Toplumsal Ekoloji Grubu
Anasayfa
Cumartesi, 28 Ekim 2017
 
 
Ana Menü
Anasayfa
Toplumsal Ekoloji Dergisi
Makaleler
Bağlantılar
Yazarlar
Abdullah ANAR
Emet DEĞİRMENCİ
Reha ALPAY
Sezgin ATA
Şadi İDEM
Etkİnlİkler
Kentleşme ve Kapitalizm
Oturum Aç
Kullanıcı

Parola

Beni hatırla
Parolamı unuttum!
Arşİv
Kİm Çevrİmİçİ
Şimdi 8 misafir çevrimiçi

RSS

Bonobolar ve Bize Öğrettikleri E-posta
Yazar Reha Alpay  
Pazar, 15 Mart 2015

Bonobolar, şempanzeler ve hominid1 ailesinin diğer üyelerine göre en az araştırılmış ve henüz yeterince tanınmayan bir tür. Diğer türler 20. yüzyılın başından beri yakından incelenirken bonoboları gözlemlemeye yönelik çalışmalar ancak 1970'lerde başlamış. Bunun bir nedeni yalnızca Kongo Cumhuriyetinde belirli bir bölgede yaşıyor olmaları. Bir diğer neden de yakın zamana kadar ayrı bir tür olarak değil şempanzenin bir alt türü olarak görülmüş olmaları. Farklı bir tür olarak kabul edildikten sonra da ulaşım zorluğunun ötesinde Kongo Cumhuriyetinde yaşanan politik kargaşa o bölgede araştırma yapma olanaklarını belirli dönemlerde olanaksız kılmış. Sonuçta da bonoboların topluluk yaşamı diğer hominid türleri kadar detaylı bilinmiyor.

Ancak yakın zamanlarda keşfedilmiş olsa da bonobolar; insanların en yakın akrabalarının sürekli iktidar kavgası veren "katil şempanzeler" olduğu, erkek egemenliğinin bize en çok benzeyen diğer türlerde de olduğu ve benzeri mevcut toplumsal hiyerarşileri destekleyen argümanları bir anda alt üst etmekte. Çünkü bonobolarda erkek egemenliği yok, topluluk içi ve komşu topluluklarla anlaşmazlıklar çoğunlukla kavgayla değil sevişerek yakınlaşmayla çözülüyor. Üstelik yüz yüze sevişmeyi tercih etmeleri, birbirlerini gözlerine bakarak anlamaya çalışmaları, dişilerin masturbasyon yapması ve sevişirken çıkardıkları seslerle zevk aldıklarını belli etmeleri gibi insana benzeyen özellikleri şempanzeden çok daha fazla. Ayrıca dil ve iletişim becerileri şempanzeden daha üstün. Gelişmiş empati konusunda da verilen bir örnek geldikleri düzeyi gösteriyor: Daha önce ABD'de bonobolardan dışkı örnekleri toplayan bir araştırmacı orada tanıdığı bir bonoboyla Avrupa'da karşılaşmış ve bu bonobo onu hemen hatırlayıp kendi dışkısını ona sunmuş. Ne dersiniz onları şempanzelerden ayıran özelliklere daha detaylı bakmayı hakketmiyorlar mı?

Son Güncelleme ( Pazartesi, 16 Mart 2015 )
Devamı...

Murray Bookchin ve Devrime Bakış E-posta
Yazar Reha Alpay  
Çarşamba, 15 Ekim 2014

Murray Bookchin henüz 9 yaşındayken katıldığı Genç Öncüler örgütünden yaşamının sona erdiği 85 yaşına kadar devrim için çabalamış, kendini devrime adamış ve her yönüyle devrime kafa yormuş bir düşünür. Doğaldır ki bu 76 yıl boyunca devrime bakışı değişmiş ve giderek daha olgunlaşmış. 1950'lere kadar işçi sınıfının öncülüğünde tipik bir proleter devrime inanırken, 1960'larda toplumsal ekoloji düşüncesine dayanan "kıtlık sonrası anarşizmi" geliştirmek ve buna uygun bir devrime yönelmek gerektiğini savundu. 1990'ların sonunda ise düşünsel olarak anarşizmden kopup geliştirdiği düşünceleri komünalist çerçevede yeniden formüle etti.


Bu yazıda Bookchin'in devrime bakışını özellikle kaynaklandığı temeller itibariyle ele almaya çalışacağım. Bookchin aslında geliştirdiği yaklaşımlarla devrime bakışta devrim yapmış bir düşünür. Kendisinden önceki Marksist, anarşist ve diğer devrim anlayışlarını incelemiş ve sonuçta yeni bir sentez üretmiş durumda. Bu sentez bazı yönleriyle Marx'dan kaynaklı, bazı yönleriyle anarşist olarak nitelenebilir, ama bütün olarak ele alındığında her iki anlayışı da aşan özgün bir yaklaşım.


Son Güncelleme ( Cumartesi, 18 Ekim 2014 )
Devamı...

Toplumsal Ekolojİ ve Komünalİzm E-posta
Yazar Şadi İdem  
Pazar, 05 Mayıs 2013

Küresel ısınmanın ve iklim değişikliğinin tüm şiddetiyle kendini hissettirdiği bir çağda yaşıyoruz. Somali ve Afrika’daki büyük kıtlık, dünyanın pek çok yerindeki kuraklık, seller, tufanlar yaşadığımız yüzyılın ortalarında sıradan olaylar olmaya aday gibi görünüyor. Öte yandan milyonlarca insanı yerinden yurdundan söküp atan iklim değişikliklerinin yanı sıra yoksulluk, savaşlar, sosyal adaletsizlik ve etnik-dini çatışmalarla da daha sık karşılaşacak gibiyiz. Hangi aşamasında olursak olalım, kapitalizmin içinde yaşadığımız gezegeni yok etmekte, toplumsal ve pişik yaşamımızı büyük oranda yoksunlaştırmakta ve bir yok oluşa doğru sürüklemektedir. Kapitalizmin gerek bireysel gerek toplumsal gerekse doğal dünyayı kısırlaştırdığı çok açık.

 

Yirmi birinci yüzyılda, artık birbirimizle ve doğanın geri kalanıyla kurduğumuz ilişkinin sürdürülebilir olmadığını kabul etmeli ve insan-toplum- doğa ilişkimizi ciddi olarak yeniden sorgulamalıyız. Zira insan-toplum-doğa ilişkisinin yeniden “nasıl” yapılandırılması gerektiği konusu kelimenin gerçek anlamıyla “hayati” bir hal almıştır. Böyle bir çaba bizi, doğrudan şu anda tüm çıplaklığıyla kendini hissettiren ekolojik ve toplumsal sorunların kaynağının neler olduğu sorusuna götürüyor.

Son Güncelleme ( Pazar, 05 Mayıs 2013 )
Devamı...

<< İlk < Önceki 1 2 3 4 Sonraki > Son >>
 
Top! Top!