0 com

Ychorus Volume 65






0 com

Maurizio Bianchi | Siegmar Fricke ‎– Stroma~Konkret (Monochrome Vision, 2006)





Tracklist

1 Keratoplastie (Für Transversale Magnetbandakzeleration, Sensorisches Klavier Und Konkrete Mechanik) 29:57

2 Distrofia Atonale (For Paralysed Aritmia, Nuclear Ambience And Anamorph Tone-Pigments) 11:15

3 Dissonanza Sclerotica (For Polineuropathic Surface, Piano Edematosa And Opaque Microsections) 23:53




Evdeydim..
Bugün, bilgisayarda, klasör düzenleme işlemine daha yeni girişmiştim ama öncesi; değerli bir arkadaşıma, bazı albümleri bana alması için, yurt dışı alışverişlerinde deneyimli de olduğundan Discogs'dan, diğer albümlerin yanında, bu albümü de istemiştim ama albümün sound içeriği hakkında neredeyse hiç bilgim yoktu ve kendi kendime sürprizler yapmayı seviyordum. Albümler, 1 ayda anca elime ulaştı ve şimdi dinleme zamanıydı. Kaldığımız yerden devam; bilgisayarda işlemleri yaparken, albümün müzik setinde çalmaya başlaması henüz çok yeniydi. 5 Dakika anca olmuştu ki; birden şuurumu yitirdiğimi farkettim! Gözlerim kapanıyor ve şuursuzca elim başka yöne, boynum da yana kayıyordu.. Bunu farketmem, bir süre sonra olacaktı. Daha sonra, gözlerimi çok iyi açamadığımı ve açmaya çalıştıkça kapandığını farkettim. Albüm, hiç durmadan devam ediyordu..
Yataktaydım..
Kısa bir süre sonra, albümün beni iyice içine çektiğini ve bir nevi, trans haline soktuğunu farkettim.. Pause yada stop yapamıyor ve beynime bir şeylerin çakıldığı hissiyatı gitmiyordu.. Kendime geldiğim de yada biraz olsun kendime geldiğimde, yataktaki her şeyi yere bıraktım ve kendimi de yatağa.. Gözlerim ve bedenim aşağıya doğru akıyor gibiydi sanki.. Halüsülasyon şeklinde rüyalar görmeye başladım ve bir yandan da albüm kulaklarımda gelip, gidiyordu.. Sesler, bir boşluktan yankılanıyor gibiydi ve devam etti.. Tamamen kendime geldiğim de, albüm, neredeyse bitmek üzereydi ve yataktan kalkamadan, öylece, müzik setinden gelen sesleri dinledim.. Hipnotikleştirilmiş bir tutam zevceydim .. evet; gülmeyin.

1955, İtalya doğumlu Maurizio Bianchi ve 1968, Almanya doğumlu Siegmar Fricke'nin bir ortak yapımı bu albümü, Rus müzik yapım şirketi olan Monochrome Vision, 30 Aralık Cumartesi, 2006 tarihinde, sınırlı sayı da; dünya geneline 500 tane olarak tasarladı ve bu albümün, orjinal 1 kopyası da bende.. Mutluyum.
Albümü, 3. defa dinlediğim de farkettim ki; toplam 3 track olan bu albümde ki favorim, sanırım hepsi.. Çünkü, albümde ki 3 kayıtta, ortak ama ayrı bir dünyaya sokuyor beni. Huzursuz bir huzur bu! Kesinlikle böyle..
Şunu söylemem gerek; albüm, pek çoğunuza göre değil.. Daha 5. dakikada, dinlemeyi kesebilir ve sinirlerinizin boşaldığını, ayak tırnak uçlarınıza doğru hızla ilerlediğini ve boğulduğunuzu hissedebilirsiniz. Hatta, eğer CD formatını gaza gelip, dinlemeden bir şekilde edinirseniz de, 5. dakika sonrası CD'yi ortadan ayırmak,müzik setinize kafa atmak ve kendinizi duvarlara çarpa isteğiniz de oluşabilme ihtimalleri arasında olduğunu söyleyeyim.. Deneysellikte, açık ara 1. gelen albümler bile size tırıst geliyorsa, o zaman sorun yok.. Çok fazla Experimental albüm dinledim bu zamana kadar ama bunun tadı bir başka gerçekten.. Anlatmak istediklerimin hepsinden yarısı bu kadar. Merak edenler, zaten yolu bir şekilde bulur. 
Bu, yazı kendime bir notttur.

Ölümcül yanının güzelliğini hissedebilenlere; el sallamalarım tavan.
0 com

"Thoroughly Lost to Logic"


0 com

Scenic


0 com

ALAN COURTIS / BATUR SONMEZ




TRansmit// sunar : SIGNALS FROM OUTSIDE # 31
experimental electronic noise music events - istanbul 
Deneysel Elektronik Noise Müzik Konserleri

Ülkemizde, günümüz elektronik, deneysel, noise ve avant-garde müzikleri adına yaptığı çalışmalarla tanınan, TRansmit Müzik, hazırladığı 31. gecede, Arjantin’den ünlü deneysel müzisyen Alan Courtis’i konuk ediyor. 
Signals From Outside, yurtdışından gelen müzisyenlerle yapılan canlı performans etkinliklerini kapsayan bir proje, konserler dizisinin otuzbirincisi, ülkemize ilk kez gelecek Alan Courtis ile sürüyor. Bu etkinliklerin temel amaçları arasında, yurtdışında, bu alanda çalışma yapan nitelikli müzisyenlerle, Türk müzisyen ve dinleyicilerini buluşturmak ve ortak bir paylaşım alanı yaratmak, önemli yer tutmaktadır.

TRansmit Music as known as the curator/organizer of electronic, experimental, noise and avant-garde music events in Turkey. It will be hosting Alan Courtis who is an experimental musician from Argentina in the 31st event. Signals From Outside is a project involving live performances of musicians from all over the world. The main aim of this project is to create meeting point for a cultural and artistic exchange between musicians from abroad and Turkish musicians/audiences.


ALAN COURTIS:
1972 ‘de Arjantin, Buenos Aires ‘de doğan Alan Courtis, ses sanatı, drone, noise, doğaçlama, elektro-akustik müzik alanlarında çalışmalar yapmaktadır. Sanatçı, ünlü “Reynols” grubunun da kurucu üyesidir. Courtis, güçlü deneysel duyularla, hazırlanmış sesler, saha kayıtları, bant manipülasyonları, synthesizerlar ve geleneksel enstrümanların (akustik ve elektrik gitar) yanı sıra kendi yaptığı ilginç müzik aletlerinin de yüksek teknikle kullanıldığı bir müzik oluşturmuştur. Sanatçı, filmler için müzik besteleri yapmıştır. Ayrıca, Merzbow, Lee Ranaldo, Jim O’Rourke, Phill Niblock, Otomo Yoshihide, Zbigniew Karkowski, Mattin, Makoto Kawabata, KK Null, Daniel Menche gibi bir çok müzisyenle ortak çalışmaları vardır.
ALAN COURTIS:
Alan Courtis was born in 1972 in Buenos Aires. He has been working in the field of sound-art, electro-acoustic music, drone, noise improvisation and composition. He was a founder member of Reynols. His music always has strong experimental sense and usually based on high-skilled techniques of prepared sound, tape manipulations, processing of field recordings, live electronics, objects, cymbals, synthesizers, computer tools, playing traditional (both acoustic and electric) instruments as well as self-built, strange and unusual instruments (eg. unstringed guitar). Courtis has composed music for films and has collaborated with musicians like: Merzbow, Lee Ranaldo, Jim O’Rourke, Phill Niblock, Otomo Yoshihide, Zbigniew Karkowski, Mattin, Makoto Kawabata, KK Null, Daniel Menche, etc.
www.myspace.com/courtis
http://en.wikipedia.org/wiki/Anla_Courtis


BATUR SÖNMEZ:
Çağdaş müzik ve sanat çalışmalarına, 1998 yılında başlayan, Batur Sönmez, deneysel, elektronik, endüstriyel, noise müzik alanında yaptığı çalışmalarla, tüm dünyada tanındı. Japonya'dan İspanya'ya, Rusya'dan Lübnan'a, dünyanın bir çok ülkesinde çeşitli festival
ve konserlere katıldı. Sanatçı, bir çok farklı müzik projesi yanında, multimedya, görsel-işitsel, ses ve video sanatı çalışmaları da yapmaktadır.
BATUR SÖNMEZ:
Batur Sönmez began his contemporary music and art works in 1998. In following years, He became well known all over the world with his experimental, electronic, industrial, noise music projects. From Japan to Spain and from Russia to Lebanon, He participated in various festivals and concerts in many countries of the world. Next to a lot of different music projects, he works on contemporary arts such as multimedia, audio-visual, sound art, video art, etc.
www.facebook.com/batursonmezofficial

Bu etkinlik, büyük sanatçı Marcel Duchamp’a itaf edilmiştir.
This event was dedicated to the great artist Marcel Duchamp.

Ücretsiz giriş.
FREE ENTRANCE.

0 com

BJ Nilsen, Stillupsteypa & Anla Courtis


0 com

Discharge - Why (1981)



70's, Hakkari / Turkey




Mavi halkalı Ahtapot Dünya'nın en zehirli hayvanlarındandır,zehri aynı anda 30 insanı ve 10.000 fareyi öldürebilir.Okyanusun derin sularında yaşarlar.Pasifik Okyanusu ve Hint Okyanusu'nda bolca rastlanır. Zehirleri bir insanı 2-3 dk içerisinde öldürür.Zehri olan tetrodotoxin siyanürden 10 bin defa daha zehirlidir.Bu zehrin bir panzehri yok ancak ölümden kurtulmak için kalp masajı ve süni tenefüs zehrin etkisini azaltır.Bazı kurbanlar 90 saatte ölebilir.Latince adı hapalacholaene lunulata'dır.Boyları sadece golf topu büyüklüğündedir.Bu ahtapot tehlike anında mavi halkalarını bir araba farı gibi yanıp söndürerek karşısındakileri uyarır. Zehirlenme belirtileri genelde ilk gebeleme,karıncalanma,uyuşukluk,böbrek yetmezliği ve nefes almada zorluktur.En son ise kurban felç geçirerek ölür.Mavi halkalı ahtapotlar 24-25 derece sıcaklıkta yaşarlar.Yengeç ve minik balıklar avlayarak yaşarlar.Dişi bir kerede 50-100 yumurta bırakır









Sınırlarlı boşluk / Limited to: 27
0 com

Rumble Militia - They Give You The Blessing (1990)






Nevill Francis Mott (d. 30 Eylül 1905 – ö. 8 Ağustos 1996), "manyetik ve düzensiz sistemlerin elektronik yapısına ilişkin temel nitelikte kuramsal araştırmaları için" 1977 Nobel Fizik Ödülü'nü Philip W. Anderson ve J. H. Van Vleck ile paylaşan İngiliz fizikçidir.

30 Eylül 1905 tarihinde Leeds'te doğdu ve babasının lise son sınıf fen öğretmeni olduğu Giggleswick Kasabasında büyüdü. Babasının işi dolayısıyla aile ilk olarak Staffordshire'ye, daha sonra Chester ve nihayet Liverpool'a taşındı. Mott ilk başta, Cambridge Üniversitesi matematik mezunu olan annesinden evde eğitim aldı. 10 yaşındayken Bristol'daki Clifton Koleji'ne gitmeye başladı. Üniversiteyi Cambridge Üniversitesi St John's College'de okudu.

1929 yılında Manchester Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1930 yılında Cambridge'ye döndü ve doktora bursu alarak Gonville and Caius College'de ders vermeye başladı. 1933 yılında kuramsal fizik dalında Melville Wills Profesörü olarak Bristol Üniversitesi'nde çalışmaya başladı.

1948 yılında fizik dalında Henry Overton Wills Profesörü ve Bristol'daki Henry Herbert Wills Fizik Laboratuvarı'nın yöneticisi oldu. 1954 yılından 1971 yılına kadar Cambridge'de Cavendish Fizik Profesörü olarak görev yaptı. Ayrıca 1959-1966 yılları arasında Gonville and Caius College'nin dekanı olarak hizmet verdi.
Mott'un en büyük başarılarından biri kuramsal olarak ışığın fotoğraf filmi üzerindeki etkisini açıklamak ve metal halindeki maddelerin ametal hale geçişinin ana hatlarını göstermektir (Mott dönüşümü). Mott yalıtkanı terimi, adını onun bu başarısından alır.

Nevill Mott 1936 yılında Kraliyet Toplumu Üyesi seçildi. 1957 yılında Fizik Toplumu'nun başkanlığını yürüttü. 1960'ların başlarında Britanya Bilim ve Dünya Meseleleri Konferansları grubunun başkanı olarak görev yaptı. 1962 yılında Mott'a şövalye ünvanı verildi.
1977 yılında "manyetik ve düzensiz sistemlerin elektronik yapısına ilişkin temel nitelikte kuramsal araştırmaları için" Nobel Fizik Ödülü aldı.

1995 yılında Kraliyet'in Companion of Honour ünvanıyla ödüllendirildi. 90 yaşına kadar çalışmayı sürdürdü. Ruth Eleanor Horder ile evlendi. Çiftin iki kızları oldu; Elizabeth ve Alice.

8 Ağustos 1996 tarihinde Milton Keynes, Buckinghamshire'de öldü.










Sınırlı boşluk / Limited to: 20
0 com

Jim Chappell - Saturday's Rhapsody (1990)







Mukoza veya sümükdoku bazı iç organlar ve dışarıya açılan boşluklarda en dış katmanı oluşturan, ektodermik kökenli, kaplayıcı, sümük (mukus) salgılayan zar. Epitel bir yapıdır. Emilim ve salgılamada görev alırlar.

Mukoz tabaka içeren vücut boşluklarına solunum yolunun büyük bir kısmı, bütün gastrointestinal kanal ve üretra dahildir.

Bukkal mukoza
Gastrik mukoza
İntestinal mukoza
Olfaktör mukoza
Oral mukoza








Sınırlı boşluk / Limited to: 19

0 com

A Winged Victory For The Sullen

0 com

GOD




Coming Soon! / Yakında!
0 com

Red Abizianas - Ohm Society (Müzik Hayvanı, 2014)



Uzun zaman; ama çok uzun zamanlar oldu bir albüm hakkında yazmayalı. Eskisi gibi böyle eylemlere giriş(e)miyorum, Aslında, girmek istiyorum herhangi bir albümü dinlerken ama bir şeyler beni durduruyor ve içine hapsediyor. Çıkamıyorum..

Müzik Hayvanı, iyice abanmaya başladı yeni albüm basma konusun da. Seviniyorum. Hem de çok.. Yine geçtiğimiz saat, gün ve haftalar için de bir albüm yayınlandılar ki; haftalar öncesinden minik haberini almıştım. Küçük ve dinlediğiniz müzik, hayat görüşü yada görünüş itibari ile zıt ötesi bir kasaba da yaşamanın verdiği buhranlık, başımı döndürmeye devam ediyor ve ediyordu ki; Müzik Hayvanı'nın ana gövdesi olan Eray Düzgünsoy, uğraş vererek, bana güzel bir paket yolladı. İçerik üzerine hiç bilgi vermemesi, benim de işimi geldi; süprizleri hep severim..

Paketi açınca, elime gelen kapağa baktım ama dikkatlice hiç bir yazısını okumadım. Bilerek. Çünkü bu durum, müzik setin de albümü dinlerken, bende yaratacağı etkiyi, kendi kendime ölçmeye yarayacaktı. Yaradı da, evet. Dinledim ve sonra bir daha dinledim ve sonra bir daha. Ardından bir daha, iki daha dinledim. 4 Kayıtlık bir albümdü bu ve ismi "Ohm Society". Proje adı olarak seçilen isim "Red Abizianas". Albümün, ismin ve diğer geri kalan faktörleri yaratan beynin sahibide Sarp Keskiner.. Müzikal yanını ve müzik adamlığına soyunmuş olan yanlarını bilenler iyi bilir. O yüzden, tekrarlara atlamanız yerine, biraz daha fazla araştırmanızı öneriyorum Sarp Keskiner ve albümün kendisi hakkında. 

Her şeyi bir anda öğrenmek, tüketmenin, başlıca da olayı aslında ama sadece bana göre tabii. Albümün masalımsı yanını, 2. şarkıdan itibaren daha iyi algılıyoruz ama tabii yine dinleyiciden, dinleyiciye değişir elbette notunu düşmek kaydıyla. Tür, tarz vb. konular hakkın da pek de bilgi vermek istemiyorum. Sınırlarınız ve bahsedeceğiniz başka dinleyicilerin sınırları hakkında da..; bunları unutalım. Sonra ise 3 ve 4 geliyor derken albüm bitiveriyor. Sonra tekrar başa, sonra bir daha, daha da başa alınabilecek kadar da tekrarları sevdiriyor sevenine. Farkedeceksiniz.

Albüm, baştan sona LEZİZ.. 
Rüyasal boşluğumun görünmeyen ipi ise "Ebe Roswell".

Sarp Keskiner'e böyle bir albümü ürettiği için, Eray Düzgünsoy'a da, böyle bir albümü yayınladığı için...








Albümü dinlemek için / Listen: Red Abizianas - Ohm Society

Albümü edinmek için mekanlar: / CD
0 com

SIGNALS FROM OUTSIDE # 30





TRansmit// sunar : SIGNALS FROM OUTSIDE # 30

experimental electronic noise music events - istanbul 
Deneysel Elektronik Noise Müzik Konserleri



Ülkemizde, günümüz elektronik, deneysel, noise ve avant-garde müzikleri adına yaptığı çalışmalarla tanınan, TRansmit Müzik, hazırladığı 30. gecede, Japonya’dan iki önemli avant-garde müzisyeni konuk ediyor. 
Signals From Outside, yurtdışından gelen müzisyenlerle yapılan canlı performans etkinliklerini kapsayan bir proje, konserler dizisinin otuzuncusu, Japon öncü müzisyenler, Sabu Toyozumi ve Fumihico Natsuaki sürüyor. Bu etkinliklerin temel amaçları arasında, yurtdışında, bu alanda çalışma yapan nitelikli müzisyenlerle, Türk müzisyen ve dinleyicilerini buluşturmak ve ortak bir paylaşım alanı yaratmak, önemli yer tutmaktadır. 

TRansmit Music as known as the curator/organizer of electronic, experimental, noise and avant-garde music events in Turkey. It will be hosting tow avant-garde musicians from Japan in the 30th event. Signals From Outside is a project involving live performances of musicians from all over the world. The 30th of the series will continue with Sabu Toyozumi and Fumihico Natsuaki performance in Turkey. The main aim of this project is to create meeting point for a cultural and artistic exchange between musicians from abroad and Turkish musicians/audiences.

Sabu Toyozumi: 
Japonya’nın gelmiş geçmiş en önemli free jazz, avant-garde davulcularından, Sabu Toyozumi, 1943 yılında doğdu. 1965 ‘de profesyonel müzik kariyeri başlayan müzisyen, ilkin rock grubu Samurais ‘e katılır. 1969 yılında ise Sabu Toyozumi ’nin free jazz, doğaçlama üzerine müzik çalışmaları başlar. İzleyen yıllarda, Anthony Braxton, John Russell, Evan Parker, Peter Brötzmann, Keiji Haino, vb. uluslararası müzisyenle ortak çalışmalar yapar. Ayrıca, Toyozumi bir çok müzik çalışmalarının yanı sıra, öncü Japon noise grubu, Hijokaidan ‘da da davul çalmaktadır. 

Fumihico Natsuaki - Hico: 
Müzik dünyasında Hico olarak tanınan Fumihico Natsuaki, melodika, çene arp, overtone flüt, perküsyon, vb. birçok etnik müzik aletini çalan bir multi-enstrümantalistir.
Hico melodika da benzersiz ve epik bir çalma tarzı icat etti. Çalarken, dairesel nefes tekniğini ve her iki elini de kullanan müzisyen, bulduğu tekniklerle kesinlikle diğer müzisyenlerin önüne geçer. Sanatçı, 2011 ‘de büyük ilgi gören ilk Avrupa turunu yapar.

Batur Sönmez: 
Çağdaş müzik ve sanat çalışmalarına, 1998 yılında başlayan, Batur Sönmez, deneysel, elektronik, endüstriyel, noise müzik alanında yaptığı çalışmalarla, tüm dünyada tanındı. Japonya'dan İspanya'ya, Rusya'dan Lübnan'a, dünyanın bir çok ülkesinde çeşitli festival ve konserlere katıldı. Bir çok farklı müzik projesi yanında, multimedya, görsel-işitsel, ses ve video sanatı çalışmalarıda var.


Bu etkinlik, Japon öncü besteci Takehisa Kosugi‘ye itaf edilmiştir. 
This event was dedicated to Japanese pioneer composer Takehisa Kosugi.

0 com

Lustmord

Lustmord Live 2011 from Lustmord on Vimeo.
0 com

Panabrite




Panabrite'ın yeni albümü Pavilion, çıktı çıkıyor! 150 kopyalık plak formatı için ve tek şarkılık kulak içi sokumu için, linklerden dinleyin!




Dinlelemek / Listen: https://soundcloud.com/immune-recordings/05-balsam/s-DNoYk

Satın al / Buy here: http://immunerecordings.net/catalog/pavilion/
0 com

Antwon - End Of Earth [2012]



Flam (İngilizce: Slogan cancel), posta gönderilerinde kullanılan çeşitli mesajlar veya sloganlar içeren damgalara verilen addır. Türkiye Cumhuriyeti'nin erken dönemlerinde topluma çeşitli mesajlar vermek için kullanılmışlardır. Bu erken dönem flamlar gönderilere el ile uygulanmakta idi. Sonraları flamlar makina damgalarında da sıklıkla kullanılmıştır.
Günümüzde ücret ödeme makinalarında da flam kullanılmaktadır. Özel kuruluşlar tarafından kullanılan ücret ödeme makinalarında kendilerinin reklamları bulunmaktadır. Postahanelerde kullanılan flamlar da genel olarak reklam olmakla birlikte anma amaçlı veya kültürel nitelikte olan mesajlarda sıkça görülür.



Antwon - End Of Earth [2012]


limited download: 33


0 com

Don Cherry - Live in Ankara 1969 [1978]



Kozmopolitanizm, bireyin insanlık adı verilen büyük komüniteye aitliği savunan, yerel nitelikteki bağlılığın yerini evrensel bağlılığın aldığı, evrensel düşüncelerin benimsendiği, tüm dünyanın ülke ya da vatan olarak görüldüğü; genellikle bu görüşlerle ilgili etiksel, sosyolojik ve siyasi felsefelerin tanımlanmasında kullanılan bir kavramdır. Bu fikirleri benimseyen kişi kozmopolit veya kozmopolitan diye adlandırılır.[1]
Kozmopolitanizm birliği ve çeşitliliği içerir. Etik ve kültürel bir tutum olarak kozmopolitanizm insanlığın birliğini, farklılıkların hoş görülmesini, tüm insanların aynı ahlak topluluğunun parçası olduğunu, bireysel kimliğin oluşumuna farklı kültürlerin kaynaklık etmesini ve insanların birlikte yaşama eğilimini kapsar. Ayrıca kozmopolitanizm dünya toplumunu hedefler; dünya toplumu riskler, yaşama imkânları ve toplumsal ilişkiler ağı sayesinde bütünleşmiş, ortaklaşmış insanlığı ifade etmektedir.
“Dünya toplumu” ve “kozmopolitanizm” kavramları günümüzde kadar ki süreçte yeni anlamlar kazanarak, dünya ölçeğinde tek bir siyasal yönetimin varlığınının dışında; kamusal alanın, toplumsal ilişkilerin dünya ölçeğinde genişlemesini ve farklı yaşam biçimlerinin, farklı düzeylerdeki kimliklerin iç içe geçişini gösterir olmuştur.



Recorded at the US Embassy in Ankara, Turkey on November 23, 1969

-







limited download: 45
1 com

Windowspeak


0 com

KAOSMOS (Turkey)


0 com

TOBACCO - Streaker


0 com

Luxuria - Redneck


0 com

Khalifa Ould Eide & Dimi Mint Abba ‎– Moorish Music From Mauritania [1990]



Marfan sendromu, anormal bağ dokusu yapısı ile karakterize bir sendrom. Birçok sistemi aynı anda etkilemektedir. Birçok hastada uzun parmaklar karakterize olmakla birlikte tesadüfen bir ağrı sonucu hastaneye giden bireylerde de teşhis konmasından da anlaşılacağı üzere fenotip üzerindeki etkisi değişkendir.
FBN1 geni üzerinde bir mutasyon sonucu gelişmektedir. Aort yırtılması başlıca ölüm nedenidir.
Marfan Sendromu iskelet sistemi ile birlikte kardiyovasküler ve oküler sistemleri tutan genetik bağ dokusu hastalandırır. Marfan Sendromu, 15. kromozoma lokalize fibrillin genindeki (FBN1) defekt sonucu mikrofibrillerin yapısal glikoproteini olan fibrillin sentezinde kalitatif ve kantitatif bozuklukla karakterizedir. italyan bestecisi ve 19. yüzyılın en ünlü keman virtüözü Niccolò Paganini (1782-1840), gerek kendini tedavi eden döneminin hekimlerince tanımlanan iskelet bulguları, gerekse kemanın teknik olanaklarını zorlayan olağanüstü uslubu dikkate alındığında Marfan Sendromu’nu düşündürür. Derin damak ve eklemlerde hipereksitabilite bulunur.


  • limited download: 42

0 com

Texas Sci-Fi - Figures~ Frequencies [2009]



Foto diyot, tıpkı zener diyot gibi ters yönde baslanıp çalıştırılabilen bir diyottur. İletime geçme şartı olarak üzerinde bulunan küçük şeffaf bir pencereden ışık alması gerekir. Bu ışık tam pekleminin birleşim yerine düştügünde, diyotun iletime geçmesine sebep olur. Klasik diyotlarda olduğu gibi bu tip diyotlarda da sızıntı akımı vardır. Genellikle otomasyonda ve dijital kontrol sistemlerinde üzerine düşen ışığın, 0 1 gibi bir sinyal değişikligi yapmasından faydalanılır




Texas Sci-Fi - Figures~ Frequencies [2009]

  • limited download: 19


0 com

Ugly Husbands & Old Softy - Salmon-Chanted Evening [2009]



"...buraya kadar okudu"

Ugly Husbands & Old Softy - Salmon-Chanted Evening (2009)




  • limited download: 27

0 com

GROBBING THRISTLE - Second Song


0 com

Kaçırmayın!


0 com

Piiptsjilling (Netherlands)








0 com

Szakcsi


0 com

Escarlatina Obsessiva - Blossomy Parks (Recorded Recordings Records, 2008)




Levitasyon ya da yükselinim, insan ya da hayvan vücudunun veya özgül ağırlık olarak havadan daha ağır nesnelerin görünür herhangi bir fiziksel etkenin yardımı olmadan havaya kaldırılması, havada asılı kalması veya havada gezinmesi fenomenlerine verilen addır. Fiziksel medyumluk deneylerinde, kimi mistiklerde, yogilerde, fakîrlerde, ve Tibet’li rahiplerde gözlemlendiği ileri sürülür. Yoga’da siddhi adı verilen psişik yetenekler arasında ancak gerçek bir yoginin gerçekleştirebileceği yeteneklerden biri olarak kabul edilir.
Parapsikoloji’de psikokinezinin bir türü olarak kabul edilen bu fenomeni Parapsikologlar, psikokinezi yeteneği güçlü medyumların deneyler sırasında eşyaları havaya kaldırabilme şeklinde gerçekleştirebildiklerini ileri sürmüşlerdir. Levitasyon fenomeni konusunda Spiritüalist literatürdeki ünlü medyum Daniel Dunglas Home, Parapsikolojik literatürdeki ünlü isimler ise, levitasyon fenomenlerini bilim insanları denetiminde gerçekleştirmiş olan Rus medyum Nina Kulagina ve Polonyalı medyum Stanislawa Tomczyk’tir. Bu son iki medyumun başarılı levitasyon fenomenleri fotoğrafla belgelenmiştir.
Vakumlu ortamda bulunan nötr maddelerin birbirini çektiğini söyleyen, mikro ortamlarda gözlemlenebilmiş ve kanıtlanmış olan Casimir Kuvvetinin levitasyonu mümkün kılacağını iddia eden bilim insanları bulunsa da henüz makro alanlarda gözlemlenebilmesi için erkendir.







Escarlatina Obsessiva - Blossomy Parks (Recorded Recordings Records, 2008)

Limit Tüketildi / Sold Out




Limited Download / Sınırsal boşluk: 12
0 com

Lumisokea ‎- Apophenia [2014]



Nu.D-38 İlk Türk yolcu uçağı. Modeli Türk mühendisleri tarafından çizilmiş, motorlar hariç tüm aksam Türk teknisyen ve işçileri tarafından yapılmıştır. Nu.D-38 adıyla anılan ve saatte 325 km sürat yapabilen bu uçak 6 kişilik olup, çift kumandalı, 2200 devirli 2 adet 160 beygir gücünde motorla donatılmıştı. [2]
Boş ağırlığı 1200 kg. Dolu ağırlığı ise 1900 kg.dır. Tam depo yakıt ile 1000 km. olup 325 km. menzile sahiptir. 3,5 saat havada kalabilmektedir. Tavan irtifası 5500 metredir.
İlk denemeleri pilotlar Basri Alev ve Mehmet Altunbay tarafından yapılmış ve devam eden uçuşlarında Galip Demirağ'da katılarak bu uçakla Ankara ve İzmir’in yanı sıra Atina ve Selanik’e de gitmiştir.
Deneme uçuşlarından olumlu sonuçlar alınması üzerine 26 Mayıs 1944 tarihinde yapılan "Nu.D-38" uçağı İstanbul-Ankara seferine başladı. Uçakta 2 pilot, Tasviri Efkar gazetesi sahibi Ziyat Ebuzziya , Vatan gazetesi muhabiri Faruk Fenik ve sahibi Nuri Demirağ vardı. Uçağı Ankara Havaalanına başarı ile indi.
Atölyede yapılan Nu.D-38 uçaklarının testlerinde kullanılmak üzere Yeşilköy'de, şu anda Atatürk hava limanı olarak kullanılan, Elmas Paşa Çiftliği satın alınarak, 1559 dönümlük geniş bir arazi üzerinde, (1000 x 1300) metre ölçülerinde bir uçuş sahası yaptırıldı. Bu saha üzerine Nuri Demirağ Gök Uçuş Okulu, uçak ve tank tamir atölyesi, hangarlar ile deniz tayyareleri için sahilde bir kızak yapıldı.
Almanya'ya sipariş edilen ancak bedeli ödenmesine rağmen savaşın başlamasıyla Türkiye'ye gelmeyen hangar Türk teknik personelince inşa edildi. Yeşilköy tesisleri 17 ağustos 1941'de törenle hizmete açıldı.



Lumisokea ‎- Apophenia [2014]


  • limited download: 30



0 com

2013






Geçen yılın önemli bilmemnesi durumlarına pek girmeyi sevmiyorum ama yapılanları okuyorum tabii, zevkli oluyor. Bana göre farklı, onlara göre çok farklı listeler uzayıp, durmadan gidiyor..

2013'ün en iyi konseri kısmına değinmek isterim ki; evet, hepsine elbette gitmedim ama bazılarına da kaçırmak olmazdı tabii. İşte bu konser de; 27 Ekim 2013 tarihli NADJA konseri idi.. 

Uzun zaman metal, rock ve bağlantılı tür ve dalları dinleyen ama sonradan Electronic tabanlı, bol sallanmalı dans şarkılarıyla kendinden olduğu gibi geçen insanların da orada olup, büyük bir tekme-tokat silsilesiyle baş başa kaldıkları ve kendinlerine geldikleri konserdi, diyebiliriz rahatlıkla.. Sevenin orgazm, sevmeyenin de koşarak kaçma girişimi yaşadığı konser, gerçekten çok, çok iyiydi! Mekan da oluşan ses yükselmesi ile her an yan komşuların yada aynasızların basacağını sanırım hepimiz ara, ara düşündük orada.. Arkaoda'daki küçücük konser alanında, dev gibi bir şey oluşmuştu sesten ve giderek de büyüyordu! Saatlerce sürmesini dilediğim konserde ki şaşkınlığımı ve zevkten dört bucağımı doldurduğum anları hiç unutamayacağım sanırım..

Tanıdığım ve seveceğini düşündüğüm tüm insanlar beynimden film şeridi gibi geçti.. gerçekten! Ne kadar çok şey kaybettiklerini yazmasam daha iyi, evet. Konser öncesi, CD/Plak/Tişört için açılacak standı kendi elleriyle açan NADJA ve hemen yanlarında sadece benim olmam.. İngilizce bilmeyen ben ve birbirimize yan gözle bakıp sempati duymamız ve o boşluksal sessizlikte döne, döne bir yokulup, bir var olmamız, müthişti! Hemen bir tişörtlerini satın almak isteği ile yanıp tutuşan ben ve tişörte bakarken bana br şeyler söyleyip gülmeleri ve benimde hiç anlamadığım halde gülümsememle, dillerimizin yoksunluğunu her iki taraf böylelikle anlamış olmuştu ve artık dönerek, uğultular eşliğinde var olan sessizliğe kendimizi tekrar bırakmıştık..

Konserin, benim için çok da enteresan bir durumu var aslında.. Enterean diyorum çünkü böylesi sanırım hiç başıma gelmemişti. Konser haberini almadan 6 gün öncesi, yolda  dinlemek adına en çok takıldığım 2 isim Aidan Baker ve NADJA idi. Daha sonra, bir arkadaşımla NADJA ve Aidan Baker'dan muhhabbet ettik ve eve gittim. Bilgisayarı açtığımda, gördüğüm etkinlik haberine cidden inanmakta zorlandım. 27 Ekim 2013, NADJA konseri diyordu! Bir süre öyelece kalakaldım.. 2 Kişiden oluşan NADJA'nın, uzuvları daha uzun olan elemanı da zaten Aidan Baker'dı ki; bilenler bilir ama bilmeyenler de elbet olacaktır.

Bitiriyorum. Bu konser, hayatımda çok büyük yer etti ve ben hala 27 Ekim gecesini ve Kadıköy'ün o huzurunu üstümden atabilmiş değilim.. Atmak istemiyorum ve zaten atamıyorum da.. Hem fikirlerime de, iki elimi sallıyorum ve konseri gerçekleştiren BANT tayfasına da bin, bin, teşekkürlerimi borç eyliyorum.




Dimdip not: Uzuun zamandır yazı yazmıyordum, cidden iyi geldi. Özlemişim..
0 com

Albert Fish Is My Hero




Coming Soon ! / Pek Yakında !
0 com

First Flush - Lykkeven



Murat Can anısına.. seni çok özlememiz hiç bitmeyecek Murat'ım..
0 com

+2H-2N - Attention Les Fachos Ont Des Flashballs (2006)



Konuşma Sentezleyici veya Speech Synthesizer, bilgisayarlarda kullanılan, metni konuşmaya çevirici (Text to Speech - TTS) sistemlerine verilen addır. Bu sistemlerde bir dilin tüm ses bilgisi ve benzeri kurallarına göre çevri yapacak şekilde programlanırlar. Bu sentezleyicinin metni doğru telaffuz etmesine neden olur.
Sentezleyiciler bilgisayarın içindeki slotlara takılı bir kart olarak, bazı arabirimler ile bilgisayara bağlanan bir cihaz veya ses kartında entegre olarak bulunabilir. Sentezleyicinin ses tonu insan sesine yakın veya insan sesine pek benzemeyen bir kalitede olabilmektedir.




+2H-2N - Attention Les Fachos Ont Des Flashballs (2006)


  •                                                                                                                        limited download: 53

2 com

Aieyiyiyi - Manners (2011)


Radyasyon Onkolojisikanser tedavisinde iyonizan ışınların kullanılması ile ilgili bilim dalıdır. Radyoterapi ile eş anlamlıdır. Günümüzde kanser tedavisi ile ilgili bilim dalların onkoloji genel tanımı altında sınıflandırılmalarından ötürü radyoterapi yerine Radyasyon Onkolojisi terimi kullanılması tercih edilmektedir. Onkolojik bilimler ya da tedaviler Cerrahi Onkoloji,Klinik Onkoloji olarak iki bölümde sınıflandırılabilir.Klinik Onkoloji, İngiltere'de ve Birleşik Krallığın eğitim düzenini tercih etmiş ülkelerin çoğunda, tek başına bir uzmanlık dalı iken dünyanın pek çok ülkesinde Tıbbi Onkoloji ve Radyasyon Onkolojisi adı altında ayrı ayrı düzenlenmiştir.Radyasyon Onkolojisi,kanser tedavisinde tek başına ya da diğer yöntemlerle (kimyasal veya fiziksel) birlikte,ışınlama yöntemlerini inceler,geliştirir.






Aieyiyiyi - Manners (2011)


  • limited download: 24




0 com

MURAT CAN (1983 - 2013)




MURAT'IM..

ÖNCESİNİ ANLATAYIM ÖNCESİ.. ÖNCE BEN GELDİM O PİSLİK DOLU, SAMİMİYETSİZLER DENİZİNDE EGO TATMİNİ YAPANLARIN BOLLUKTA OLDUĞU MEMLEKETİN ADI OLAN İSTANBUL'A.. VE ARDIMDAN DA SEN. ÖNCE BEN İŞ BULDUM BULMAM GEREKEN YERDE. OLMADIĞIM VE BEN HİÇ BİR ZAMAN OLAMAYACAĞIM O İŞİ BULDUM. ASLINDA SAÇMA SAPANDI AMA İYİ DE OLDU BELKİ. DENEYİM OLDU İŞ OLARAK AMA ESAS KONU BU DEĞİL.. O İNSANLARIN, BÜYÜK ŞEHİRDE YAŞAMAK ADINA YADA BİR ŞEYLERİ BELLİ ETMEK, TATMİN OLMAK ADINA YAPTIĞI ZAVALLILIKLARI VE PEK ÇOKLARINI İYİCE KAVRAYIP, İYİCE DE FARKEDİP, ANLADIM. ZATEN ANLATMAK İSTEDİĞİMİ BİLİYORSUN VE BUNU OKUYANLARDAN DA ANLAYANLAR OLACAKTIR ELBET. HERNEYSE, BUNU GEÇELİM..


SON YAZIŞMAMIZ DA, "KEŞKE HERKES YİNE İZMİR'DE TOPLANSA VE O ARTIK BİTİP TÜKENEN KİTLE, YENİDEN HAYAT BULSA" GİBİ ŞEYLER SÖYLEMİŞTİM SANA VE SENDE NE DENLİ GÜZEL OLACAĞINDAN BAHSETMİŞTİN. ÇÜNKÜ BU İSTANBUL'DA HERKES YANIP, KÜLE DÖNÜŞÜYOR VE BUNU İKİMİZDE ÇOK İYİ ANLADIK.. HA İYİ İNSANLAR YOKMUYDU DİYENLERE KARŞILIK "ELBETTE Kİ VARDI VE 4 SENE İÇERİSİNDE BANA ÇOK DESTEK OLDULAR VAR OLMALARIYLA" DA DEMEK İSTERİM TABİİ. NE DEMEK İSTEDİĞİMİ ELBETTE ANLAMAYAN BOL OLACAKTIR AMA SEN BENİ, DİĞER İZMİR'DE YAŞAYAN YADA BİR DÖNEMİNİ YAŞAMIŞ VE BURDA DOĞMUŞLAR GİBİ İYİ ANLIYORSUN. HERNEYSE, KONU BU DA DEĞİL. GEÇELİM..


BU SEFER, ÜSTTEKİ KONUŞMAMIZIN HEMEN SAATLER SONRASI SEN DÖNDÜN İZMİR'E. BENİM GİRDİĞİM İŞLERE GİRİP, DEBELENMEYE ÇALIŞTIN HALLİCE. BENDE AYNISINI YAPTIM BİLİYORSUN AMA HER ŞEY BİR YERE KADAR İŞTE.. EVET, BU SEFER SEN ÖNCELİKLİ DAVRANDIN VE GERİ DÖNDÜN İZMİR'İMİZE. SONRA DA BENDEN.. ŞUNA LÜTFEN İNAN: İZMİR'E DÖNECEĞİM MECBUREN KESİNLEŞTİĞİ GÜNLERDE, HEP SEN GELDİN AKLIMA. "NASIL OLSA MURAT VAR ARTIK ORADA, PEK ÇOK ŞEYİ BERABERCE YAPABİLİR, SIK SIK GÖRÜŞEBİLİRİZ" DİYEREKTEN BOLCA KENDİMİ AVUTTUM. AVUTTUM DURDUM VE SONRADAGELDİM Kİ; DAHA SANA ULAŞAMADAN, HENÜZ BURAYA YENİ, YENİDEN TAŞINMIŞKEN, O BOKTAN HABERİ ALDIM: "ABİ MURAT KANSER OLMUŞ!" DEDİ BİRİ MESAJLA. CİDDEN ÇOK ÜZÜLDÜM.. ADINA AÇILACAK BİR ORTAK HESAP KONUSU DÖNDÜ DURDU. YARDIM ADINA, HEPİMİZ SANA AÇILACAKTIK.. BEN BUNU HİSSETTİM DİĞERLERİNDE DE. İÇİN RAHAT OLSUN.. AMA SONRASI,SONRASI CİDDEN İPLERİN KOPUŞUYDU. HENÜZ HABERİ ALALI 2 HAFTA OLMUŞTU Kİ, YİNE LANET OLASI SİTEDEN, YİNE SABAHIN UYANMA ARİFESİNDE, O BOMBOK ÖTESİ HABERİ ALDIM: "ABİ, DÜN GECE MURAT'I KAYBETTİK.." ŞİMDİ BURDA BİRAZ DURMAK LAZIM. BUNA İHTİYACIM VAR ÇÜNKÜ..

O AN SONRASINI YAZMIŞTIM SANA. YİNE HATIRLAMAK VE HATIRLATMAK İSTERİM. ÖNCE, HABERİ ALDIM VE BANA YAZILAN O YAZIYI DEFALARCA OKUDUM. OKUDUM VE OKUDUM. OKUDUKÇA YAŞLAR AKTI HER YERİMDEN İÇİME VE YANAĞIMA DOĞRU. BU GERÇEKTEN ÇOK ANİ OLDU! BÖYLE OLMASI, HEPİMİZİ ÇOK İNCİTTİ VE O KONUYA DA GELECEĞİM.. SONRA,KALKTIM VE O CİDDEN SOĞUK OLAN GÜN DE, BALKONA, GECEDEN YIKANAN ÇAMAŞIRLARI ASTIM. SONRA BİRAZ EVİN İÇİNDE YÜRÜDÜM AMA TEPKİSİZCE VE NEDENSİZCE. KAFAMDA TAMAMEN BİR UĞULTU VARDI VE SİNYAL SESİ GİBİ BİR ŞEYİN, O ANKİ KAFAMDA DURMASINI DİLEDİM. AMA DURMADI, DURAMADI.. SONRA GİDİP YÜZÜMÜ YIKADIM. SONRA BİR DAHA VE SONRA BİR DAHA, DAHA.İYİCE ISLAN YÜZÜMÜ VE SAÇLARIMI SİLDİM O GÜNKÜ SERT HAVLUYA. AYNAYA BAKTIM AMA BAKAMADIM. BİR AN KENDİMDEN BİLE UTANDIM. ANLAMSIZDIM VE GÜNLERCEDE ÖYLECE KALDIM. SONRA DA ODAYA GİRDİM VE OTURDUM. SANKİ HİÇ BİR ŞEY OLMAMIŞ GİBİ BAKINDIM İNTERNETE. AMA GEÇMİYORDU.. İÇİMDE Kİ O REZİL DUYGU, BİR TÜRLÜ GEÇİP GİTMİYORDU. UZANDIM, UZANMADAN YATAĞIMA VE YİNE HERŞEY NORMALMİŞ GİBİ DAVRANDIM KENDİME. AMA YİNE OLMUYORDU. İÇİMDEKİ AKINTI GİTMİYOR, DAHADA DAĞILIYORDU..DARMADAĞAN EDİYOR VE BOĞAZIMA KADAR GELİYORDU. ANLIYORSUN BENİ DEĞİL Mİ.. BUNLARI NEDEN Mİ ANLATIYORUM? BİLMİYORUM..


ŞİMDİ, SENİNDE ORADA OLDUĞUN VE BİZİ VE BENİ GÖRDÜĞÜN O CUMARTESİ GÜNÜNE VE ORTAK TANIDIKLARIMIZA GELELİM. SABAH TRENİNE ÖDEMİŞ'DEN BİNİP GELDİM, SANA DAHA YAKINA.. BASMANE'DE ALTAY ALDI BENİ ARABASIYLA VE DİĞERLERİNİN YANINA GİTTİK. DORUK, ALP, ALTAY VE BEN OLARAKTAN, CİDDİ ANLAMDA YÜRÜDÜK SANIRIM. ÖYLE HIZLI GİDİYORDUK Kİ, BEN CİDDEN HIZLI YÜRÜYEN BİRİ OLARAKTAN, EN ARKADA KALDIM. BİR ARA ÇANTAMIN FERMUARI İYİCE BOZULMUŞ OLACAK Kİ TAM DA MANAVIN ÖNÜNDEN GEÇERKEN BİR SES DUYDUM PAT DİYE. HERHALDE MANAVDAN GELMİŞTİR DİYE BAKMADIM AMA BİR ŞEY KAFAMI GERİYE DOĞRU TERS ÇEVİRDİ RESMEN VE O AN, YERDEKİ FOTOĞRAF MAKİNAMI GÖRDÜM. DANDİK BİR ŞEY BELKİ AMA BİLİYORSUN DİĞERLERİNİ ALMAK İÇİN ÇOK PARA GEREKLİ VE ZATEN O DA BİZDE YOKKEN, ABARTMANINDA BİR ANLAMI YOK İŞTE. TAMAM BİTİRDİM.. SONRA VARDIK SENİN OLDUĞUN CAMİİYE, DERKEN.. BİLMİYORSUN AMA.. CAMİİYE GELDİĞİMİZDE ANLADIM Kİ; CAMİİNİN YERİ, TAM DA HALAMLARIN EVİNE GİDEN YOLUN ÜZERİNDE OLAN VE BEN KÜÇÜKKEN HEP YANINDAN GEÇER, HER SEFERİNDE DE O CAMİİ YE BAKARDIM. ÜÇGEN ŞEKLİYLE BANA HEP, DİĞER CAMİİLERDEN ÇOK FARKLI GELİP, MİNYATÜR BİR HAL ALMIŞ GİBİ GELİRDİ DİĞERLERİNE GÖRE VE SEMPATİ DUYARDIM ŞEKLİNE. KISACASI, O AN CAMİİYİ GÖRDÜM VE İSTEM DIŞI BİR ŞEKİLDE GÜLÜMSEDİM. DEDİM Kİ "ABİCİM CİDDEN YATACAK CAMİİYİ BULMUŞSUN YALNIZ.." GİBİ BİR DÜŞÜNCE GEÇİP GİTTİ BEYNİMDEN. BU ANLATILACAK ŞEY Mİ ŞİMDİ.. OLSUN.





ONCA İNSAN VARDI.. YALNIZ ÇOK AŞIRI KALABALIK DEĞİLDİK AMA ŞUNU ANLADIM Kİ; NE KADAR DA ÇOK İYİ ADAMLAR TANIMIŞ VE ANLAMIŞ SENİ. BUNA CİDDEN SEVİNDİM ORADAYKEN. HEP ONLARI GÖZLEMLEDİM, KİM NE YAPIYOR ACABA DİYE. GÖRMÜŞSÜNDÜR ZATEN.. SARILDIK HEP BİRBİRİMİZE VE O AN ORADA OLMAMIZIN, NE KADAR KORKUNÇ BİR ŞEY OLDUĞUNU, KONUŞMAYARAK, BİRBİRİMİZİN YÜZÜNE BAKARAK ANLAYIP, HİSSETTİK. AMA ÖYLE BİR BEKLEYİŞ VARDI Kİ.. CİDDEN ACAİPTİ. SANKİ, HEPİMİZ, SENİN EVİN ÖNÜNDE BEKLİYORUZ VE SEN HASTA OLMUŞSUN BİRAZ AĞIR OLARAKTAN VE HEPİMİZ ENİ MERAK ETMİŞİZ, EVİNİN ÖNÜNDE, İÇERİDEN GELECEK MUTLU HABERİ BEKLİYORUZ GİBİ.. EVET, BİR DOĞUM HABERİNİ BEKLİYOR GİBİYDİK VE ÖYLECE BEKLEDİK.. BAYA BEKLEDİK YALNIZ. BU ADINA ÖLÜM! DEDİKLERİ ŞEY CİDDEN MÜZİK, DOSTLUK, PLAN, HEYECAN..  HİÇ BİR ŞEY DİNLEMİYORDU, DİNLEMEDİ DE.. BUNU ANLATMAM ÇOK ZOR, BİLİYORSUN.. ÇOK UZUN ŞEYLER YAZILABİLİR VE KONUŞULABİLİR AMA.. HER DAİM.. HERNEYSE, BUNUDA BİTİRİYORUM.


DERKEN EZAN OKUNDU AMA HEPİMİZ YİNE ÖYLECE BEKLEDİK. ELLER ÜSTÜNDE KOYULDUN CENAZE ARABASINA AMA BEN YETİŞEMEDİM ELLERİMLE SANA. ÇÜNKÜ BİLİYORSUN BOYUM BİRAZ KISA. BİRAZDA GERİDE KALDIM DERKEN. SERVİSLERE TIKIŞTI HERKES. BENİ YİNE SAĞ OLSUN ALTAY GÖTÜRDÜ BİLMEDİĞİN O YERLERE.. 5 KİŞİ TIKIŞTIK ARABAYA VE SENİ YATIRACAKLARI YER OLAN BUCA'YA KADAR KİMSE KONUŞMADI ARABADA DİYEBİLİRİM. TAM BİR ÖLÜM SESSİZLİĞİ HAKİMDİ VE HİÇBİRİMİZ DE, BİRBİRİMİZİN SURATINA BİLE BAKAMADIK. KİTLENMİŞ GİBİ CAMDAN ARABALARA BAKTIM.. BİR SÜRE SONRA SENİ YAKALADIK HEMEN ARKANDAKİ ARABA OLARAKTAN. BAYAA BAKTIM SENİN YATTIĞIN TABUTA ARABA GİDERKEN. BİR SALLANTI OLACAK VE O KAPAK AÇILACAK "SÜÜĞĞPRİİİĞZZ" DİYECEK DEDİM. BEN BAKDIKÇA AÇILMADI, BEN BAKMADIKÇA HİÇ AÇILMADI.. AÇMADIN, AÇAMADIN..


SONRA, ÇOK AZ KALMIŞTI VARACAĞIMIZ YERE Kİ; HEMEN SOLUMUZDAN, KIRMIZI BİR FERRARİ, JET GİBİ GEÇİP GİTTİ. O AN HEPİMİZ BİR SİNİR GÜLMESİ YAŞADIK. SENİ GÖTÜREN ARABANIN CAMINDAN GÖRMÜŞSÜNDÜR ZATEN, ÇOK KOMİKTİ. SONRA VARDIK ORAYA AMA BU SEFER DE NEREYE YATIRILACAĞINI, NEREDEYSE KİMSENİN BİLEMEMESİ VE HEPİMİZİN ORADAN, ORAYA, GRUPLAR HALİNDE KOŞARAKTAN, O HAFİF YOKUŞU TIRMANDIK AMA BİR TÜRLÜ BULAMADIK! BİR SÜRÜ KİŞİYDİK YALNIZ GÖRDÜN DEĞİL Mİ? YA O DEĞİLDE, ESKİ AMİGOLARDAN KİM KALDI STİLİNDE, TELEFONDA BAĞIRIŞ ÇAĞIRIŞ, SENİN YATIRILACAĞIN YERİ ANLAMAYA ÇALIŞAN O ÇILGIN AMCA DA KİMDİ ABİ? HER AN, TELEFONUN İÇİNE GİRECEK VE PATA KÜTE DALACAK ZANNETİM. TAM BİR ÇILGINDI VE KAFALARIMIZI DAHADA GARİP YAPMIŞTI. DERKEN BULDUK SENİ VE YATACAĞIN YERİ. ONCA KİŞİYLE.. BU SEFER SARILDIM HEMEN ELLER ÜSTÜNDE SENİ TAŞIYAN TABUTA VE "OLM NE KADARDA AĞIRSIN YAHU!" DEDİM AMA SONRA TABUTA VERDİM TABİİ O AĞIRLIĞI. HEMEN YANIMDAKİ TANIMADIĞIM ADAMA VERDİM SENİ SONRADA. MEZARCI DÜZENLEDİ YATACAĞIN YERİ VE AÇTIK TABUTUN KAPAĞINI YAVAŞÇA. BEMBEYAZ OLAN KEFENİNDE O KADAR UZUN GÖRÜNÜYORDUN Kİ.. ÇOK ACAİPTİ. HASIR İSTEDİ MEZARCI VE YİNE TANIMADIĞIM BİRİYLE, BİR SÜRE O HASIRI TUTTUM SENİN YÜZÜNE..SONRA HASIRI ÖRTTÜK VE BİR TUTAM SAÇ VE ÇİÇEKLER ATTIK SEN ÖYLECE YATARKEN İÇİNE.. HOCA GEÇ GELDİ. O KADAR ÇOK ARTIK GÖREMEYECEĞİMİZ İNSAN GİDİYORMUŞ Kİ; ADAM KOŞARAKTAN GELDİ VE BİR MOTOR GİBİ TAM GAZ OKUDU DUALARINA VE GİTTİ.. EVET, GİTTİ.. AMA BİZ GİDEMEDİK TABİİ. ÖNCE, EN YAKINLARIN DEDİKLERİ, AKRABALARIN ATTI, İÇİNDEN KOCA KOCA TAŞLAR ÇIKAN TOPRAĞI VE SONRADA BEN.. ATTIM.. ATTIM.. VE ATTIM.. SONRA YİNE ATTIM VE SONRA YİNE.. BİLMİYORSUN AMA EN SON VE İLK OLARAKTAN, HAZİRAN 2010'DA ATMIŞTIM DEDEMİN ÜZERİNE KUMLARI VE O HİSSİYATI ANLATMAK CİDDEN ÇOK ZOR.. BİRİNİN ÜZERİNE KUMLARI ATIYORSUN VE BİR DAHA HİÇ GÖREMEYECEĞİNİ BİLEREKTEN, ONU TOPRAĞA GÖMÜYORSUN. NE KADAR, NE KADAR ACAİP BİR RUH HALİ, BİLİYORSUN DEĞİL Mİ.. İŞTE SONRADA, HAYATIMDA 2. OLARAKTAN SANA ATTIM TOPRAKLARI; O DEFALARCA BİRİLERİNİN ÜZERİNE TOPRAK ATILAN KÜREKLE.. SONRA ALTAY, DORUK VE BATU..VE BİR SÜRÜ ARKADAŞIN, DOSTUN, AKRABAN SERPTİ KUMLARI ÜZERİNE.. SONRA DA BİTTİ KUMLAR VE ÜZERİNE ATTILAN ONCA ÇİÇEKLE, ŞOV DA BİTMİŞ OLDU.. ŞOV DİYORUM ÇÜNKÜ, HEPİMİZ NELERİN YAPILACAĞINI VE OLACAĞINI BİLİYORDUK VE YERİNE GETİRDİK TEK TEK.. BUNA MECBURDUK VE BU DURUM KAHREDİYORDU.. BİR SÜRE HİÇ KİMSE GİTMEDİ. HEPİMİZ, ÖYLECE DURDUK VE SANA BAKTIK. ÖYLECE BAKTIK.. EKİN ÇOK AĞLADI, EFE ÇOK AĞLADI VE O SADECE SİMASINI TANIDIĞIM KADINLAR ÇOK AĞLADI.. BEN İSE AĞLAYAMADIM. ÇÜNKÜ O UĞULTU HİÇ GİTMEDİ, GİTMİYORDA.. BENİ DURDURUYOR. İTİYOR DA BİR ŞEYLERİ İÇİME DOĞRU TEKRARDAN.. ABİ ÇOK ÜZÜLÜYORUM.. ÖYLE BÖYLE DEĞİL.. ÜZÜNTÜM HİÇ BİR ZAMAN DİNMEYECEK BUNU İYİCE BİLİYORUM AMA BU UĞULTU VE TIKANIŞLIK, BEYNİMİ VE VÜCUDUMU KEMİRİYOR RESMEN. BUNA DAYANAMIYORUM..


İSTANBUL'DAN BİİİR SÜRÜ KİŞİ GELMİŞTİ GÖRDÜN DEĞİLMİ? NE KADAR ÇOK SANA DEĞER VERİYORMUŞ İNSANLARVE FARKINA VARMIŞLAR DİYEDE ÇOK SEVİNDİM ASLINDA. HERKES ÇOK ÜZGÜNDÜ. SONRA, BİZ ÖYLECE BEKLERKEN GÜLÜŞENLERİ GÖRDÜM ARKADA. MEZARLIKTAN ÇIKARKENDE ÖYLE.. İNSANLAR HEMEN, YENİDEN, HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN VE BU GİDİŞATIN MECBURİYETİNE İNANMIŞLAR, KABUL ETMİŞLER VE GÖREVLERİNİ YAPIP, AYRILMA EDASIYLA KARIŞIŞLARDI YENİDEN DÜNYAYA.. SONRA ALSANCAK'TA TOPLANILACAKTI YİNE O BİİİR SÜRÜ KİŞİ AMA BEN GİDEMEDİM. GİDEBİLİRDİM EVET BİLİYORSUN BUNU AMA İÇİMDE İNLEYEN O SESİ DİNDİREMEDİM VE BENİ ELE GEÇİRMİŞTİ. KOŞARAKTAN TRENE GERİ GİTTİM AMA 2 DAKİKAYLA ONUDA KAÇIRDIĞIMI VE KOŞUŞLARIMIN ANLAMSIZLIĞINI ANLADIM. SONRASINI BOŞVER.. KLASİK HAYAT ŞEYLERİ.


YAKAMIZA ASTIĞIMIZ FOTOĞRAFIN HALA ÇANTAMDA. ÇIKARMADIM, ÇIKARAMADIM.. HER ÇANTANIN KÜÇÜK GÖZÜNDEN BİR ŞEY ALDIĞIMDA BANA BAKIYOR VE  GÜLÜMSÜYORSUN.. ALDIRMA OLANLARA, DER GİBİ.. EVET, ŞOV BİTTİ AMA BENDE BİTMİŞ HİSSEDİYORUM KENDİMİ, İNAN Kİ. İZMİR'DE ARTIK YAPABİLECEĞİM O DÜŞÜNCELER VE HEYECAN ŞU AN DURMUŞ DURUMDA. YERİMDEN KALKAMIYORUM SANKİ. BU ANİLİK BENİ KAHRETTİ. HA BİR DE EN ÇOK ŞUNU ÜZÜLÜYOR VE KENDİME KIZIYORUM Kİ; O BOKTAN HABERİ ALMADAN 1 HAFTA ÖNCESİ YİNE İZMİR'DEYDİM AMA BU KADAR KÖTÜ OLDUĞUNU BİLMEDİĞİM İÇİN, YANINA GELMEK İÇİN ARAŞTIRMALARA GİRİŞMEDİM. TAMAM NEREDE OLDUĞUNU VS. BİLMİYORDUM AMA BİR ŞEKİLDE BULABİLİRDİM, BİLİYORSUN. İŞTE EN ÇOK BUNA ÜZLÜYORUM İNAN.. SENİ SON BİR KEZ GÖREMEDİĞİME. EN SON SENİ, TAM DA TAKSİM MEYDANINDA Kİ IŞIKLARDAN KARŞIYA GEÇERKEN GÖRMÜŞTÜM. SANIRIM PEYOTE'DE BİRKONSER VAR ONA GİDİYORDUN AMA YÜZÜNDE Kİ O İFADEYİ HİÇ UNUTMUYORUM.. KOCA YEŞİL MONTUNUN İÇİNDE, SABİTLENMİŞ VE ÇOK DONUK GÖZLERLE BAKAN BİR SURAT.. TAM YANINA GELMEK İÇİN ATILIM YAPACAKTIM Kİ; O ANINI BOZMAMAK ADINA, GELMEMEYİ TERCİH ETTİM. DAHA ÇOK, SURATİNDA Kİ İFADE DEN, TAKSİM'DEKİ SAÇA SAPAN KALABALIĞA GİRERKEN Kİ YALNIZLIĞI ANLATIYORDU.. BENİ ANLIYORSUN, BİLİYORUM..


SON SÖZLER.. SENİN KADAR ORJİNAL VE ESKİDEN YER EDİNMİŞ GÖRÜNTÜLERİ SEVEN VE BUNLARI HAYAT GÖRÜŞÜ YAPMIŞ, GERÇEKTEN KALİTELİ İŞLERİ TAKİP EDİP, ÜRETEN VE HEPSİNİDE ÇOK İYİ BAŞARAN BİRİNİ DAHA GÖRMEDİM.. ÇOK KLASİK CÜMLELER KURDUM AMA BU KONUDA LÜTFEN BANA İNAN. GERÇİ, KONUŞMASAM DA, YAZMASAMDA SEN BENİ VE BİZİ HEP ANLIYORSUNDUR. BUNA EMİNİM.. KAHRETSİN, AZ ÖNCE YEDİKLERİMİN ÜZERİNE YEDİĞİM ELMA KARNIMI AĞRITTI. YADA BUNLARI BANA YAZDIRAN O ELLE TUTULAMAYAN.. ANLADIN SEN ONU.

SENİ ÇOK ÖZLEYECEĞİM MURAT'IM. HEM DE ÇOK. ÖYLE, BÖYLE DEĞİL.. GÜNLÜKVARİ BİR YAZI OLDU BELKİDE AMA İNAN ÇOK ZORLANIYORUM ARTIK.. ESKİSİ GİBİ DEĞİLİM, ESKİ GİBİ DEĞİLİZ.. BİZİ BİLİYOR, SEVİYOR VE ANLIYORSUN. BUNU BİLİYORUZ. GÖRÜŞECEĞİZ...

TÜM SARILMALARIMIZ VE ÖPÜCÜKLERİMİZ SENİN.. LÜTFEN, DUY BİZİ..




R A D I O

Öpücük