Fennel - A Leap Across A Chasm (2010)
Biri açık renkliydi, diğeri koyu..
Hava güneşsiz, bulut ise belirsiz. Farketmemiştim. İlk onları, tanıyamadan yanımdan geçtiklerin de, faketmiştim. Gülmek bana yakışmıyordu..
Nasıl yüzümü, saçlarıma doğru gerdiysem de, olmuyordu. Beceremiyordum. En fosforlu rengimi, isteyerek yüzüme yapıştırsam da, olmuyordu. Olamıyordu. İsteksiz ya da mecburi değildim ama yakışmıyor ve yapışmıyordu. Olmuyordu işte, olamıyordu.
Evlerinin önünden geçtiğim o gün ise havada ki yakıcı sarılık ensemi ve sol yanımı kavuruyor, esmerleştiriyor ve sokaklarda ki hiç kimsesizliğin farkına vardırtıyordu. Oysa içim üşüyor, çiçeklerim ise kuruyordu. Balkon yok, saksılar da yok ama evin camları çoktu. Tıpkı, yüzüme yapıştıramadığım camlarımın çokluğu gibi..
Ekşilik saçan yüzüme son bir kez baktım. Kupkuruydum. Koca bir burnum, bol kıllı boynum ve ufacık kalan önlüğüm kadar kısa ve kısaydım. Dört tekerlinin yanına gittim ve bir zamanlar "ne olursa olsun, seni bekliyorum.." diyen için, kırmızı kurdelayı, elimle ittim. Çıkan ses, tıpkı "o gün" bana, bugünün olucağını söylediği gibiydi. Solmuştum. Hem de, dönüşü olmayan bir solmuşluk.
Açık renkli, bir bana sonra da kapı içinde ki koltuğa baktı. Tebessümü ve koyu renkliyi elden bırakmadan, içeriye adımını attı. Dört tekerlinin gür sesi içimi, etraftakilerin tiz sesi ise başka yerlerimi acıttı. Arkalarından, sokağın köşesinden kayboldukları halde, bakakaldım. Film şeridi kafa derimden akamadı ama bebeklerim ise yıllardır hiç kurumadı..
Açık renklinin önünde ki duvak, koyu renklininkindeyse, kabarık bir salkım havalanıyordu. Midemi kaldırdım, kulaklarımdan akıttım.
Dağılmıştım.
Limited Download: 72