİNİN ÜZERİNE KUMLARI ATIYORSUN VE BİR DAHA HİÇ GÖREMEYECEĞİNİ BİLEREKTEN, ONU TOPRAĞA GÖMÜYORSUN. NE KADAR, NE KADAR ACAİP BİR RUH HALİ, BİLİYORSUN DEĞİL Mİ.. İŞTE SONRADA, HAYATIMDA 2. OLARAKTAN SANA ATTIM TOPRAKLARI; O DEFALARCA BİRİLERİNİN ÜZERİNE TOPRAK ATILAN KÜREKLE.. SONRA ALTAY, DORUK VE BATU..VE BİR SÜRÜ ARKADAŞIN, DOSTUN, AKRABAN SERPTİ KUMLARI ÜZERİNE.. SONRA DA BİTTİ KUMLAR VE ÜZERİNE ATTILAN ONCA ÇİÇEKLE, ŞOV DA BİTMİŞ OLDU.. ŞOV DİYORUM ÇÜNKÜ, HEPİMİZ NELERİN YAPILACAĞINI VE OLACAĞINI BİLİYORDUK VE YERİNE GETİRDİK TEK TEK.. BUNA MECBURDUK VE BU DURUM KAHREDİYORDU.. BİR SÜRE HİÇ KİMSE GİTMEDİ. HEPİMİZ, ÖYLECE DURDUK VE SANA BAKTIK. ÖYLECE BAKTIK.. EKİN ÇOK AĞLADI, EFE ÇOK AĞLADI VE O SADECE SİMASINI TANIDIĞIM KADINLAR ÇOK AĞLADI.. BEN İSE AĞLAYAMADIM. ÇÜNKÜ O UĞULTU HİÇ GİTMEDİ, GİTMİYORDA.. BENİ DURDURUYOR. İTİYOR DA BİR ŞEYLERİ İÇİME DOĞRU TEKRARDAN.. ABİ ÇOK ÜZÜLÜYORUM.. ÖYLE BÖYLE DEĞİL.. ÜZÜNTÜM HİÇ BİR ZAMAN DİNMEYECEK BUNU İYİCE BİLİYORUM AMA BU UĞULTU VE TIKANIŞLIK, BEYNİMİ VE VÜCUDUMU KEMİRİYOR RESMEN. BUNA DAYANAMIYORUM..


İSTANBUL'DAN BİİİR SÜRÜ KİŞİ GELMİŞTİ GÖRDÜN DEĞİLMİ? NE KADAR ÇOK SANA DEĞER VERİYORMUŞ İNSANLARVE FARKINA VARMIŞLAR DİYEDE ÇOK SEVİNDİM ASLINDA. HERKES ÇOK ÜZGÜNDÜ. SONRA, BİZ ÖYLECE BEKLERKEN GÜLÜŞENLERİ GÖRDÜM ARKADA. MEZARLIKTAN ÇIKARKENDE ÖYLE.. İNSANLAR HEMEN, YENİDEN, HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN VE BU GİDİŞATIN MECBURİYETİNE İNANMIŞLAR, KABUL ETMİŞLER VE GÖREVLERİNİ YAPIP, AYRILMA EDASIYLA KARIŞIŞLARDI YENİDEN DÜNYAYA.. SONRA ALSANCAK'TA TOPLANILACAKTI YİNE O BİİİR SÜRÜ KİŞİ AMA BEN GİDEMEDİM. GİDEBİLİRDİM EVET BİLİYORSUN BUNU AMA İÇİMDE İNLEYEN O SESİ DİNDİREMEDİM VE BENİ ELE GEÇİRMİŞTİ. KOŞARAKTAN TRENE GERİ GİTTİM AMA 2 DAKİKAYLA ONUDA KAÇIRDIĞIMI VE KOŞUŞLARIMIN ANLAMSIZLIĞINI ANLADIM. SONRASINI BOŞVER.. KLASİK HAYAT ŞEYLERİ.


YAKAMIZA ASTIĞIMIZ FOTOĞRAFIN HALA ÇANTAMDA. ÇIKARMADIM, ÇIKARAMADIM.. HER ÇANTANIN KÜÇÜK GÖZÜNDEN BİR ŞEY ALDIĞIMDA BANA BAKIYOR VE  GÜLÜMSÜYORSUN.. ALDIRMA OLANLARA, DER GİBİ.. EVET, ŞOV BİTTİ AMA BENDE BİTMİŞ HİSSEDİYORUM KENDİMİ, İNAN Kİ. İZMİR'DE ARTIK YAPABİLECEĞİM O DÜŞÜNCELER VE HEYECAN ŞU AN DURMUŞ DURUMDA. YERİMDEN KALKAMIYORUM SANKİ. BU ANİLİK BENİ KAHRETTİ. HA BİR DE EN ÇOK ŞUNU ÜZÜLÜYOR VE KENDİME KIZIYORUM Kİ; O BOKTAN HABERİ ALMADAN 1 HAFTA ÖNCESİ YİNE İZMİR'DEYDİM AMA BU KADAR KÖTÜ OLDUĞUNU BİLMEDİĞİM İÇİN, YANINA GELMEK İÇİN ARAŞTIRMALARA GİRİŞMEDİM. TAMAM NEREDE OLDUĞUNU VS. BİLMİYORDUM AMA BİR ŞEKİLDE BULABİLİRDİM, BİLİYORSUN. İŞTE EN ÇOK BUNA ÜZLÜYORUM İNAN.. SENİ SON BİR KEZ GÖREMEDİĞİME. EN SON SENİ, TAM DA TAKSİM MEYDANINDA Kİ IŞIKLARDAN KARŞIYA GEÇERKEN GÖRMÜŞTÜM. SANIRIM PEYOTE'DE BİRKONSER VAR ONA GİDİYORDUN AMA YÜZÜNDE Kİ O İFADEYİ HİÇ UNUTMUYORUM.. KOCA YEŞİL MONTUNUN İÇİNDE, SABİTLENMİŞ VE ÇOK DONUK GÖZLERLE BAKAN BİR SURAT.. TAM YANINA GELMEK İÇİN ATILIM YAPACAKTIM Kİ; O ANINI BOZMAMAK ADINA, GELMEMEYİ TERCİH ETTİM. DAHA ÇOK, SURATİNDA Kİ İFADE DEN, TAKSİM'DEKİ SAÇA SAPAN KALABALIĞA GİRERKEN Kİ YALNIZLIĞI ANLATIYORDU.. BENİ ANLIYORSUN, BİLİYORUM..


SON SÖZLER.. SENİN KADAR ORJİNAL VE ESKİDEN YER EDİNMİŞ GÖRÜNTÜLERİ SEVEN VE BUNLARI HAYAT GÖRÜŞÜ YAPMIŞ, GERÇEKTEN KALİTELİ İŞLERİ TAKİP EDİP, ÜRETEN VE HEPSİNİDE ÇOK İYİ BAŞARAN BİRİNİ DAHA GÖRMEDİM.. ÇOK KLASİK CÜMLELER KURDUM AMA BU KONUDA LÜTFEN BANA İNAN. GERÇİ, KONUŞMASAM DA, YAZMASAMDA SEN BENİ VE BİZİ HEP ANLIYORSUNDUR. BUNA EMİNİM.. KAHRETSİN, AZ ÖNCE YEDİKLERİMİN ÜZERİNE YEDİĞİM ELMA KARNIMI AĞRITTI. YADA BUNLARI BANA YAZDIRAN O ELLE TUTULAMAYAN.. ANLADIN SEN ONU.

SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM MURAT'IM. HEM DE ÇOK. ÖYLE, BÖYLE DEĞİL.. GÜNLÜKVARİ BİR YAZI OLDU BELKİDE AMA İNAN ÇOK ZORLANIYORUM ARTIK.. ESKİSİ GİBİ DEĞİLİM, ESKİ GİBİ DEĞİLİZ.. BİZİ BİLİYOR, SEVİYOR VE ANLIYORSUN. BUNU BİLİYORUZ. GÖRÜŞECEĞİZ...

TÜM SARILMALARIMIZ VE ÖPÜCÜKLERİMİZ SENİN.. LÜTFEN, DUY BİZİ..




2 com

Epitaphe - Syndrome 12'' (Epitaphe Self-released, 1983)


Gorgias


" Yokluk üstüne " ve " Helene övgü " adlı eserlerin sahibi olan Gorgias, kendisini bir görecelikle sınırlamayarak, gerçek bir hiçliğin ve kuşkuculuğun savunucusu olmuştur. Hiçbir değerin varolmadığını, bilginin mümkün olmadığını, insanlara ikna yoluyla her şeyin kabul ettirilebileceğini, zira insanların bilgiden yoksun olduklarını söyleyen Gorgias, ikna sanatına, sözün terbiye edilip geliştirilmesine büyük bir önem vermiştir.gorgias hitabet uygulamasına sadece bir ikna yöntemi olarak geçmiştir.zira artık doğru bilginin olduğuna inanmamaktadır.bu görüşe göre rasyonel(iscussion)ve rasyonel kanaat(conviction)var olamaz var olan sadece ikna sanatıdır.

Doğa felsefesinin temel problemi olan varlığı bilme girişiminin anlamsız olduğunu öne sürmüş ve bunu kanıtlamanın uğraşı içinde olmuştur. Onun düşüncesinde, ne varlığın varolması, ne bilinmesi ne de bir başkasına aktarılması mümkün değildir. Ünlü üçlü argümanı bu konuda Gorgias'ın relativizminin ve kuşkuculuğunun kesin bir ifadesini gösterir;

  1. Bilinecek bir şey yoktur,
  2. Bir şey varsa bile bilinemez,
  3. Bilinse bile başkalarına bildirilemez.

Gorgias, (M.Ö. 483 - 376-374) Yunan filozofu ve sofisti






A1L'Ecume De Mes Regrets3:32
A2In The Castle4:22
A3La Joie3:39
B1Appear4:45
B2Afraid To Die3:05
B3Out Of Time2:55



Limited Downlod / Wavelidownload: 32
0 com

P'o - Whilst Climbing Thieves Vie For Attention (1983)



" Rotor makinesi; Sezar şifrelemesinin ardından en popüler şifreleme yöntemlerden biri Rotasyonel Şifreleme (İngilizce Rotor Machine) olmuştur. Bu makinelerin en popüler örneği, Nazi Almanyası'nın II. Dünya Savaşı sırasında kullandığı Enigma makinesi adlı cihazdır.
Rotasyonel şifre makinesinin en önemli özelliği, birkaç rotor'un bir araya getirilmesiyle birlikte şifrelemenin dinamik olarak değiştirilebilmesidir: örneğin, ilk harfler bir şifreleme çeşidi, ikinci harfler başka bir şifreleme çeşidi, üçüncü harfler ise başka bir şifreleme çeşidiyle şifrelenebilir.
Bu tür şifrelemelerin kırılması için en popüler harfler yerine en popüler harf sekansları bilinmelidir; örneğin İngilizce'de NG ve ST harflerine arka arkaya sık rastlanır. "





P'o - Whilst Climbing Thieves Vie For Attention


limit has been reached

limited download: #28

0 com

The Smiths - Hacienda, Manchester 06.07.1983 (Video)



















2 gün önce Peyote'de gerçekleştirilen The Smiths gecesine gidemeyenler için, 6 Temmuz 1983 Manchester konserinin görüntülerini paylaşayım dedim hiç olmassa.. Benim gibi gidemeyenler, evde oturup yalnız izlemeye devam edebilirler.

Daha ilk şarkı bitmeden, elindeki çiçekleri sallayarak parçalayan Morrissey'i seyrederken, yukarıda ki bayyan gibi gülmeye devam ediyordum. Kaçırmayın..


You've Got Everything Now
Handsome Devil
Reel Around the Fountain
What Difference Does It Make?
Wonderful woman
These Things Take Time
I Don't Owe You Anything
Hand In Glove
Miserable Lie
Accept Yourself


Part 1


Part 2


Part 3


Part 4


0 com

Various Artist - Batcave Young Limbs And Numb Hymns (1983)

























Various Artist - Batcave Young Limbs And Numb Hymns (1983)

Label: London Records

Specimen - Dead Man's Autochop
Sexbeat - Sexbeat
Test Dept. - Shockwork
Patti Palladin - The Nuns New Clothes
James T. Pursey - Eyes Shine Killidiscope
Meat Of Youth - Meat Of Youth
Brilliant - Coming Up For The Downstroke
Alien Sex Fiend - R.I.P.
Venomettes, The - The Dance Of Death


1 com

Orange Juice - Flesh Of My Flesh (Single) 1983

















İnsanlık ve insanlar hem hobim hem de fobim aslında. Bunu açıklaması ve anlaması çok zor olsa da, ben böyle iyi hissediyorum kendimi ve önemli olan da bu olsa gerek değil mi. Etrafımdakilerin değişimini iliklerim de hissettiğim şu dönem kendime düzen veremiyorum halen, bu da üzücü olan tarafı kendimce. Güç vermesi adına çocukluığumdan beri gerçekleştiğim CD alma eylemlerim bile itemiyor artık pek güç göstergemi. Takmamaya çalışmak: Güç isteyen bir şey. İnsanlardan çok hayatı ve günleri vurdumduymazlıkla kapatıyorum artık. Close yazısını bile göstermeden, gösteremeden. Ciddi anlam da çok hızlı ilerliyor zaman. Ve görüyorum ki boşa akan her zaman gibi ben de boşlatıyorum bana güç vereni. Düzeltemiyorsun bir türlü işte kardeşim, itiraf et artık. Yeter verdiğin bunca eziyet ve gam. Kulağımda Ulan Bator - Soeur Violence diyor 2. defa. Ne istediğimi bile kestiremiyorum. Ne istemediğimi iyi kestirdiğim gibi. Herneyse..

Blog iyice çoştu aslında son günlerde. Uzuun zamandır bu denli sık yeni konu açılmıyordu. Umutlandırıcı bir durum, seviniyorum. Bunlar dışında halen yorumlarınızı esirgemekte olduğunuzun da farkında olmalısınız artık sanırım. Blog dünyasında güç veren en büyük olgu yorum, güç alan en büyük olgu ise yorumsuzluktur. Her blog sahibi gibi bu konu hep iç kanatan hissedir. Gerçi ne desem bir işe yaramadığını bildiğim için bir şey demekte gelmiyor artık içimden. İndiren gidiyor blogdan, indiren gidiyor.. İsteyen bunu da indirsin, istemeyen de başka şeyleri indirmeye devam etsin. Şimdi gidiyorum. Sonra belki gelirim.
Photo: Öztürk Serengil




















Orange Juice - Flesh Of My Flesh (Single) 1983


Flesh Of My Flesh
Lord John White And The Bottleneck Train

2 com

Felt - Penelope Tree (1983)



Gün olarak, benden 1 gün sonra doğan arkadaşımı yakından tanıdığım zamanların ilk günü farkettim ki, kokulara karşı gayet hassas olduğunu. Yolda yürürken "of bu kokuda ne böyle. burda acaip bir şey kokuyor" gibi bolca mırıldandığını ve ikimizinde dergi sayfası kokularına hasta olduğumuzu. Ağzı, yüzü yediği ve insanların atttığı çöplerin bulaşığına dönen kediyi görünce kusmaya yakın olduğunu, kedilere karşı ayrı bir ayar olduğunu, evde kedi besleyenleri anlamadığını, her yerin tüy olduğunu ve nasıl olupta aldırış etmeden halen o kediyi evlerinde, koyunlarında beslediklerini söylenip durmuştu. Dinledim. Bazen hak verdim, bazen kendinde oluşan ince ayarı düzenlemesi gerektiğini düşündüm. Benimde bazı ince ayar alışkanlıklarım vardı ve bunlar benim belki de en büyük özgürlüğümdü. Sonra anladım ki bende kokulara karşı gayet hassas bir tavıra sahipmişim. Kendimde, atladığım yada umursamadığım bir durumdu sanırım. Geçen haftalarda girdiğim umumivari helada duran o rengarenk şeylerin ne olduğunu merak edip kokladım. Hissettiğim koku inanılmazdı. Tarif-i caizse bir nevi "Vanilin" kokudu idi. Ama tuvalet içinde hiç kokmuyor sadece süs gibi duruyordu. Naftalin sanmıştım oysa ki. Ve kokladığım anda bende oluşan o garip ve istem dışı gülümsememe de şaşmıştım. Ve tekrar denedim. Her kokladığımda gülümsüyordum. Nasıl bir durum du bu ? Anında aklıma ilkokul 3. sınıf dönemlerimde annemin kek yapmak için beni bakkala gönderip vanilin aldırdığı gün ve benim eve kadar koklata koklaya gittiğim an geldi. Detaylar ve anılar önemlidir benim için. Çok uzun yıllar öncesinde ki uffacık detayları bile hatırlayabilen bir yapım olduğu için de allaha şükrediyorum. Ha siz inançsız birisiniz ? O da olur, benim için hava hep hoş.

4. sınıftaydım. Beni tekmeyle döven öğretmenimiz "Çocuklar bugün hızlı okuma yarışması yapacağız. Okuyacağınız konu şu. En hızlı okuyan 4 kişi şu kitapları alıcaktır. Haydi başlayalım" demişti. Aslında bana işkolik diyebiliriz. Ve bu blogda kişisel dökümanlarımı dökmeyi seviyorum. Kimin okuduğunu bilmesem de. Herkesi memnun etmek imkansız olduğunu biliyoruz. O yüzden bu tür yazılar yazdığım için ağız, burun veya başka yerlerini kıvırıpta üstüne oturanlardan af buyuruyorum. Haklınız "müzik blogundan başka her şeye benzedi son zamanlar da burası" diyenleriniz belki de bolca var ama eski yazılarımda da bu tip yazılar hep vardı aslında hatırlatmasını uygun gördükten sonra, nereye gideceğini benim bile bilmediğim ve sadece yazı yazma esnasında sevdiğim doğaçlama ve anlık psikolojik durumlarımdan oluşturduğum beyinsel gücümü seviyorum. Belki de sadece onu seviyorum..

Açtım kitabı ve buldum o sayfayı. Diğerleri okula sanırım daha erken kaydolmuşlardı ki benim numaram gerilerde olduğu için zamanım da vardı çalışmaya. Başladım. Haldır haldır okuyordum ve hızı daha o günlerden seviyordum. Epey bir tekrar ettikten sonra sıra bana gelmişti. Bir başladım ki duramıyorum. Benden önce en fazla okuyan kişinin durduğu kelimeyi işaretlemişti öğretmen Zafer ve sadece 1 dakikamız vardı kendimizi gösterebilmek için. O işaretlenen yeri geçtiğimde hiç durmadan devam ediyor nasıl bir olaysa bir yandan da yanı başımda duran öğretmenin gülümseyişini yan gözümle görüyordum. Bitirdiğimde çok sevinmişti öğretmen ve 158 kelime demişti. 1. olmuştum. 4 kitabı elinde tutup yanımıza geldi ve bir yandan diğer öğrencilerin karşısına bizi geçirip diğerlerine nasihat vermişti. 4. olan eleman okulda pek sevmediğim ve en çalışkan olan çocuk Fatih'di. Arada yolda görüyorum. Adam halen coolluğundan ödün vermeden orda burda fink atıyor, o lüx kasaphanelerinde de yardımını esirgemiyor. Herneyse.. Bütün kitaplar dağıtılmış ve bana verilen kitap ise "Falaka" idi. Ne denli meşhuur ötesi bir kitap olduğunu sanırım hepimiz o günlerden beri biliyoruz. Okumuştum da pek okuma alışkanlığım olmadığı halde. Ama ne yazık ki kapağını çok beğendiğim, böyle üstünde yeşillikte çocukların olduğunu hatırladığım ve Fatih'e verilen o kitapta kalmıştı aklım hep.. Halada uktesel bir biçimde durur içimde. Şu an düşündüm de; acaba ne oldu o kitaba. Yolda selam bile vermediğim Fatih'e gidip sorsam mı. Adam bana her zaman suratından eksik etmediği cool bakışını ve gülüşünü atıcak, bende yerlerde sürünüp rezil olmaktan öteye gidemiyeceğim sanırım. Hatta bana verilen "Falaka" ya ne oldu acaba. O ucunu ve başını göremediğimiz deliklere kaçtı kesin.. Bazen çok özlüyorum eski günlerimi. Aslında hep özlüyoruz ama kahrolmaktan kurtarıyor hayatın sillesi beni yada bizi. Meşgul olunacak onca şey var ki.. değil mi ?


Konumuz olan "Felt" güzelliğine çok güveniyor ve değer veriyorum. "Indie Pop" temsilcilerinden ve "Belle And Sebastian"nın çıkış ve başlayış gücü olan bu proje, daha öncede bahsettiğim gibi 10 yıllık bir hayatı olan, o yıllar da 1979-1989 arasındadır. Lead gitaristleri ve "Felt" müzikalitesinde ki önemli atmosferik düşlerin adamı "Maurice Deebank" daha kadroda iken basılan bu albüm benim doğumuma 4 ay kala Haziran ayında çıkmış. "Felt" albümlerine devam edeceğim zaman zaman. Bu nadir bulunan bir kopya olduğu için ve "Felt" arşivi yapmak isteyenler için indirmenizin limon kadar bol faydası olduğunu belirtirim.


















3 com

The Chameleons - Script Of The Bridge


The Chameleons, 80'li yıllarda faaliyet göstermiş olan en önemli post-punk gruplarından birisi.. atmosfer yaratma konusunda tartışılmaz bir dehaya sahip ve Cocteau Twins ile birlikte dream pop'un da ilk nadide örneklerini sergilemiş olan; 90'lı yılların shoegaze akımının pek çok grubunu (Slowdive'ları, Catherine Wheel'leri) öncelemiş, hatta sonraları Coldplay'leri, 2000'lerin post-punk revivalist'lerini (Interpol'leri, Editors'ları) ve müziklerinde atmosferik öğeler taşıyan daha nicelerini etkilemiş bir grup.. icra ettikleri müzikler gerek şarkı sözleri, gerek hissiyat açısından, gerekse müzikal açıdan oldukça başarılı ve (bana kalırsa) benzerlerinin de üzerinde, mükemmele oldukça yakın olmasına rağmen, her nedense kendi zamanlarında çok fazla tutulan bir grup olamamış The Chameleons; kendilerini farkedebilen ve keşfeden şanslı (ve seçkin?) azınlık üzerindeki etkileri her ne kadar derin olmuş olsa da.. (bir Joy Division'dan, bir The Cure'dan ne eksiği vardı bu grubun, Allah aşkına? diye de az sormamışımdır kendi kendime, sırf bu yüzden).. bu rağbet görmemiş olma durumunu, The Chameleons'ın "mainstream"den bilerek ve isteyerek uzak durmuş olmasına, "bağımsız" kalmadaki ısrarına, büyük plak şirketlerine ve müzik "piyasa"sına karşı takındıkları mesafeli ve eleştirel tavıra bağlamak da mümkün tabi.. ama daha ziyade, müzikleri sanki kendi zamanlarından bir on-yirmi yıl sonrasına hitap ettiği için kıymetleri o günlerde pek bilinememiş gibi geliyor bana, bilemiyorum..


1983 yılına ait debut albümleri Script Of The Bridge, The Chameleons'ı keşfetmiş olduğum sıralar zaten içinde bulunduğum zor ve buhranlı geçiş (bridge?) dönemine cuk oturmuş ve o zamanların puslu fon müziğini oluşturmuş, bir nevi soundtrack'i haline gelmişti.. gerek sözleri, gerek müziğiyle.. her ne kadar insanı daha da dibe batırma potansiyeli olsa da, o riski göze alıp, uzun zaman boyunca dinlemekten kendimi alıkoyamadığımı hatırlıyorum.. tabi ki aynı şeylerin sadece bu albüm için değil, daha sonra buraya koymayı düşündüğüm (azz sonra!) ve yine bu albüm kadar başarılı bulduğum diğerleri için de geçerli olduğunu söyleyebilirim..

Don't Fall
Here Today
Monkeyland
Second Skin
Up The Down Escalator
Less Than Human
Pleasure And Pain
Thursday's Child
As High As You Can Go
A Person Isn't Safe Anywhere These Days
Paper Tigers
View From A Hill

DWNLD
0 com

Cocteau Twins - Sunburst And Snowblind EP (1983)


















Sugar Hiccup (12-inch extended version)
From the Flagstones
Hitherto
Because of Whirl-Jack




"Elizabeth Fraser" ile "Robin Guthrie"nin, "Will Heggie" kadrodan ayrıldığından hemen sonrası 2 kişi çıkardıkları ilk EP. Eylül 1983. Kapakta yine bir atmospheric hava öne çıkıyor.. "Brian Eno" sevgilerini hiçe saymadan müzik yapmaya devam ediyorlarmış..
0 com

Cocteau Twins - Peppermint Pig (1983)


















Peppermint Pig (7-inch version)*
Laugh Lines
Hazel
Peppermint Pig (12-inch extended version)*




Ve "Will Heggie"nin Bass yürüyüşleriyle bir anlamda son bulan Post Punk tadlı dönemleri. Kapak yine çok güzel aslında. Kimimize göre tabii. "Hazel" çok sevilmiş o dönemlerde ki en tempo oranı tavan yapan ender "Cocteau Twins" kayıtlarının başında gelir. "Pepermint Pig" de cidden önemlidir ama. "Laugh Lines" içinde siz laf edin lütfen biraz da. Hayat zaten yorucu.. Güzel de.
0 com

Cocteau Twins - Head Over Heels (1983)

















When Mama Was Moth
Five Ten Fiftyfold
Sugar Hiccup
In Our Angelhood
Glass Candle Grenads
In the Gold Dust Rush
The Tinderbox (of a heart)
Multifoiled
My Love Paramour
Musette and Drums





Benim doğmama 2 ay kala yani Ağustos 1983'de çıkan bu albümü Will Heggie'nin gruptan ayrılmasıyla Robin Guthrie ve Elizebeth Fraser tarafından tasarlanıp kaydedilmiştir.. "Sugar Hiccup" albümün en dağlayıcı kayıtlarındandır ki bu albümde "Cocteau Twins" 2 kişi olmanın verdiği rahatlıklada gayet kafalarına göre takılmışlardır. Lezizdir.. Ayrıca gruba yepyeni bir Bass gitarist arayışlarının da başladığı dönemdir.
0 com

Cocteau Twins - Sunburst Lullabies (Recorded Live In Europe) 1983



Yine nadir bulunan ve basılmamış olan bir konser albümü.. Topluluk henüz 2 yaşındayken verdikleri Hollanda ve Paris konserleri. E tabi yaş itibariyle "Post Punk"vari tadlarda daha belirgin.. Hadi yine iyisin, sen işini bilirsin.




Disc 1



Disc 2
0 com

Muslimgauze - Kabul




~ Başlasın ~


- Heey!
- Ney ?
- O benim, napıyorsun ?
- Okşuyorum..
- Arabayımı.. Ne alaka ?
- Seni okşayamıyorum bari arabanı okşayayım istedim..
- Nee.. Deli misin ? Tipin de müsait.. Hem ben seni tanımıyorum, tanıyormuyum yoksa ?
- Neyse görüşücez zaten.. Koşmalıyım şimdi.
- A aaaa...



~ Bitsin ~





4 com

The Smiths - The Hacienda Manchester England (Live)




Basılmamış konser albümü.. The Smiths severler için bulunması zor fırsat. Hemde 1983 yılına ait bu kayıtlar. Tracklisti yazmıyorum ki süpriz olsun diye. Hadi bakalım..


(1983)


0 com

This Mortal Coil - Sixteen Days



(1983 - EP)
Sixteen Days/Gathering Dust (9:07)
Song to the Siren (3:30)
Sixteen Days Reprise (4:10)




0 com

Bauhaus



Yazılara bir süreliğine ara vermek istiyorum.. İyi hissetiğim zaman kendimi yine yazmaya devam ederim sanırım. Röportajlar arada olucak. Sevgiler..



(1982)

"Third Uncle" – 5:14 (Brian Eno)
"Silent Hedges" – 3:09
"In the Night" – 3:05
"Swing the Heartache" – 5:51
"Spirit" – 5:28
"The Three Shadows, Pt. 1" – 4:21
"The Three Shadows, Pt. 2" – 3:12
"The Three Shadows, Pt. 3" – 1:36
"All We Ever Wanted Was Everything" – 3:49
"Exquisite Corpse" – 6:39





(1983)

"She's in Parties" – 5:46
"Antonin Artaud" – 4:09
"Wasp" – 0:21
"King Volcano" – 3:29
"Who Killed Mr Moonlight?" – 4:54
"Slice of Life" – 3:43
"Honeymoon Croon" – 2:52
"Kingdom's Coming" – 2:25
"Burning from the Inside" – 9:19
"Hope" – 3:16



(1989)

A God in an Alcove (4:08)
Telegram Sam (3:25)
Double Dare (4:55)
The Spy In The Cab (4:09)
In The Flat Field (3:46)
St Vitus Dance (2:28)
In Fear Of Fear (2:46)
Poison Pen (3:40)
Party Of The First Part (5:35)
Departure (4:53)
The Three Shadows (part 2) (2:58)
Swing The Heartache (5:12)
Third Uncle (5:17)
Ziggy Stardust (3:12)
Terror Couple Kill Colonel (3:31)
Night Time (3:11)
She's in Parties (4:41)

0 com

İsmi kısaltılmış başka gruplar


DRI ya da Dirty Rotten Imbeciles adıyla anılan crossover thrash'in atası sayılan grup bu ismi kısaltılmış gruplar serimizin ikinci postasının ilk grubu. (peh cümleye bak) 1983'te çıkardıkları ilk plakları thrashcore türünün de ilk plağı olarak geçer. nuff said.




Dirty Rotten LP!



İsmi kısaltılmış bir diğer grup da M.O.D. yahut Method of Destruction. 1995'te çıkan bu toplama albüm grubun ilk üç albümünden şarkılar içeriyor, bunun dışında yayınlanmamış şarkılar da yer alıyor. 29 şarkı, 59 dakika, 59 saniye ve muhteşem bir Surfin' USA yorumu.

Loved by Thousands, Hated by Millions

.

.

Öpücük