“ÇATLA SODOM-GOMORE!..” (Bamteli - 18 Nisan 2016)
Muhterem
Fethullah Gülen Hocaefendi haftanın Bamteli sohbetinde özetle şu hususları dile getirdi:
*Sahabe, dikenler arasında boy atıp gelişmiş birer güldür.
*
Allah (celle celâluhu) insanların suretlerine değil sahip oldukları sıfatlara göre hüküm verir.
*“Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama / Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve
Roma!” (N. Fâzıl)
*Kur’ân-ı Kerim, mü’minlerin ibret almaları adına pek çok peygamber kıssasına yer vermiştir. Bu kıssalarda ifade edilen önemli hususlardan birisi de irşat için gönderilmiş olan peygamberlere iman etmeyen kavimlerin helâk edilmiş olmalarıdır. İnkârda ve zulümde temerrüt gösterdiklerinden dolayı Hazreti Nuh’un kavmi umumî bir tufanla (Bkz.: Ankebût, 29/14), Hazreti Hûd’un kavmi uğursuz bir kasırgayla (Bkz.: A’râf, 7/71), Hazreti
Salih’in kavmi korkunç bir sayha ile helâk edilmiş (Bkz.: Kamer, 54/31),
Sodom ve Gomore halkının ise altı üstüne getirilmiştir.
*Geçmiş kavimler ile günümüzün insanları kıyaslandığında, o devirlerdeki bütün günahların bugün toptan işlendiği söylenebilir. Gerçekten de Sodom ve Gomore günümüzdeki ruhî çözülüş ve dibe vuruşun öşrüyle yerin dibine geçirilmiştir. Nuh Nebi’nin kavmi bugün yaşanan temerrüd ve hayâsızlığın çeyreğiyle sulara gark edilmiştir. İhtimal Âd, Semûd ve
Eyke halkı bugün yaşananlara şahit olsalardı, hicaplarından yerin dibine girerlerdi. Maalesef zamanımız böyle korkunç bir sukûta şahitlik etmektedir.
*Şefkat Peygamberi (sallallâhu aleyhi ve sellem), ümmetinin umumî bir felâkete uğramaması ve mütemadi olarak başkalarının hâkimiyeti altında kalmaması için yaptığı duaların kabul edildiğini fakat ümmetinin ihtilâf ve iftiraka düşmemesi ile alâkalı niyazının kabul buyrulmadığını ifade etmiştir.
*Günümüzde ise İslâm dünyası daha farklı bir çerçevede yine işgaller yaşamaktadır. Eskiden kaba kuvvet kullanarak gerçekleştirilen işgaller, bugün İslâm dünyasının içindeki piyonlar vasıtasıyla yapılıyor. Müslüman coğrafyası, bu piyonlar eliyle sevk ve idare ediliyor. Müslümanlar arasından karakter itibarıyla başkalarının emeline hizmet etmeye müsait tiranlar seçiliyor, onlar sayesinde İslâm dünyası vesayet altında tutuluyor. Fakat şimdiye kadar tarihî tekerrürler devr-i daimi içinde hep aynı şeyler yaşandığı gibi, inşaallah, bundan sonra da tiranlar uzun ömürlü olmayacak ve yıkılıp gideceklerdir.
Zira Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu mevzuda Cenâb-ı Hak’tan dilekte bulunmuş, Cenâb-ı Hak da O’nun bu dileğine icabet etmiş, “Senin ümmetini ebedî olarak işgale maruz bırakmayacağım.” müjdesini vermiştir.
*Cenâb-ı Hak, müminlerin birlik içinde yaşamalarını onların iradelerine havale etmiştir.
*Nebiler Sultanı (sallallâhu aleyhi ve sellem), mü’minlerin gönüllerinde yaşadığı sürece, Allah (celle celâluhu), onları geçmiş kavimleri cezalandırdığı gibi cezalandırmayacaktır.
*İnsanlığın salâhını düşünen ve ıslahı hayatının gayesi bilip bu uğurda mücahede eden kadın ve erkekler semavî ve arzî belâların önündeki aşılmaz setler gibidirler.
*Hâsılı, bugün geçmiş kavimlerin işlediği günahlar toptan işleniyor. Fakat Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti ve Allah Rasûlü’nün makbul duası hürmetine toplu helak olmuyor. Bununla beraber, zaman zaman bölgesel büyük afetler meydana geliyor. Unutulmamalıdır ki, ümmet-i
Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselam) iki mühim paratoneri, iki mühim seddi vardır: Birincisi; maddî ve manevî şahsiyet-i maneviye-i Ahmediye’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) içimizde bulunmasıdır. İkincisi de ümmet-i Muhammed içinde hakka, hakikate, ıslaha sahip çıkan ve dâima Allah’a yönelen ehl-i hizmet ve ehl-i istiğfar bir zümrenin var olmasıdır.