1993 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
1993 etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
0 com

Ozean - Scenic (1993)

0 com

Rapoon - The Same River Once (1993)

0 com

Moth Macabre


0 com

Athena - One Last Breath (Hammer Müzik, 1993)







Backster etkisi parapsikoloji'de bitkisel algılamayı ya da bitkilerdeki psişik algılamayı ifade eden bir terimdir. Bu alanda ilk incelemeleri gerçekleştiren ve bitkilerin de belli ölçülerde paranormal bir duyarlılığa sahip olduğu varsayımını ilk ortaya atan Cleve Backster’a ithafen bitkisel duyarlılık tepkileri onun adıyla adlandırılmıştır.

Aynı zamanda “yalan makinesi” olarak bilinen aygıtın da mucidi olan Backster’ın bu alandaki ilk önemli çalışması, 1966’da bir ev bitkisinin yapraklarına bağladığı elektrotlar aracılığıyla bitkilerde bir bellek bulunup bulunmadığını deneysel olarak anlama çalışmasıdır. Bir süre sonra daha güvenilir ve daha ayrıntılı bilimsel ölçümler elde etmek üzere, poligraf verileri yerine kalp ve beyin elektrolarını dikkate almaya başladı. Çalışmalarının ilk sonuçlarını “Journal of Parapsychology”nin 1968 kış sayısında yayımladı. Çalışmalarına tıp dünyası ilgisiz kalmamış ve Medical World News dergisi 21 Mart 1969 sayısında Backster’in çalışmalarından övgüyle söz ederek, çalışmalarının tümüyle bilimsel olduğunu bildirmiştir.
Backster’in “hücresel düzeyde ilgel algılama” olarak sözünü ettiği bitkisel duyarlılık günümüzde Backster etkisi ve bitkisel psişizm adları altında incelenmektedir.

Backster’in yalan makinesinin elektrotlarını bitkilere bağlayarak yaptığı ilk deneylerde, makinenin ibresinin insanların heyecan halleri sırasında çizdiği çizgilere benzer çizgiler çizdiğini saptamıştır. Örneğin bir tehdit veya yaşamsal bir tehlike karşısındaki insan ve bitkinin heyecan halleri esnasında ibre aynı zikzakları çizmekteydi. Ayrıca bir bitki önceden bir yaprağını kesmiş olan insan tekrar kendisine yaklaştığında ibre yine bu zikzakları çizmekteydi; yani bitki o kişinin kendisine yaklaşmakta olduğunu hem hissedebiliyordu, hem de o kişiyi unutmamış olduğunu gösteren bir belleğe sahip olduğunu gösteriyordu.










  1. Volvera
  2. Make My Stand
  3. Dr. Jekyll & Mrs. Hyde
  4. Bazil
  5. Serpent And The Rainbow
  6. Derived
  7. One Last Breath
  8. The Soothsayer
  9. In The Dreams
  10. Trash Till The End
  11. The Trap





Limited/Sınırsal boşluk: 93
0 com

Camouflage - Bodega Bohemia (1993)



Patates kuyusu

Orta Anadolu'da bostandan hasat edilen patateslerin, sıcak yaz ayları boyunca çimlenmeden ve küflenmeden muhafaza edilerek son bahar ve kış aylarında tüketilmesi için evlerin zemininde yer alan yaklaşık 1,5 metre derinliğinde ve yeterli genişlikte ağzı ahşap kapaklarla kapatılan kuyulardır.

Soğuk hava deposu özelliği gören ve içerisinde patatesle birlikte kimi zaman meyve ve sebzelerin de saklandığı bu kuyular teknolojinin gelişmesi ile birlikte zamanla kapatıldı.







0.01: Camouflage – Pedestrian’s Adventures (03:52)
0.02: Camouflage – Crime (05:30)
0.03: Camouflage – Jealousy (03:29)
0.04: Camouflage – Time Is Over (05:36)
0.05: Camouflage – Falling (06:39)
0.06: Camouflage – Suspicious Love (05:00)
0.07: Camouflage – Bondage People (05:31)
0.08: Camouflage – Close (04:12)
0.09: Camouflage – In Your Ivory Tower (08:40)


Limit Doldu / "limit has been reached"



Limited Download/Sınırtınırmınırlı: 32
0 com

April´s Motel Room - Black 14 (1993)




Tunguska Olayı

Tunguska olayı, 30 Haziran 1908 günü sabah saat yaklaşık 7:45 sularında Sibirya'nın orta kesimlerindeki PodkamennayaTunguska Irmağı yakınlarında oluşan büyük gök patlamasının adıdır.

Patlama 10-15 bin tonluk bir dinamit kütlesinin patlamasına eşdeğerdi. Kesin olmayan verilere göre patlamanın nedeninin, birkuyrukluyıldız parçasının ya da meteorun Yer'e çarpması olduğu sanılmaktadır. Cismin atmosfere yaklaşık 100.000 km/h hızla girdiği ve ağırlığının 100.000 ile 1.000.000 ton arasında olduğu varsayılmaktadır.

Patlama bölgesi ilk olarak Rus bilim adamı Leonid Alekseyeviç Kulik tarafından 1927-1930 yılları arasında incelendi. Olayı uzaktan gözleyenler önce bir ateş topu gördüklerini ve ardından yer sarsıntısıyla birlikte, güçlü sıcak rüzgarların oluştuğunu söylediler. Avrupa'daki sismograflar, patlamanın neden olduğu sismik dalgaları saptadılar. Patlamanın alevleri yaklaşık 800 km uzaktan görülmüştü. Cisim atmosferde buharlaştığından çevreye çeşitli gazlar yayılmış ve olaydan belli bir süre sonra bile Sibirya ve Avrupa'da geceleri gökyüzünün parlak bir renk almasına neden olmuştur.






1God
2California
3Get Down Jerry
4Fade To Dharma
5Nickell Bag
6R.I.P.
7Riverside
8Get Her Away
9Black 14
10Paper Courage
11Need
12Chrysanthemum
13You/Me
14La Material



Limit Doldu / "limit has been reached"




Limited Download / 14
2 com

Th' Faith Healers - Imaginary Friend (1993)



Roxanne Stephen, Tom Cullinan, Ben Hopkin ve Joe Dilworth'dan oluşan Th' Faith Healers 1990 - 1994 yılları arasında üretimde bulunmuş kısa ömürlü bir grup aslında. Önceleri İngiltere'de Sausage Machine adlı bir mekanda cover grubu olarak başladıkları yine bu kısa yolda, mekan sahipleri Paul Cox ve Richard Roberts, Too Pure adında yeni bir indie plak şirketi kurmaya karar verince iki adet Ep, iki adet de albüm çıkartırlar. Çok sükseli bir dönem geçirmezler ve 94'te grup dağılır. Aralarından sıyrılabilen Tom Cullinan ise güzelim grup Quickspace'e geçer ve bir süre kariyerini burada devam ettirir.
Yine kafalarda eksiler oluşmuş olması kuvvetle muhtemel ama siz yine yazdıklarımdan kötü etkilenmeyin. Imaginery Friend dinlemesi eğlenceli ve kendisini sevdiren bir albüm. Biraz krautrock etkileşimli yazıyor kaynaklarda ama indie rock ve shoegaze'e daha yakın olan bu albüm bayan vokal ve bol gitar sevenleri tatmin edecektir.


Evet bunu istiyorum!
0 com

Merzbow & The Haters & AMK - Sniper (1993)





Çınar ağacı gölgesin de öylecesine oturmak gibi olmalıydı bayram sabahları. Ama bu sefer ters yöne sapmıştı düşüncelerim. Saatlerce oturdum odam da, saatlerce.. Dışarıdan gelen, çocukların çok şen olamayan sesleri ve neden patlattıklarını bile bilemedikleri, her bayram moda haline çoktan gelmiş torpilleri, füzeleri, çat patları, kız kaçıranları, mantar tabancaları ve vazgeçilemez plastik bebeklerinin boya küpü saç ve makyajlarıyla hazır da bekliyordı. Zaten patlama sesleri olmasa hangimiz hatırlayacak ki bayram geldiğini değil mi.. Kasabalarda böyle olduğu kesin. Uzun yıllar öncesi mecbureyetten yaptığım bir şeyi yaptım bu bayram sabahı. O kadar uzun zaman olmuş ki garip hissettim. Her bayram sabahı kalkılır, dede, baba, oğul olarak soluğu camii de bayram namazın da alırdık. Zaten camii ye sene de 2 defa giren baba-oğul olaraktan, bir şey kaybettiğimiz söylenemez ama alışkanlık işte, insan yine de garip hissediyor kendini. Ve o çok sevdiğim mazarlığa da giderdik namaz sonrası. Ve ben yine hiç çıkmak istemezdim oradan.. Apayrı bir dünya, evet. Huzur dan öte bir sessizlik ve gerçeklerin elle dokunulur, gözle görülür hissiyatı. Hissiyatzılığımın zirvesin de bile hissedeceğim, hissiyat okyanusu adeta. .

Derken bayram da bitiyor diyordum ki hastalandığımı, halsiz bedenimin bana yaptığı en gerçek oyunuyla anlamış oldum. Dün hiç dışarı çıkamadım ki gelicem deyip te, gelmeyen yine o insanları düşünmek bile halı motiflerin de dalıp gitmeme mani olamıyordu. Daha umarsız ve gaddarlaştığımı düşünmeden edemiyorum ama iki parçaya da bölündüğümü hissediyorum.

Photo: Erkin Gören http://www.erkingoren.com/


























Merzbow & The Haters & AMK - Sniper (1993)

Label: Banned Production


Tracklisting:

A1
Merzbow
Cop...Nihil
A2
Haters, The
Building Empty
A3
AMK
Chaak 2
B
Merzbow / Haters, The / AMK
Sniper

0 com

Don Caballero - For Respect


Amerikalı math-rock grubu Don Caballero'nun enfes debut albümü "For Respect".. teoride bir indie rock albümü, evet.. bir metal albümü değil.. fakat hayvanlık bakımından, bir metal albümünden hiç de geri kalmayacak derecede sert.. metal denen şeyden bayalı çok zaman olmuş, fakat bazen hayvani gürültüleri özleyenler için birebir..

DWNLD
7 com

DNA - Last Live At CBGB (1993)



Az önce uyandığımda 06:30 bile yoktu. Oysaki, gece yatmadan önce yorgunluktan hissettiğim belimin zor tutması ve aşırı yoğun bir iş temposu yaşadığım Cumartesi gecesi ateşi bile bana fazlaydı.. En azından biraz daha fazla uyuma isteğim vardı 23:30'da yatmama rağmen. Ama uyuyamıyor, uyuyamıyor, uyayamıyorum. Alışkanlıktan olsa gerek aynı saatte kalkma durumlarımız. Ayrıca sevmiyorum uyumayı, uyuyupta öğlen kalkmayı, koca günün yarısını bitirmeyi. Hiç bir şey yapmadan hemde. Hiç bana göre değil. Gece geç de yatsam, sabaha erkenden uyanıyorum yine. Herneyse, iyice uzattığımın farkındayım..

Uyanmamın saniye öncesi şöyle bir konuşma duydum rüyamda. Tanımadığım bir kadın telefonda birine anlatıyordu. "Ohoo çoktan başladı bayram, 8'de başladı ve hemen kasnak gösterisine başladılar, devam ediyorlar". Bayram ? "19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı" idi bunun nedeni. Gerçi ne alakaydı bu tarz bir rüya görmem onuda hiç bir zaman anlıyamıyacağız sanırım. Rüyalar her zaman çok garip. Hepimiz için belki de.. Habercisi olduğuna inandığımız olaylarda olmuyor yada gerçekleşmiyor da değil hani. Pek çok kez rastlaştım bu duruma. Ve yine gülümsedim olduğunda. Uyandım. Hani şöyle bir düşünce vardır "Sabah, sabah ne dinlesem gider şimdi, beni ne açar, ne uykumu getirir, ne dinlemeliyim vs. vs.". Bu soruyu kendime sormuyorum. En azından psikolojik durumumu düşünüpte açtığım müzikleri saymayalaım. Ne açtım ? "Windy And Carl" ikilisini. Pek çoğumuza göre, sabah sabah uykusunu tekrar getiricek olan bir müzik icra ediyorlar. Karanlığa yakın bir Ambient, Drone, Experimental, Shoegaze, Post Rock karması olan müzikal anlayışlarında ki samimiyeti, herşeyi ağırdan almalarını, sözlerin hep geri kalmasını, bolca ses üretmelerini ve pazar günleri sabahı olan o insansız, telaşsız, sessiz ve donuk gözlerle size bakan iki çift göz misali halini çok seviyorum sokakların. Öyle mutlu oluyorum ki. Caddeler de yere uzanmak istiyorum belki de. Yoksa insanları sevmiyormuyum ? Çok sıcak kanlı, samimi, paylaşımcı, yardım sever, ara bulucu vs. vs. gibi tanımlamalar duydum birilerine beni anlatırlarken. Öyleyimdir de.. Ama her daim bin tonluk bir yalnızlıkla yapıyorumsanırım tüm bunları ve öyle gösteriyorum görülen yerlerimi..

19 Mayıs 2002 sabahıydı. Erkenden uyanmalıydık ve bazılarına göre oturduğumuz kasabada ki en entel tipler olaraktan toplaşıp, öylesine gezip muhabbet etmeliydik. Uyandık da. Uyanmanın öncesi hava kararmıştı ve ben o gördüğüm açık yeşil tonları olan, gördüğümde vurulduğum tişörtü almalıydım. O yaşıma kadar ilk defa bu kadar güzel bir tişörte sahip olucaktım. Hiç yapmadığım bir şeyi yapıp babamdan o tişörtü almak istediğimi ve para istediğimi söyledim. Bu bile kendimden büyük ödün verdiğim anlamına gelmişti. Ama almalı ve üzerimde görmeliydim. Benim olmalıydı. Kapanan tezgahı açtırmak zorunda kaldım sırf o tişörtü alabilmek için ve biraz da anlayış göstermeleri için yakardım tişörtü satan karı-koca'ya. Halimi anlayıp, olduğu yerden çıkarıp bana verdiler ve alışveriş bitmişti. Sabah olmuş, güneş ışınlarını pencereme vurmuş, bir an önce kalkmıştım. Hafif soğuktu ama sadece o tişörtü giymeliydim. Giydim ve dışarıya çıktım. Günün ve dış dünyanın aydıklık olmasıyla, tenimin beyazlığı ve tüylerimin sarılığından gelen parlaklıkla olağanüstü görünüyordum. Tişört benim için daha büyük değere binmişti ve gerçekten çok yakışmıştı. Yolda giderken hep dükkanların vitrininden kendime baktım sanırım.. her zaman ki gibi. Kendimi seviyorum evet. Bencilliğin yakınından geçmeyen bir sevgiyle.
Ve 4 kız, 4 erkek olarak buluştuk. Bayram yerinde öylece gezip muhabbet ettik, yüzlerce kişinin arasında. Ama kasabada dikkat eken 3 erkektik. Saçlarımız uzun, iki tanemiz küpeli, allaha şükür yüz güzelliklerimiz de yerindeydi ve ülkü ocağı tayfasının baş gıcık olan tipleriydik. Aldırmıyorduk. Buluştuğumuz da, aldığım ve artık benim olan tişörtüme yapılan yorumlar ve ne denli yakıştığını onlardan duyduğum sesli sözleri, her zaman ki mütevaziliğimle kabul edip gülümsemiştim..

Sonra şöyle bir ses geldi ve olduğumuz yer bayram yerinin çıkış taraflarındaydı ki insan da azdı. "Şişşt! Koray bir gelsene, bir şey konuşucağız". Bende arkadaşı olarak yanlarına gittim ve onlar 4 kişi ülkü ocağı adamlarından hatta 1 tanesi en pis adamıydı. Sonuçta bayram yeriydi ve anca 2 laf söyleyip giderler diye düşünüyorduk. 3 Erkek onların yanındaydık. 1 Tanemiz ise daha önceden onlarla ufak bir tartışması olmuştu. O yüzden yanımızdan gitmiş ti. 4 Kız ise bizi hemen karşı kaldırımdan izliyordu meraklı gözlerle.. Onlar devam etti: "Anama küfretmişsin Koray bıdı bıdı bıdı (Ki genel anlamda ülkü ocağı tayfasının en unutulmaz ve kilişe ötesi bir lafıdır bu, sevmediği bir adamı tartaklayabilmesi için küçük beyinlerin yapabileceği en büyük cümle belki de)

- Ne küfretmesi kardeşim. Ben seni tanımıyorum bile (Ki elbette şahsen tanımıyordu/tanımıyorduk)
- Kes çeneni anama küfretmişsin diyorum, sen nasıl küfredersin laan. Çat! (Surata bir tokat).

Bu arada bunu yapan elemanı ilk okuldan tanıyordum. Karşı sınıfımdaydı sadece ama o zamandan belliydi cüssesi ve ensesi kalın olucağı.. O an öyle bir tokat ses geldi ki birebir hiç bir zaman öyle bir ses duymamııştım ve bir daha da hiç duymadım da. Eli çok ağırdı.

- Seni tanımıyorum diyorum. Naapıyorsun ?
- Kes lan sesini, Nasıl küfredersin bıdı bıdı bıdı. Çat! (Bir okkalı tokat daha)
- Bak seni biliyorum. Sanayi de çalışıyorsun, hiç iyi olmıyacak bırak diyorum. (Ki eskiden ülkü ocağından bir sürü arkadaş edinip sonradan kendini ordan çeken ve 360 derece boyut değiştiren bir adamdı Koray. Arkası halen istese sağlamdı belkide. Hatta bir eniştesi vardı, herkesi tanıyan cinsinden hani)

Ben.. Hiç bir şey yapamamamın verdiği donuklukla sadece bakabiliyordum ve karşımızdaki kız arkadaşlarımızda telaşlıca bakıyorlardı. Hafiften duruluyor gibiydi muhabbet ve kızların yanına gidip 2 kelam edip geri dönmüştüm onların yanına. Bu sefer o en pisleri olan hani, benimle konuşmaya başlamıştı. Ki daha öncelerinden bir kaç muhabbetim olmuştu ufak çaplı kötü olmayanından. O an dediklerini pek hatırlamıyorum. Kısa olan boyumun omzundan tutup hemen yanlarında duran beyaz arabaya doğru yürüdüğümüzü hatırlıyorum. Tip ve müzik dinleme anlamında gayet normal olan arkadaşım ise sadece olanları izliyor ve bir şey yapamadığı için sinir oluyordu. Derken.. Çat, çat, çat diye 3-4 defa en okkalısından tokatlar yemiştim ve biri sol kulağıma gelmişti. Aşırı çınlıyordu. O an dediği hiç bir şey duyamadım o yüzden. Hemen yanında ki ben boylarda olan arkadaşıda bir kaç tokat salladı yüzüme. Doymuyor, vurdukça vuruyor bir yandan klasik ve içinde her daim İBNE kelimesi geçen o küfürlerinden yapıyorlardı. Saçlarım uzundu ve tokam ucu ucuna tutuyordu. Burnumdan oluk oluk kan akıyor, üst dudağım neredeyse patlama anına gelmişti.. Sadece yürüdüğümü ve Koray'ın "yapmayın, yapmayın, bırakın onu" gibi laflar söylediğini hatırlıyorum. Arkamdan küfretmeye devam ediyorlardı. Normal tipli arkadaşım da ben yürürken onlara 2-3 laf etmiş ve ona bir şey yapmamışlardı..

Tişört.. Tişörtüm dü hani. Her yeri kan olmuştu.. Yeşille kırmızı karışmış ortaya berbat bir şey çıkmıştı. Artık onu sevemezdim, giyemezdim. Hep o anı hatırlıyacaktım ve aileme bu durumu söylemiyecektim. Polis hiç bir işe yaramıyordu çünki. Biliyorduk. Onlara yapmaya devam ediceklerdi yapıcaklarını. Çoktular. Çok. Biz ise fazladan azdık. Az.

İlk bulduğumuz çeşmede suratımdan kanları temizlediğimi, saçlarımı toparladığımı ve o esnada yine 4 kız, 4 erkek olarak bir cafede şoku atlatmaya çalıştığımızı hatırlıyorum. Kızların hepsi gayet şokta "Ah canım, allah kahretsin onları, bazen bakamadım yüzümü kapattım" gibi laflar ediyorlardı. Sadece biri, bana yanık olanı: "Yoo, ben gayet baktım valla herşeye, hiç de yüzümü kapamadım" dedi. Daha sonra ki günlerde peşimizi uzun süre hiç bırakmadı ülkü ocağı tayfası, nerede birimizi görseler girişmeye başladılar. Hiç bitmeyecek gibiydi, psikolojiken batık durumdaydık. İntihar vs. herşeyi düşünür olmuştuk belki de. Dışarı çıkaamıyor, int. cafeye bile belirlediğimiz sokak aralarından gidiyorduk. Öyle yapmamız gerekiyordu. Onları gördüğümüzde hemen yol değiştiriyor, ya bir yere saklanıyor ve her zaman korkuyorduk. Polis halen hiçti bizim için. Daha sonra ki olan bir olayda polise gidildi de ne oldu. Hiç bir şey.. Yapıcaklarından vazgeçmeyen bir çoğunluk söz konusuydu. "Ne yani sırf sizi tipiniz için mi dövdüler, siz hiç bir şey yapmadınız mı" gibi çok leziz bir de soru sormuşlarmış hatta.

Daha sonraları öğrendim ki, ben çeşmeye doğru yürüdüğüm esnada kızlarda arkamızdan geliyorlarmış, onlar ise: "Hadi şunları bir daha dövelim bıdı bıdı bıdı" diye söylenip arkamızdan geliyorlarmış ki kızlar da hemen yol değiştirip bayram yerine doğru yürümüşler ve onlarda arkamızdan gelmekten vazgeçmişler. Herhalde kızlara rezil olduk onlarda bizi umursamayıp gezmeye devam ediceklerini düşündükleri için arkamızdan gelmemişler sanırım.. Hani o bana yanık olan kız ise bir süre sonra o tayfaya yakın biriyle çıkmaya başladığını duydum benden yüz alamadığı için belkide. Garipti. Onlara normal gelen tipli arkadaşımın bekar evine gidip tişörtü çıkarmış ve başka bir tişört giymiştim. O tişörtte o evde kalmıştı ve bir daha giyemiceğimi belirtmiştim ev sahibine ve kendime. Yıllar sonrası rastladığım bir fotoğrafta gördüm o tişörtü. Ev sahinin kardeşi giymiş, arkasını doğayı aldığı ve gülümseyen bir poz vermişti. Sadece baktım, baktım ve baktım..





















Yazıyı yazarken aslında çok garip ama bana garip gelmeyen ve bu tür duurmlara alışık olduğum bir durum oluştu. "Windy And Carl" dinlediğimden bahsetmiştim hani ve o çalıyordu o esnada. Tam da "Tokatların biri kulağıma gelmiş ve kulağım aşırı çınlıyordu" kelimesini yazacağım anda dinlediğim şarkıdan aynı türde bir ses geldi.. Sadece gülümseyip yazıya devam ettim.

Bir misyonerin oğlu olarak Brezilya topraklarından doğan gitarist-vokalist "Arto Lindsay" Amerikan vatandaşlığına üniversiteye gitmek için geçmiştir. 1978 dönemi kurulan "No Wave" olayı "DNA" pek uzun soluklu bir proje olamamış ama seven insanlarca çok fazla etkileşim bırakmıştır. Bayan davulcuları "Ikue Mori" 17 Aralık 1953'te Tokyo'da helloyu çakmış, 2000 yılında yanına "Sonic Youth"dan "Kim Gordon"ı, yine önemli bir isim olan "Dj Olive" ile bir üçlü olmuş ve SYR serisinden "SYR 5" olayına adlarını müzik tarihine kazımışlardır ki merak edenler için Ychorus içi bir aramaya davet veririm.
Sonic Youth - SYR 5 olarak. Bassistleri olan 1952 Ohio doğumlu "Tim Wright" ise New Wave, Post Punk, Experimental Rock, Art Punk tadlarını dokunuş yaptıran Ohio'lu grup "Pere Ubu" güzelliğine rastgelmiştir. "Arto Lindsay" zaten çok üretken biri olaraktan solo albümlerine imza atar ama ne hikmettir ki "DNA" tadıyla uzaktan, yakından alakası olmayan ama yinede çok leziz olan huzursal kayıtlar yapar. Çalıştığı bazı isimler ve albümlerde çalan konuk müzisyenleride şöyle bir sıralayıp yazıyı bitirmek istiyorum artık. Ayrıca bir not düşmekte fayda görüyorum ki o da, 1973'te kurulan ve onlarca Punk tadlı projelerin sahne aldığı ama 2006'da kapanmak zorunda olup pek çok insanı hüzüne boğan, o güzelim mekan "CBGB "de verilen bir konser esnasında kayıt altına alınmıştır. Albümün basılış tarihi 1993'tür ama elbette konser o zaman verilmemiştir. Zaten 1982 dönemi bu grubun bir arada olmasının üstüne bir el fatiha çoktan okunmuştur.

"Arto Lindsay" ile çalışmayı gönül borcu bilmiş olan insanlar: John Zorn, Marc Ribot, Ryuichi Sakamato, Brian Eno, Peter Scherer, Vernon Reid, Bill Frisell, Blonde Redhead'den Amadeo Pace ve es geçilemiyecek güzellik Ambitious Lovers projesinden baş adam olmayı uygun görmüş 1984-1991 arası 3 albüm kaydetmiştir. Lounge Lizard kadrosunda yer almış, daha pek çok yere imzasını basmıştır.. Offical Website: http://www.artolindsay.com/


"DNA".. Dağınıktır, kirlidir, rahattır, hırçındır, salmışlıktır, kan dolaşımıdır, haykırışdır, isyandır, güçtür, yerlerde süründürür.. bazende güldürür.

Dimdip Not: Yazıyı yazmam 3 saat sürdü, dinlediğim albümlerde şunlardı:
Windy And Carl -
Windy And Carl -
Xela -



0 com

Catherine Wheel

90'ların kadri kıymeti bilinmemiş yetenekli gruplarından biri de bunlar.. The Chameleons ile başlayıp The House of Love ile devam eden etkileşim zincirinin bir halkası olmalarından mıdır artık nedendir, o grupların "hak ettiği ilgiyi görememe" kaderini de aynen paylaşıyorlar ne yazık ki.. (nasıl da boynu bükük duruyor garibanlar :P)


indie tarzı müziklerde genelde pek kullanılmayan, hatta indie alemlerinde yer yer "tiksinti" ile karşılanan "gitar solo" olayını shoegaze'e yedirmeyi gayet harika bir şekilde başaran bir grup Catherine Wheel.. (özellikle bkz: I Want To Touch You.. nasıl da orgazmik bi solodur o öyle).. müziklerinde solo gitar kullanmalarına kimileri "tarzın dışına çıkma" şeklinde tutucu bir yorum getirse de, ben şahsen bu yönüyle Catherine Wheel'in shoegaze'de fark yaratan yegane gruplardan biri olduğunu düşünüyorum..

92 çıkışlı "Ferment" ve 93 çıkışlı "Chrome" grubun en başarılı albümleri.. gitarlarla bu kadar derin ses denizleri yaratabilen başka bir grup gelmemiştir herhalde.. buz gibi serin ve ferah gitar denizleri.. sanki içine dalıverip yüzebilecekmişim gibi geliyor.. Chrome albümünün kapağında olduğu gibi.. o albüm kapağındaki resim ve oradaki mavinin tonu herşeyi anlatıyor sanki..


Ferment:

Texture
I Want To Touch You
Black Metallic
Indigo Is Blue
She's My Friend
Shallow
Ferment
Flower To Hide
Tumbledown
Bill And Ben
Salt
Balloon

DWNLD


Chrome:

Kill Rhythm
I Confess
Crank
Broken Head
Pain
Strange Fruit
Chrome
The Nude
Ursa Major Space Station
Fripp
Half Life
Show Me Mary

DWNLD
0 com

Cocteau Twins - Four-Calendar Cafe (1993)


















Know Who You Are at Every Age
Evangeline
Bluebeard
Theft, and Wandering Around Lost
Oil of Angels
Squeeze Wax
My Truth
Essence
Summerhead
Pur





1993 yılında basılan bu albümle beraber "Cocteau Twins" üst raflardaki yerini almaya başlamış, Shoegaze gitarlarına biraz durağanlık getirmiş, "olgunluk dönemimiz" dededikleri ve "Bluebeard" ile müzik dergilerinde, listelerinde bolca yer verildikleri anlardır.. Kolay hazmetmeyi seven kitlece "Blubeard" çok sevilmiş, "Evangeline" gibi çarpıcı bir Dream Pop bestesi hafızalarda yer edinmiştir. "Essence", "Summerhead", "Pur" gibi nitelikli kayıtlarda albümdeki yerini eski fanlar için almıştır bir nevi. "Flat7" projesiyle daha sonra tanıyacağımız Japon gitarist "Mitsuo Tate"de albumde gitar çalmış, canlı performanslarda da gruba eşlik etmeye başlamıştır. "Shoegaze"e nazaran en "Dream Pop" tadlı albümleri. Yinede candır, canandır..
0 com

Revolver - Cold Water Flat (1993)



















- Hani vardı ya..

- Efendim ?

- Hani diyorum, hani vardı ya..

- Pardon ama ne dediğinizi anlıyamıyorum.

- Hani, hani.. hani o vardı ya.

- O kim ? Hatta siz kimsiniz ?

- O değil de.. hani vardı ya. O, onu koklarmısın benin için.. bir de bunu ona ver.

- İyimisiniz siz ? Ben sizi tanımıyorum.

- Hala aklımdan çıkaramadığımı dile getirmeyi unutma.. Yine görüşücez. Hoşcakal..

- Ama.. ama. Heeey! bir dakika.

























3 com

Indian Summer-Embassy - Vinyl Split (1993)



Indian Summer-Embassy - Vinyl Split (1993)
2 com

Frank Black - Frank Black (1993)





- Şiirik -


Herkes bir alem iken
Nasıl gidecek bu yelken
Derken..
Geriye geldi tren.


Elimde eller
Saçımda tüller
Sobamda duran küller
"Ben sen miyim" diyen diller.

Verdim, veriştirdim
Yerdim!.. yiyiştirdim
Öptüm, öpüştürdüm
Bir dağınıklık..Bir rüküşlük
Kıl oldum abi.

- Şiirik -




Frank Black - Frank Black (1993)


"Los Angeles"
"I Heard Ramona Sing"
"Hang On to Your Ego"
"Fu Manchu"
"Places Named After Numbers"
"Czar"
"Old Black Dawning"
"Ten Percenter"
"Brackish Boy"
"Two Spaces"
"Tossed" (Instrumental Version)
"Parry the Wind High, Low"
"Adda Lee"
"Every Time I Go Around Here"
"Don't Ya Rile 'Em"


2 com

Saint Etienne - So Tough

Pop müziği hor gören insanları genelde anlayabilirim. Siz onlardan da olsanız, buna bir şans vermelisiniz. 60 ların müzikal havasını disco ritmleri ile birleştirebilmiş nadide bir eser. Sarah Cracknell' in rüyamsı vokalleri ile süslenmiş, sadece unutulmayan hitleri "You're In A Bad Way" ile değil pek çok başarılı şarkısıyla da herkesi dans ettirebilecek, iyi kurgulanmış bir kayıt.

1 com

Swervedriver - Mezcal Head

tracklist:

"For Seeking Heat"
"Duel"
"Blowin' Cool"
"MM Abduction"
"Last Train to Satansville"
"Harry & Maggie"
"A Change Is Gonna Come"
"Girl on a Motorbike"
"Duress"
"You Find It Everywhere"



2 com

Mazzy Star - The Black Sessions France 1993





Dream Pop, Slowcore, Indie alanlarında yer edinmiş ama esas çıkış noktası ve belirginleşen hava misali ise "Psychedelic" olan, 1989-1996 döneminde 3 albüm, 6 EP basan bu oluşumun ismi Mazzy Star.. Halen çok konuşulan ve dinlenen gruplardan olan "Mazz Star"ın bebeksi vokalisti "Hope Sandoval" daha sonrası boş durmayıp "Hope Sandoval & the Warm Inventions" adında bir projeyle devam etmiş, kadroda Davul çalan isim ise "Shoegaze"in en kült topluluğu "My Bloody Valentine" grubundan "Colm Ó Cíosóig" olmuş. "Mazzy Star" gitaristi "David Roback" ise "Opal" adlı "Psychedelic" olayında baş adam olmuştur.. Ama bu olayı 1983-1989 arasında gerçekleştirmiştir ki buda "Opal"in sonu, "Mazzy Star"ın başlangıcı demektir. Ayrıca "David Roback" ne kadar istekli bir müzik adamı olduğunuda anlayabilceğimiz gibi 1981-1984 arasıda Los Angeles çıkışlı topluluk "Rain Parade" kadrosunda bulunmuştur..

Devam ederiz yine nasipse.Şimdi konumuz olan albüme dönelim.. Basılmamış bir konser albümü bu. 1993 yılında Fransa'da verdikleri bir konserden çekilen kayıtlar..

Yine nadir bir kopya, yine arşivlik değeri yüksek bir download fırsatı. Haydi göreyim sizi.. Ychorus sürprizlere devam edicektir siz istekli olunca.




The Black Sessions (Sessions Noires) France 23. 10. 1993

0 com

The Afghan Whigs - Debonair/Genlemen EP

0 com

Majesty Crush - Love 15





(1993)

Boyfriend
Uma
No. 1 Fan
Brand
Purr
Seles
Grow
Pretty Head
Cicciolina
Penny for Love
Skin
Feigned Sleep
Horse



.

.

Öpücük