Demokratik Suriye güneşi doğuyor

Demokratik Suriye  güneşi  doğuyor

Günay AKSOY Zana KAYA

Türkiye’nin bütün gündemi Rojava ve Rojava yönetimidir. Türkiye derin bir çıkmaz ve bir kaos sürecini yaşamaktadır. Rusya, Beşar Esad’sız bir Suriye düşünmüyor. ABD’de de demokratik bir Suriye’nin Beşar Esad’la olamayacağını dile getirdi. Terör grupları ne zaman bir hizaya gelirlerse, rejim de bir noktaya gelirse, o zaman bir uzlaşma ve ittifak yapılabilir. Kürtlerin bir projesi vardır. Özellikle Demokratik Toplum Hareketi’nin projesi, diyebiliriz. Biz projemizi bütün etnikler, halklar ve kültürlerle beraber gerçekleştirmek istiyoruz.

Rusya’nın Suriye’ye hava harekatı yapması, “Esad’lı geçiş” planlarının yeniden ısıtılması, ABD ile Rusya arasında hava sahası için imzalanan memorandum savaş dengelerinin hızla değişeceğini gösterdi. Demokratik Halk Hareket (TEV-DEM) Yürütme Konseyi üyesi İlham Ehmed ile Suriye’deki iç savaşın geldiği noktayı, Rojava ve PYD ile ittifaklar geliştirmeye çalışan Rusya ve ABD’nin politikalarını konuştuk. Suriye’nin demokratikleşmesi için yeni bir güneşin doğduğuna dikkat çeken İlham, kurulan Hêzên Suriya Demokratik’in (HSD-Demokratik Suriye Güçleri) Suriye’deki bütün grupları birleştirmeyi amaçladığına dikkat çekti.

Demokratik Suriye Güçleri adında yeni bir oluşum kuruluşunu ilan etti. Bu oluşumun Suriye’nin geleceği konusunda nasıl bir rolü olacak?

Uzun zamandır bu savaş Suriye’de yürütülüyor. Birçok silahlı grup ortaya çıktı. Özellikle dış güçler tarafından büyük destek gördüler. Rejim de kendi tarafından acımasız bir şekilde saldırıya geçmiş durumdadır. Şimdiye kadar da saldırıları devam ediyor. Birçok şey eksik kaldı. Bu silahlı gruplar birbirleriyle bir itifak içinde olmadılar. Birbirlerine karşı savaşıp ve tasfiye etmeye çalıştılar. Özellikle Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’den her bir grup bir güçten destek aldı. Sonuçta her grup ve destek aldığı ülkeden kendi çıkarları için savaştılar. Bu yüzden bir güç ortaya çıkmadı. Şimdi bu yeni oluşan güç, Demokratik Suriye Güçleri’nden oluşmaktadır. Bunlar demokratik gruplardır. Yeni oluşan bu demokratik gücün programı ve projesi Suriye’nin demokratikleştirilmesini esas alacaktır. Bu güçlerin mücadeleye başlamasıyla Suriye’nin geleceğinden yeni bir güneşin doğuşunun geliştiğini görebiliyoruz. Bu durum Suriye’deki bütün grupları birleşme bağına götürecektir.

Türkiye bir süredir PYD’yi hedef gösterip tehditler savuruyor. Türkiye’nin Rojava düşmanlığını yeniden gündemleştirilmesi ne anlama geliyor?

Türkiye, Kürtler açısından hep bir düşmanlık tutumu içerisinde olmuştur. Türkiye şimdi büyük bir çıkmaz ve derin bir kriz ve kaos durumunu yaşamaktadır. Herkes biliyor ki, Türkiye Kürt sorununu çözmek istemiyor. Her zaman ve her yerde sorun ve savaş çıkarmak isterken, Kürtleri sürekli savaşa sürüklemek istiyor. Kuzey Kürdistan’da hep böyle oldu. Rojava’da da çete gruplarına destek oldu. Sadece mesele Kürtlerin bir sistem kurması değildir. Türkiye’nin Suriye’de çıkarları vardır. Osmanlı geleneğinden gelen hayallerini gerçekleştirmek için Suriye’de savaşmak istiyor. Onun için Türkiye hep Kürtlere karşı bir düşmanlık siyasetini yürütüyor. Türk devletinin yeni açıklamaları oldu. Nasıl olur, diye başlayarak “dış güçler Kürtleri destekliyor” gibi anlaşılmayan bir sürü gürültü çıkardılar.  Özellikle ABD nasıl Kürtleri destekler gibi açıklamalar oldu. Türkiye büyük bir tepki gösterdi. Oysa Kürtler her zaman Türkleri korumak gibi bir tutum içerisinde oldu. Türkiye’nin bu tepkisi yersizdir. Şunu çok iyi biliyoruz ki, her zaman Kürtler, Türklerle barış ve dostluk  ilişkilerini geliştirmiş ve geliştirmek de istiyor. Gerçekten böyle bir tepki göstermek, Türkiye’nin kendisine kaybettiriyor. Özellikle bugünlerde AKP hükümetinin PYD’ye karşı saldırı ve tepkileri yaşanırken, dış güçler tarafından Kürtler kabul görülmektedir. Kürtsüz bir Suriye’nin olamayacağını söylediler. Şimdiye kadar PYD amansız bir mücadele yürütmektedir. Rojava’da büyük bir direniş ve kahramanlık gerçekleşti. Türkiye, “PYD nasıl meşru bir parti olarak kabul edilir diye, hep kızgın. Nasıl Rojava’da Kürtler bir sistem ve statü sahibi olurlar diye öfkeleniyorlar. Bu nedenle Demokratik Toplum Partisi’ne saldırıp hedef göstermek istiyor.

Cerablus ve Rakka’ya operasyon gündemde. Rusya ve ABD bu operasyona nasıl yaklaşıyor?

Her zaman Suriye için projeler değişmektedir. Belli bir süreye kadar ve Fırat sınırına kadar destekleyecekler ve böyle bir destek olma durumu yaşanıyor. Rusya’nın Suriye’ye bir müdahalesi oldu. Bu müdahale diğer güçler tarafından büyük bir tepki yarattı. ABD kendi ekseninde Suriye’nin durumunu çözdüğünü belirtiyordu. Şimdi ABD’nin rakibi olarak bilinen Rusya hemen müdahale ederken, pratik anlamda sonuç almaktadır. Bu yüzden böyle bir müdahale gelişirken, yeni bir proje ortaya çıkarttı. Bu çerçevede Cerablus ve Rakka hamlesine olumlu bir bakışın geliştiği söylenebilir.

Rojava yönetiminin Rusya ve ABD ile girdiği ilişki biçimini Suriye’nin demokratikleşmesi açısından nasıl bir stratejik önem taşıyor?

Şimdi Kürtlerin bir projesi vardır. Özellikle Demokratik Toplum Hareketi’nin projesi diyebiliriz. Demokratik Suriye’yi inşa etmek için belli bir çalışma yürütülmektedir. Suriye’nin demokratikleştirilmesi açısından TEV-DEM hareketinin 6 aya aşkındır bu proje çalışmaları sürdürülmektedir. ABD ve Rusya açısından da bu proje kabul edilirken, herkes kendi tarafından özellikle Rusya, Beşar Esad’sız bir Suriye düşünmüyor. ABD’de de demokratik bir Suriye’nin Beşar Esad’la olamayacağını dile getirdi. Bu nokta da çelişkiler yaşanmaktadır. Pazarlık bu temeller üzerinde gelişmektedir. Hem ABD hem de Rusya ve biz de Suriye’nin demokratikleştirilmesini istiyoruz. Bizim projemizde bütün etnikler, halklar ve kültürlerle beraber gerçekleştirmek istiyoruz. ABD, bütün halklarla beraber bu projeyi desteklemek istiyor. Rusya da aynı şekilde ve aynı fikirde oldugunu belirtirken, Suriye’de Beşar Esad’ın kalmasını istemektedir ve bunu dayatmaktadır. Terör grupları ne zaman bir hizaya gelirlerse rejim de bir noktaya gelirse, o zaman bir uzlaşma ve ittifak yapılabilir.

Rusya’nın Suriye’ye fiili müdahil olması  ve ardından Türkiye destekli IŞİD, El Nusra ve diğer çetelere yönelik saldırılarıları çetelerin Suriye’deki varlığını nasıl etkileyecek?

Rusya’nın EI-Nusra’yı vurması ve Rusya’nın müdahalesi bu terörist gruplara karşı, bir gelişme ve bir adım olarak nitelendirebiliriz. Halep’te zanediliyor ki, ÖSO grupları var. Fakat durum bilindiği gibi değildir. Mesela El-Nusra İdlib’e girdigi zaman bütün gruplar El-Nusra’nın etkisinde kaldı. Bunu El Nusra yaptı. Bu gruplara gelen yardımlar hepsi El Nusra’ya gidiyordu. Bu son ayda ABD tarafından eğitilen bir grup hemen Suriye’ye girdikleri gibi El Nusra’ya katıldılar. Silahlarıyla ve cephaneleriyle El Nusra’nın etksinde kaldıkları görülmektedir. Rusya’nın müdahalesi bu El Nusra gruplarını temizlemek için diyebiliriz. Bir taraftan DAİŞ Halep kentine kadar ilerlemek istiyor. Bir taraftan da Rusya’yı vuruyor. Yol tamamıyla DAİŞ’e açılıyor. Halep kırsalında savaş daha da tırmanacaktır. Yine de Rusya’nın o grupları vurması elbette iyidir.  Sonuç olarak, DAİŞ ve El Nusra’nın hiç bir farkı ve ayrılığı yoktur. Her ikisi de terörist gruplardır. En önemlisi bu grupları daha çok nasıl demokratik bir zemine çekebiliriz. Rusya’nın da öyle bir yaklaşım ve tutum sergilemesi gerekir.

Ankara’da demokrasi güçlerine yönelik IŞİD ve Saray tarafından yapılan katliamı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ankara patlaması ve terör eylemi bütün demokratik güçlere karşı bir katliam ve saldırıydı. Türkiye de yeni bir demokratik anlayış gelişiyordu. Bunun öncülüğünü de HDP yapıyordu. Halkların Demokratik Partisi’ne ve saflarında yürüttügü mücadele de demokratik kesimlerden ve farklı etniklerden oluşan anlayış kazanıyordu. Türkiye bu duruma karşı korktu ve ürkek yaklaştı. Yeni oluşan ve seçimlerde bu kadar oy alan bir partinin ilgi çekmesi, sempatinin gelişmesi Türkiye’yi korkuttu. Yeni bir partinin bu kadar hızlı ve erken adım atması daha çok çalışsa ne olacak gibi soruları hafızalarda bıraktı. AKP demokratik bir anlayıştan kendi ecelini gördü. Bu saldırı ve katliam özgür birey ve topluma karşı hazırlanmış bir plan ve programdı.

Rojava yönetimi olarak uluslararası diplomatik görüşmelerde bulunuyorsunuz. Son olarak ABD’de bir takım temaslarda bulundunuz. Ziyaretleriniz nasıl geçti?

Görüşmelerin iyi geçtiğini söyleyebilirim. ABD’nin Kürtlere karşı fikirleri değişmiş durumdadır. Eskiden kaygıları ve korkuları vardı. Kürtler kiminle alıp veriyor. Kimden destek alıyor. Ne kadar güçleri var ve ne kadar direnebilirler gibi bir takım soruları vardı. Geçmiş oranla kıyasladığımızda birçok soru işareti olsa da son süreç de ve bu son görüşme de ortaya çıktı ki, sordukları sorularının cevaplarını almışlar gibi bir atmosfer ortaya çıktı. Hem teori hem de pratik açıdan sorularının cevaplarını almışlardır. “Rejim ve PYD’nin ilişki düzeyi nasıldır” sorusunu bu görüşmede sormadılar. İki gücünde Suriye konusunda aynı cephede olduğumuzun kanaatine vardığını bildirdiler. “Hem Rojava’nın askeri gücü hem de siyasi iradesini kabul ediyoruz ve böyle bir güç vardır” temelinde böyle bir cümleyi kullandıklarını da gördük. Destekleyeceklerini belirttiler. Maddi manevi ve her anlamda bu projeyi destekleyecekler sözünü vermişlerdir. Diyebiliriz ki, ABD’de yeni bir kapı ve yol görünmektedir. Kürtleri destekleyeceklerini dostluk ve diplomatik ilişkiler içinde olacaklarını söylediler.Bu yönüyle ABD’de diplomatik yeni bir kapının açıldığını söyleyebiliriz. En çok Suriye’nin demokratikleştirilmesi konusunda tartışmalar yürüttük. Onlar da bu projeye hangi güçlerin katıldığını sordular? Suriye’deki bütün etnik grupların bu projede yerlerini almaları için çalıştığımızı belirttik. Bu projeye çok sıcak baktılar ve destekleyeceklerini bellirttiler. Bizim için bir sürprizdi. ABD ve Rusya kendi aralarında tartışıp bir formül ortaya çıkarmışlardır. Obama ve Putin görüşmesinde kim nerde uçak kaldıracağını ve hangi hedef noktasına vuracağına dair işbölümü yapılırken, Rusya hemen harekete geçerek, toplantı da bulunan herkes bu tutum karşısında rahatsız oldu. Ne yapacaklarını daha bilmiyorlardı. Oraya gidip görüşmelerde bulunduk. Onlar da daha ne yapması gerektiğine dair tartışma yürütüyordu. Suriye’nin demokratikleştirilmesi ekseninde acilen desteklenmesi gereken bir güç olmasıdır. Yeni oluşan demokratik Suriye güçlerini hemen destekleyeceklerini belirttiler. Terörizme ve rejimin diktatörlüğüne karşı olumlu bir destek olduğunu belirtebilirim. Bir bütünen Kürtleri destekleyeceklerini anlayışla karşıladılar. Bütün bu konular masaya gelirken, detaylı bir şekilde tartıştık.
Türkiye’nin bütün gündemi Rojava’dır

Rusya’nın da Rojava yönetimi ile iyi ilişkiler kurmak istediği biliniyor. ABD ve Rusya’nın Rojava yönetimi ile ittifak arayışında olması Türkiye’nin tepkisini çekti. Türkiye’nin Rojava’ya yönelik tepkisi bu iki gücün size yaklaşımını ne düzeyde etkiler?

Türkiye kendi gündemini uyarılar yoluyla değiştirmek isterken, şimdi Türkiye derin ve çıkmaz bir kaos sürecini yaşamaktadır. PKK’ye karşı savaş başlattı. PKK yine eylemsizlik sürecini ilan etti. Türkiye yine bir boşluğa girdi. Türkiye hükümeti savaşı tırmandırmak isterken, bir anda PKK eylemsizlik kararı aldı. Türkiye bu boşluğu yaşarken, bütün dış güçlerin de talebi yeniden Türkiye’nin PKK ile masaya oturması ve diyalog kurmasıdır. Tekrardan çözüm sürecine girmesidir. Türkiye bir yandan Rojava’ya saldırırken, bir diğer taraftan da Rojava’ya destek veren dış güçlere de saldırmaktadır. Türkiye’nin bütün gündemi Rojava ve Rojava yönetimidir. Türkiye çok anlamsız tablolar çizerken, tepki göstermesi saldırması hiçbir şey yaratmayacaktır. Biz her zaman Türkiye ile beraber bir dostluk ve komşuluk ilişkisini geliştirmek istiyoruz.



↳Son Güncelleme: 26 Ekim 2015 08:12

Bu Haber Hakkında Ne Söylemek İstersiniz?

UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren, halklara ve inançlara saldıran, nefret suçu ve cinsiyetçi söylemler içeren, şiddete teşvik eden ve tamamı büyük harfle yazılan yorumlar onaylanmamaktadır.

Editörün Seçtikleri

Video Galeri

Bugün Yazanlar

Tüm Yazarlar

Arşiv

Özgür Gündem Birinci Sayfa

Cümle Alem

Qırıx


Okurlarla Başbaşa

Medya Diyalog

Özgür Blog'tan...