İngiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İngiltere etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1 com

The Cudgels - Coitus With The Cudgels K7 (Rutland Records, 1990)


Eski hallerimizi özleyen takipçilerimize.. Indie'leri es geçtik bir süredir, farkındayız.. Zaman, zaman dönmeye devam edeceğimi(zi) belirtirken, pek de tanınmamış ve 80 dönemi kurulan Indie projelerinden, Walsall çıkışlı, İngiltere'li grup The Cudgels olayının, 1990 yılında kaset formatın da basılan uzun çalarlarını sizlerle baş başa bırakıp, havaların soğumasını hep birlikte; balkonlarımızdan izlemenin keyfini çıkaralım diyorum.. Haadi!







The Cudgels - Coitus With The Cudgels K7 (Rutland Records, 1990)






0 com

A. R. Kane - Lolita EP 12" (4AD, 1987)



Ve gerçekten raslantının böylesi demek istiyorum.. Bu albümü, ilk ve son olarak, tarihler 13 Nisan 2008'i gösterdiğin de paylaşmışım burada ve tarihler bugün 12 Nisan 2010 ! Yani, sanki bilerek yapmışım bu durumu ve 2. yılını kutlarmışcasına, tekrardan yıl dönümün de yeniliyormuşum gibi oldum. Dediğim gibi tamemen bir tesadüf ve 2 yıl aradan sonra tekrara bu albümü dinlemeye başlamam da ayrı bir tesadüf oldu. Gülümsetici.,


Prodüktörlüğünü, Cocteau Twins'den tanıdığımız yüce insan Robin Guthrie efendilerinin yaptığı bu albümün açılışında ki Noise tınıları ile "yanlış albümümü dinliyorum acaba" sorusunu, her tekrar dinlediğiniz de, benim gibi söyleneceğinizi düşünüyorum. Harika tınlayan bir giriş, leziz bir albüm ve 4AD'nin en özel gruplarından bir tanesi benim için A.R. Kane olduğunu da söyleyip. indirme işlemini yine sizlere bırakıyorum. 1987 senesinin, kulak kabartıcı soundlarından..


Biraz daha iyi görünüyorum değil mi ? Tekrar yazı yazmaya başladım..


A.R. Kane - Lolita EP 12" (4AD, 1987)

Tracklist:
A Lollita 4:09
B1 Sado-Masochism Is A Must 3:11
B2 Butterfly Collector 5:23

Artwork By [Art Direction, Design] - Vaughan Oliver
Drum Programming - Ray Shulman
Photography - Juergen Teller
Producer - Robin Guthrie
Written-By - A.R. Kane




0 com

Forest Swords - Fjree Feather Ep (2009)




Forest Swords, futbol severlere ve özellikle de Premier League'i yakından takip edenlere tanıdık gelecek Wirral - Merseyside/Liverpool'dan bir arkadaş. Tolga'da Miarches videosunu zaten eklemiş önceden. Bize düşen de diğer bir videosu Glory Gongs ve Fjree Feather Ep'sini sizlere sunmak. Buyursunlar efenim..

tracklist:

01 - Down Steps
02 - Red Rocks Fogg
03 - Kaibasa Claps
04 - Trust Your Blood
05 - Riverbed
06 - Bones

0 com

Talvihorros - It's Already On Fire (2008)


1 - Circle
2 - Climbing Mountains
3 - Someone Elses Handwriting
4 - Monday's Child
5 - Etude II
6 - Different Shades
7 - Etude I
8 - Safe as Helicopters
9 - Torrach
10 - These Numbers Mean Nothing
11 - Snowglobe


2 com

Th' Faith Healers - Imaginary Friend (1993)



Roxanne Stephen, Tom Cullinan, Ben Hopkin ve Joe Dilworth'dan oluşan Th' Faith Healers 1990 - 1994 yılları arasında üretimde bulunmuş kısa ömürlü bir grup aslında. Önceleri İngiltere'de Sausage Machine adlı bir mekanda cover grubu olarak başladıkları yine bu kısa yolda, mekan sahipleri Paul Cox ve Richard Roberts, Too Pure adında yeni bir indie plak şirketi kurmaya karar verince iki adet Ep, iki adet de albüm çıkartırlar. Çok sükseli bir dönem geçirmezler ve 94'te grup dağılır. Aralarından sıyrılabilen Tom Cullinan ise güzelim grup Quickspace'e geçer ve bir süre kariyerini burada devam ettirir.
Yine kafalarda eksiler oluşmuş olması kuvvetle muhtemel ama siz yine yazdıklarımdan kötü etkilenmeyin. Imaginery Friend dinlemesi eğlenceli ve kendisini sevdiren bir albüm. Biraz krautrock etkileşimli yazıyor kaynaklarda ama indie rock ve shoegaze'e daha yakın olan bu albüm bayan vokal ve bol gitar sevenleri tatmin edecektir.


Evet bunu istiyorum!
0 com

Traffic - Welcome to the Canteen (Island Records, 1971)



tik, tik
0 com

Richard Skelton - Landings (2010)



:Tracklist:

1 - Noon Hill Wood
2 - Scar Tissue
3 - Threads Across the River
4 - Green Withins Brook
5 - Of The Last Generation
6 - Undertow
7 - Voice of the Book
8 - Rapture
9 - Pariah
10 - River Song
11 - Remaindered
12 - The Shape Leaves

2 com

CiM - Do Not Multiply Models (2004)


DWNLD
3 com

CiM - Reference (2000)


CiM, Londralı bir elektronik müzisyeni olan Simon Walley isimli zat-ı muhteremin, aslında bayaa gözden kaçmış gibi görünen albümlerini yayınlarken kullandığı lakabı.. yaptığı müzik, ilk örneklerine 90'ların başlarında rastladığımız ambient techno/IDM tarzının, örneğin "The Black Dog" gibi, o ilk öncü gruplarının müziğine yakın duruyor.. albümlerindeki o rahatlatıcı ambient dozajı ve hissiyatı da gayet yerinde kendisinin.. tarzla ilgilenenler seveceklerdir..

DWNLD
1 com

The Fall - This Nation's Saving Grace (1985)


Es geçilmemesi gereken, şahane The Fall albümü. Fazla söze gerek yok sanırım. Post punk ve sonra her şey!
0 com

Specimen - Electric Ballroom (2007)



Önce bir uyusam.. tüm gün ayakabı için de kalan, pamko kokulu çoraplarımı daha öncesinden makinaya attırsam. Geri kalanlar sizlerin olsa. İstemedikleriniz de benimkilerin.
Sonra okuşalım. Kıvrılıyorum.







Specimen - Electric Ballroom (2007)
Label: Metropolis Records



1 Death Drive 3:30
2 Electric Ballroom 3:5
03 Lilacs 4:21
4 Nothing Lasts Forever 4:49
5 Play Prey 4:22
6 Fatal Error 2:38
7 Cinema Of Attractions 5:34
8 Aftershock 5:12
9 White Space 4:29
10 Ticket To Oblivion (Olli Wisdom & Space Tribe) 6:41
11 Kiss Kiss Bang Bang (Specimen Vs. Atomizer) 6:01




2 com

Air Formation - Daylight Storms (2007)






















Seslerin getirdiği güzel huzurlardan. Post-Rock ve Shoegaze'in güzel birleşimlerinden. Albümsel bir bütünlük içeren türden. En keyifsiz anında bile insana bloga post yazdırıcak kadar güzel. İngilizler yine yapmış yapacaklarını.

http://rapidshare.com/files/284585080/AF-DLS.rar
0 com

David Sylvian - Brilliant Trees (1984)




































Hissiyatsızlığın zirvesini yaşarken, belim çoktan bayrağa dolanmıştı. Kaçarsızca gelicekleri beklemek gerekti. Lale bahçesinden bir demet yolluyordum sana. Eflatun ve beyaz olanından sadece.
Pasteller bizlerin, göz alıcılar onların olsun ki yolumuza devam edebilelim. Yoksa.. değilmiyim. Kırmızılıklarınla.
Gel hadi..


Photo: Joel Tettamanti

Offical Site: http://www.tettamanti.ch/



























David Sylvian - Brilliant Trees (1984)

Label: Virgin Schallplatten GmbH


Pulling Punches
The Ink In The Well
Nostalgia
Red Guitar
Weathered Wall
Backwaters
Brilliant Trees


1 com

Toma - As We Fall Into Static Our Hearts Sing (2009)


Son birkaç aydır dinlediğim en iyi albümlerden biri de, Toma'dan geliyor: As We Fall Into Static Our Hearts Sing. Toma, güzel bir İngiliz post rock topluluğu. Fazlaca shoegaze ve ambient öğeler de barındırıyor müziğinde. Özellikle My Bloody Valentine etkilenimleri birkaç şarkıda bariz. Şu ana kadar toplam iki albüm yayınlamışlar.

As We Fall Into Static Our Hearts Sing'de, ilk şarkıda tipik bir post rock grubu dinliyor gibi oluyorsunuz. Sonraki şarkılarda shoegaze/noise da işe karışıyor ama tabi ki albümde post rock ruhu daim. Ara ara, bazı şarkılarda piyanolar ve yumuşak melodiler hakimiyeti alıyor; sizi başka diyarlara götürüyor. Yani açtığı yaranın yanında, onun ilacını da veriyor albüm. Ve buyrunuz:

DOWNLOAD
0 com

Cabaret Voltaire - The Original Sound Of Sheffield (1980)








Baya gerginim sanırım. Sonra görüşelim, olur mu ?.


Cabaret Voltaire - The Original Sound Of Sheffield (1980)










0 com

Catherine Wheel - Ferment (1992)



























Evet. İnsanlar gösterdi yine çirkinliğini ve şöyle bir şey oluvermiş: Haber veren arkadaşımın mail adresine "Ychorus personal message" adı altında iki defa mail gelmiş ve hiç birimizin haberi yok bu durumdan. Henüz bana öyle bir mail gelmedi ama sanırım google bilmemnesince takipçi olan Ychorus severlerin mail adresine gelen bir şey diye düşünüyorum. Emin değilim tabii, fikir sadece.. Kısacası bizim haberimiz yoktur ve görür görmez açmadan silinizdir.

Biliyorsunuz. Meyve veren ağaç ne olursa olsun taşlanırmış. Bir albüm eklemeyi de ihmal etmedim tabii. Shoegaze/Indie ayarı yine bir arada. 1990-2000 Arası müzik yaptıklarınıda bir yerimize yazabiliriz mesela. Gitaristleri "Rob Dickinson" 2005'te Fresh Wine for the Horses adında bir albüm yayınladı hatta. Diğer bazı Catherine Wheel albümlerinede blog içi arama yapıp ulaşabilirsiniz. Neyse, gittim şimdilik.

Offical Website: http://www.catherinewheel.com


Catherine Wheel - Ferment (1992)

Texture
I Want To Touch You
Black Metallic
Indigo Is Blue
She's My Friend
Shallow
Ferment
Flower To Hide
Tumbledown
Bill And Ben
Salt
Balloon

0 com

Clock DVA - Thirst (1981)

























Yine az öncesi uynadığım bir başka yeni günümün şu anında kafamda dönen yada beni döndüren garip bir geilmişlik hissi halen geçmiş değil. Gözlerim kapalı olduğunda gördüğüm ve aslında ne kadar da olağanüstü bir durum olduğunu bildiğimiz halde nedense üzerine pek kimsenin gitmediği yada gitmediğimiz durumlarım başında gelen rüyalar.. en etkilendiğimiz şey belki de ama farkında olmakta istemiyoruz bence. Es geçiyoruz yolda gördüğümüz onlarca dilenci gibi. Bazılarının cidden çok kötü durumda yada kötü bir halde olduğunu biliyor ama görmezden de geliyoruz genelde değil mi. Hep bir işimiz var zaten. Acilen bir yere yada birine gitmemiz lazımdır hep. Hızlıca uzaklaşırız onların yanından ve gün, zaman her zaman ki umursamaz hızlılığından ödün vermeden ilerler.. biliriz. Onlar gibi olmak hiç istemediğimizin en büyük gerçeğidir bunlar ve her daim kaçınılmaz kalıcaklardırlar. Havalar kadar insanlığımız da hep dengesiz kalmaya mahkum olucaktır. Oysa ki herşeyin farkında olmak ve olabilmek değilmidir en büyük lüksümüz ?. Değerimiz kendimizce paha biçilmez olsada, acı ve tatlı gerçekler de hep bizimle olucak ve herşeyin farkında olupta polyanna olmaya devam edeceğizdir kanımca. Hatta dün uyurken yine burnum kanadı. Ve sağ burun deliğimden gelen o nahoş tatla aniden uyanıverdim. Sonra da lavabo.

Türbanlı bir kızla evlendiriliyordum rüyamda. Hatta nişanım bile olmuş ve sanırım düğün arifesindeymişiz. Babasını tanıyor ama diğerlerini genelde tanımıyordum. Evlendirildiğim o kızı da.. Görücü usulüydü bunun adı ve ben çok acaip bir hale girmiştim olanları kendi üzerimde görünce. Bir nevi kuşbakışı, tepeden bakıyordum olanlara ve kendime. Telaşlıydı herkes. Onu da alalım, şunu da ayarlıyalım, damatlığım.. kabus gibi geldi ve ne denli korktuğumun farkına vardım. Evlilik. Beni tedirgin yapıyordu ama ciddi anlamda korku dolu olduğumun da farkına vardım. Türbanlı olduğu için mi ?. Elbette hayır. Türbanlı kızları severim. Bu sevmenin açılımı; Herkes istediği gibi yaşamalı, herkes özgür olmalı, kimse kimseye karışmamalı. O meşhur kelimeden hani; Kim kime dum duma.

Öyle bir boşluktayım ki ve öyle büyük hislerim var ki, durduramıyorum. Kötü bir şey olucağına dair ve hayatımı o durum yüzünden şekillendirmeye başlıyacağıma dair büyük bir his. Biri yada birileri hatta bir kaçları tamamen uzaklaşıcak dünyadan, yakınımdan, çevrelerinden ve herşeyden. Yazılarımda olan ve süreklelişen grisel havadan kopmadığım farkındayım ama bu renkte olması için de kasmıyorum hiç. Yada o denli bunalımvari takılan insanlardan değilim. Hayat hep kötü felsefesini benimseyen insanlardan hiç değilken, yazıların sırf bu hale gelmesi gelip geçici bir şey belki denin ötesinde bir durum bu aslında. Herşeyi her zaman olduğu gibi oluruna bırakıyorum ve başa gelenin her daim çekileceği gerçeğinin oramdan çıkarmıyorum hiç.


Clock DVA benim için önemli bir grup olduğunu bu ele aldığım albümün daha ilk şarkısında belirtmişti. Müziklerinde en ilgimi çeken şey, çıkış noktam olan Deneysel tadın olması ve bunun özellikle Saksasonla yapılmasıydı. albüm kapağında o 80'ler kokan ihtişamını ve ele alınan unsurun güzelliği de cabası. 80'lerin başında kurulan Clock DVA, Industrial yapının değer taşlarından birisi diyebiliriz. Akranları olan ve yüzlerce kişiyi halen şoktan çıkarmadan yola o dönemler bile şaşalı bir biçimde devam eden Throbbing Gristle'ın verdiği havaya dahil olan insanlar ve eleştirmenlerce üst sıralara fırlatılmış bir proje görevi görmüştür Clock DVA. Charlie Collins'in nefes verdiği Saksofonun tadı, arıza ruhunu tepelere çıkarabilen bir yapıya sahip ve John Zorn'sal tepkiler verebildiriyor sevebileceklerine. Herhangi bir iş yaparken dinleseniz bile kendisini gösteren bir müzik bu ve ben önemli bulduğum için yine bir albümü paylaşıyorum sizlerle. Ayrıca Post Punk ruhlu insanların da gayet sevebileceği türden bir durum olduklarını da es geçemeden estiririm. 1977 Sheffield doğumlu bu projeye kulak kabartın derim.

Offical Website: http://www.clockdva.com/
Dimdip Not: Yazı yazılırken kulağıma üflettirdiğim albümler ise; İlhan İrem - Romans, Tim Hecker - Radio Amor.


Clock DVA - Thirst (1981)


0 com

The Telescopes - 7th # Disaster EP (1989)





















..oysaki ne ümitlerle gitmiştim oraya. Kendimi belli etmektenin berisinden şeyler düşlemiştim. Olmadı, olamadı. Zamansızlık, nedensizlik ve belirsizlikten kaynaklanan durumları sillesine karıştırmıştım yanımda götürdüklerimide. Tüm suç bende değilmiydi diye düşündüm öncesi. Değildi diye kavradım sonra da. Topuklarım tutmuyor, belim dökülüyordu, ama yine ona sahip olmalıydım. Sonra ne denli herşeyin dahada ters gideceğinin farkındaydım. Üfleyerek yoğurt yeme hesabı hani. Ben onu çok istediğim halde o sahibinin tatil havası yüzünden benim olamıycağını diretiyordu görüntüsüyle. Baktım yine baktım, ama hep kapalıydı. Biraz daha akıttım zamanı, ama olmuyordu. Yine olmuyor ve olamıyordu. Tiksinmiştim o an yürümekten, ama en önemlisi topuklarımdı, bu fikiri tetikleyen. Bir dakika! . Dün rüyamda tabanca görmüştüm ben, gümüş kaplamalı olanından. Sahibini tanıyor, ama şu an hatırlayamıyorum. Belim ağrısını pek azalatmazken, "Song Without An Ending" diyor sonra da birden "Time Again For The Golden Sunset" diyordu. Onun adı "The The", diğerinin adı Philips beyaz kulaklık idi. Gittiğin yağmurla gelesin ki, bir yerime giresin.



Yıl 1988. İngiltere topraklarındayız bu sefer. The Telescopes türdaşı olan Loop ile Split bir şey yayınlamak isterler ve yılın son ayı olan Aralıkta 7 inch'lik bir split albüm basılır Cheree etiketiyle. Daha 1 ay geçmiştir ki Cheree firması bunları okşar ve 7 inch'lik bir kopya basar. Zaman ise 1989 Ocak'tır. Heyecanlı bir üretim aşaması çoktan başlamıştır ki 3 ay bile geçemeden Nisan 1989 tarihine ele aldığımız bu 12 ich'lik EP'yi kazırlar. Yaz sıcağıyla boğuşup 12 inc'lik bir albüm daha basarlar aynı yılın Ağustos ayında. Ve sonunda ilk uzun çalarlarını yine Cheree etiketiyle olmak suretiyle Haziran 1989'da Shoegazing ortamlarına fırlattırırlar. Aslında The Telescopes atılımları 1982'de olmuştur. Space Rock diye de lanse edilen bu olaya daha önce el atmıştım bu sayfalarda. Tekrardan dönelim istedim ki bu kadar bilgi de yeterli dedim.

Anıldıkları ve tavsiye ettiğim diğer isimlerden örnekler: Loop, Moose, Spacemen 3, Chapterhouse ve hatta Pale Saints.

Offical Site: http://www.thetelescopes.com/


























The Telescopes - 7th # Disaster EP (1989)



2 com

Felt - Penelope Tree (1983)



Gün olarak, benden 1 gün sonra doğan arkadaşımı yakından tanıdığım zamanların ilk günü farkettim ki, kokulara karşı gayet hassas olduğunu. Yolda yürürken "of bu kokuda ne böyle. burda acaip bir şey kokuyor" gibi bolca mırıldandığını ve ikimizinde dergi sayfası kokularına hasta olduğumuzu. Ağzı, yüzü yediği ve insanların atttığı çöplerin bulaşığına dönen kediyi görünce kusmaya yakın olduğunu, kedilere karşı ayrı bir ayar olduğunu, evde kedi besleyenleri anlamadığını, her yerin tüy olduğunu ve nasıl olupta aldırış etmeden halen o kediyi evlerinde, koyunlarında beslediklerini söylenip durmuştu. Dinledim. Bazen hak verdim, bazen kendinde oluşan ince ayarı düzenlemesi gerektiğini düşündüm. Benimde bazı ince ayar alışkanlıklarım vardı ve bunlar benim belki de en büyük özgürlüğümdü. Sonra anladım ki bende kokulara karşı gayet hassas bir tavıra sahipmişim. Kendimde, atladığım yada umursamadığım bir durumdu sanırım. Geçen haftalarda girdiğim umumivari helada duran o rengarenk şeylerin ne olduğunu merak edip kokladım. Hissettiğim koku inanılmazdı. Tarif-i caizse bir nevi "Vanilin" kokudu idi. Ama tuvalet içinde hiç kokmuyor sadece süs gibi duruyordu. Naftalin sanmıştım oysa ki. Ve kokladığım anda bende oluşan o garip ve istem dışı gülümsememe de şaşmıştım. Ve tekrar denedim. Her kokladığımda gülümsüyordum. Nasıl bir durum du bu ? Anında aklıma ilkokul 3. sınıf dönemlerimde annemin kek yapmak için beni bakkala gönderip vanilin aldırdığı gün ve benim eve kadar koklata koklaya gittiğim an geldi. Detaylar ve anılar önemlidir benim için. Çok uzun yıllar öncesinde ki uffacık detayları bile hatırlayabilen bir yapım olduğu için de allaha şükrediyorum. Ha siz inançsız birisiniz ? O da olur, benim için hava hep hoş.

4. sınıftaydım. Beni tekmeyle döven öğretmenimiz "Çocuklar bugün hızlı okuma yarışması yapacağız. Okuyacağınız konu şu. En hızlı okuyan 4 kişi şu kitapları alıcaktır. Haydi başlayalım" demişti. Aslında bana işkolik diyebiliriz. Ve bu blogda kişisel dökümanlarımı dökmeyi seviyorum. Kimin okuduğunu bilmesem de. Herkesi memnun etmek imkansız olduğunu biliyoruz. O yüzden bu tür yazılar yazdığım için ağız, burun veya başka yerlerini kıvırıpta üstüne oturanlardan af buyuruyorum. Haklınız "müzik blogundan başka her şeye benzedi son zamanlar da burası" diyenleriniz belki de bolca var ama eski yazılarımda da bu tip yazılar hep vardı aslında hatırlatmasını uygun gördükten sonra, nereye gideceğini benim bile bilmediğim ve sadece yazı yazma esnasında sevdiğim doğaçlama ve anlık psikolojik durumlarımdan oluşturduğum beyinsel gücümü seviyorum. Belki de sadece onu seviyorum..

Açtım kitabı ve buldum o sayfayı. Diğerleri okula sanırım daha erken kaydolmuşlardı ki benim numaram gerilerde olduğu için zamanım da vardı çalışmaya. Başladım. Haldır haldır okuyordum ve hızı daha o günlerden seviyordum. Epey bir tekrar ettikten sonra sıra bana gelmişti. Bir başladım ki duramıyorum. Benden önce en fazla okuyan kişinin durduğu kelimeyi işaretlemişti öğretmen Zafer ve sadece 1 dakikamız vardı kendimizi gösterebilmek için. O işaretlenen yeri geçtiğimde hiç durmadan devam ediyor nasıl bir olaysa bir yandan da yanı başımda duran öğretmenin gülümseyişini yan gözümle görüyordum. Bitirdiğimde çok sevinmişti öğretmen ve 158 kelime demişti. 1. olmuştum. 4 kitabı elinde tutup yanımıza geldi ve bir yandan diğer öğrencilerin karşısına bizi geçirip diğerlerine nasihat vermişti. 4. olan eleman okulda pek sevmediğim ve en çalışkan olan çocuk Fatih'di. Arada yolda görüyorum. Adam halen coolluğundan ödün vermeden orda burda fink atıyor, o lüx kasaphanelerinde de yardımını esirgemiyor. Herneyse.. Bütün kitaplar dağıtılmış ve bana verilen kitap ise "Falaka" idi. Ne denli meşhuur ötesi bir kitap olduğunu sanırım hepimiz o günlerden beri biliyoruz. Okumuştum da pek okuma alışkanlığım olmadığı halde. Ama ne yazık ki kapağını çok beğendiğim, böyle üstünde yeşillikte çocukların olduğunu hatırladığım ve Fatih'e verilen o kitapta kalmıştı aklım hep.. Halada uktesel bir biçimde durur içimde. Şu an düşündüm de; acaba ne oldu o kitaba. Yolda selam bile vermediğim Fatih'e gidip sorsam mı. Adam bana her zaman suratından eksik etmediği cool bakışını ve gülüşünü atıcak, bende yerlerde sürünüp rezil olmaktan öteye gidemiyeceğim sanırım. Hatta bana verilen "Falaka" ya ne oldu acaba. O ucunu ve başını göremediğimiz deliklere kaçtı kesin.. Bazen çok özlüyorum eski günlerimi. Aslında hep özlüyoruz ama kahrolmaktan kurtarıyor hayatın sillesi beni yada bizi. Meşgul olunacak onca şey var ki.. değil mi ?


Konumuz olan "Felt" güzelliğine çok güveniyor ve değer veriyorum. "Indie Pop" temsilcilerinden ve "Belle And Sebastian"nın çıkış ve başlayış gücü olan bu proje, daha öncede bahsettiğim gibi 10 yıllık bir hayatı olan, o yıllar da 1979-1989 arasındadır. Lead gitaristleri ve "Felt" müzikalitesinde ki önemli atmosferik düşlerin adamı "Maurice Deebank" daha kadroda iken basılan bu albüm benim doğumuma 4 ay kala Haziran ayında çıkmış. "Felt" albümlerine devam edeceğim zaman zaman. Bu nadir bulunan bir kopya olduğu için ve "Felt" arşivi yapmak isteyenler için indirmenizin limon kadar bol faydası olduğunu belirtirim.


















0 com

Catherine Wheel

90'ların kadri kıymeti bilinmemiş yetenekli gruplarından biri de bunlar.. The Chameleons ile başlayıp The House of Love ile devam eden etkileşim zincirinin bir halkası olmalarından mıdır artık nedendir, o grupların "hak ettiği ilgiyi görememe" kaderini de aynen paylaşıyorlar ne yazık ki.. (nasıl da boynu bükük duruyor garibanlar :P)


indie tarzı müziklerde genelde pek kullanılmayan, hatta indie alemlerinde yer yer "tiksinti" ile karşılanan "gitar solo" olayını shoegaze'e yedirmeyi gayet harika bir şekilde başaran bir grup Catherine Wheel.. (özellikle bkz: I Want To Touch You.. nasıl da orgazmik bi solodur o öyle).. müziklerinde solo gitar kullanmalarına kimileri "tarzın dışına çıkma" şeklinde tutucu bir yorum getirse de, ben şahsen bu yönüyle Catherine Wheel'in shoegaze'de fark yaratan yegane gruplardan biri olduğunu düşünüyorum..

92 çıkışlı "Ferment" ve 93 çıkışlı "Chrome" grubun en başarılı albümleri.. gitarlarla bu kadar derin ses denizleri yaratabilen başka bir grup gelmemiştir herhalde.. buz gibi serin ve ferah gitar denizleri.. sanki içine dalıverip yüzebilecekmişim gibi geliyor.. Chrome albümünün kapağında olduğu gibi.. o albüm kapağındaki resim ve oradaki mavinin tonu herşeyi anlatıyor sanki..


Ferment:

Texture
I Want To Touch You
Black Metallic
Indigo Is Blue
She's My Friend
Shallow
Ferment
Flower To Hide
Tumbledown
Bill And Ben
Salt
Balloon

DWNLD


Chrome:

Kill Rhythm
I Confess
Crank
Broken Head
Pain
Strange Fruit
Chrome
The Nude
Ursa Major Space Station
Fripp
Half Life
Show Me Mary

DWNLD

.

.

Öpücük