DİVRİĞİ ULU CAMİ CENNET KAPI - “HEAVEN GATE” OF THE GREAT MOSQUE -DİVRİĞİ-SİVAS-TÜRKİYE-TR-58-A-6-
TR-58-A-6-ULU CAMİ CENNET
KAPI - “
HEAVEN GATE” OF THE
GREAT MOSQUE -DİVRİĞİ-SİVAS-TÜRKİYE
Bu eserde, her kapı ayrı bir güzelliğe sahiptir. Ancak, en görkemli ve en ihtişamlı kapı bu kapıdır. Kaleye baktığı için ‘
Kale Kapı’, kuzeye baktığı için ‘Kuzey Kapı’, cemaatin giriş kapısı olarak kullanıldığı için ‘Cümle Kapı’, Cenneti simgelediği için ‘Cennet kapı’, mimari üslubu nedeniyle ‘Gotik kapı’ gibi isimlerle anılmaktadır. Bu kapının en yaygın bilinen ve en çok kullanılan ismi ‘Cennet Kapı’dır.
Bir taş, ancak bu kadar işlenebilir. O günün teknik bilgi, araç ve gereçleri ile bu eserin nasıl yapıldığı sorusu, sürekli zihinlerde yankılanmaktadır. Güneş diski, yaprak bulutları, hayat ağacı, hilaller ve yıldızlar, üç boyutlu, detaylı, bezemeli şekiller, bir sanat galerisi gibi karşımızda durmaktadır.
Panoları süsleyen kompozisyonların ana elamanları; Rumiler, palmet ve yaprak motifleridir. Bunların içleri, kuşkanadı telekleri veya yaprak damarları gibi Rumilerle işlenmiştir. Panolarda, daire ve karenin kullanılması tesadüfi değildir. Daire, başlangıcı ve sonu içerdiğinden, evren düzenini ve sonsuzluğu ifade eder.
Kare ise, yeryüzünü ve maddeyi ifade eder. Ayrıca kare dört köşesi ile dört sayısını simgeler. Bazı felsefecilere göre ‘dört’ en mükemmel sayıdır. Çünkü bütün doğaya dört sayısı egemendir. Dört unsur (hava-yer, ateş-su), dört mevsim, dört ana yön ve benzerleri, hemen aklımıza gelenlerdir.
Cennet kapının yüksekliği 14,5 m, eni 11,5 m, derinliği
4,5 m, yan duvarlardan dışarı doğru taşırılmışlığı 1,6 m dir. Kapının iki yanında, içinde güneş simgesi, lotus çiçekleri ve Rumilerin hâkim olduğu, devasa hayat ağaçlarını görüyoruz.
Bunlar İran’da Sasani döneminden kalan mağara eyvanlarını hatırlatmaktadır.
Eski Mezopotamya, İran ve
Orta Asya da ışığın simgesi olan kutsal ağaç; Kur'an ve İslam kozmolojisine Sidret'ul Munteha (En Son Sınırın Ağacı) adı altında girmiştir. Ağacın sınır kavramı ile ilişkilendirilmesi, onun evren ve Tanrı arasındaki eşiğin, bir simgesi olmasından kaynaklanır. Hayat ağacının tepe noktasını oluşturan Güneş diskleri,
Giriş kapısının hemen üzerinde, bütün ihtişamı ile ilgi çeken; uzunlukları tahmini 1m olan kollardan oluşan altıgeni görüyoruz. Altıgen, çevresindeki silmeden, merkeze doğru anlam derinliği ve estetik güzellik oluşması için, kademelendirilmiş dir.
Kenar silmelerden, merkeze doğru, uzantılardan ve bu uzantıların aralarına yerleştirilmiş Rumilerden oluşan altıgen pano; bu kapının ana motifi dir. Altı, Musevilik ve Hiristiyanlık da kutsal sayılan kitap sayılan Eski Ahit’de ve Kur'an'da Tanrı'nın yeryüzünü yarattığı gün sayısıdır. IX. Yüzyılda yaşamış, Din bilimci ve tanrı bilimcisi olan,
Teolog Hrabanus Maurus ise:"6 sayısı, Tanrı yeryüzünü 6 günde yarattığı için kutsal değildir, 6 sayısı mükemmel olduğu için, Tanrı yeryüzünü 6 günde yaratmıştır." demektedir. Bu açıdan panoya baktığımızda, aklımıza acaba sanatkâr burada, yeryüzünün yaratılışını mı anlatmayı amaçladı diye bir soru gelmektedir.
Taçkapı nişinin tepe noktasındaki kitabenin hemen altında; gözyaşı damlasını hatırlatan, sekizgen yıldızların üzerine oturtulmuş, üzerleri Rumilerle işlenmiş iki kabara görülmektedir. Bu kabaraların hemen bitişiğinde, düşey istikamet de eşkenar dörtgenlerden oluşan baklava dilimli bir dekor görülmektedir. Bu farklı ebatlardaki taşlardan oluşan dekorda, taş birleşim yerlerinde boşluklar vardır. Bu kompozisyonun estetik görünümü yanında, fiziksel işlevi; cami içindeki ibadet ve okunan Kuranı kerimin sesini dışarıya vermesidir. Bu nedenle bunlara ‘hoparlör taşlar’ denilmektedir. Bu mekanizmanın devamını, kapının iç tarafındaki tonozun alt kısmına yerleştirilmiş, düşey istikamette yan yana konmuş, yaklaşık 15cm X 15cm boyutlarda damla taş demeti halinde görmekteyiz. Bu sistemin içerdeki sesi dışarı verdiği, ancak dışarıda ki sesi içeri almadığı söylenmektedir.
Bu kapıdaki kitabeler, yapının en nadide kısımlarından biri olup Arapça yazılmıştır. İki yazıttan üste olan, kavsara (üst bölüm) alınlığındaki kitabede: “Halifenin ortağı büyük sultan Keyhüsrev’in oğlu Keykubad’ın saltanatı günlerinde” yazılıdır. Bu camiyi yaptıran
Ahmet Şah,
Selçuklu Devleti’ne bağlı olduğundan, devletin başındaki sultanın ismine, özellikle Cennet Kapıda ve kapının en üstünde yer vermiştir. Ahmet Şah, Sultanın adını, kendi adından daha yukarı yazdırarak, Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykubat'a bağlılığını gösterip, onu yüceltmiştir.