user preferences

Bir “99%” etkinliği olarak “OCCUPY”a Anarşist Bir Eleştiri

category uluslararası | the left | debate author Monday March 05, 2012 17:18author by DEVRİMCİ ANARŞİST FAALİYET - DAFauthor email anarsistfaaliyet at gmail dot com Report this post to the editors

Bu çalışma, “%99 etkinlikleri” olarak popülerleşen “occupy” üzerine anarşist bir eleştiri. Bu çalışmayla yeni bir muhalefet anlayışını araştırdık, tartıştık. Çalışmamızın, ezen-ezilen kavgasındaki tüm ezilenlere katkı sağlaması dileğiyle. [English]


Bir “99%” etkinligi olarak
“OCCUPY”a


Anarsist Bir Elestiri


DEVRIMCI ANARSIST FAALIYET


Onsoz

Son birkac aydir gundemimize haberler, internet siteleri vb. yollarla giren bir olguyu, ozellikle kapitalist sistemdeki kirilmalar/degisIklikler kendini bu ka¬dar asIkar bir sekilde ortaya koydugu zamanda incelemek bir rastlanti olmasa gerek. ABD’yi hareketlendiren bir etkinlikten ‘’OCCUPY’’dan bahsetmek, onu irdelemek, tartismak ve tartistirmak bu metnin asil istedigi olsa gerek.

Bu yaziyla birlikte, cok mesru gorunen bu tarz bir muhalefet anlayisini ince¬lerken bu mesruiyetin kaynagini arastirdik. Etkinligin sosyal karakterlerinden, ekonomik durumlarina; etkinligin buggne kadar yarattigi yarattigi etkiden ve ya¬rin yaratmak istediklerine; dunya uzerinde temsilcisi olunmak istenen muhalefet anlayisindan, bu muhalefetin bilinen ve bilinmeyenlerine varincaya dek bircok noktaya deginen bir calisma ortaya koymaya calistik.

Tabi ki etkinligi ele alirken, yazi arastirmalarin baslangiciyla, sonlanmasi arasinda “Occupy Etkinligi’ndeki sureci degerlendirmistir. arastirmalarimizin bittigi ve yazinin tamamlandigi sureci kapsamaktadir. Arastirmalarimizin son¬lanmasi yani yazinin yayinlanmasindan sonraki surecte olusacak herhangi bir gelisme dogalliginda, yazida yer almayacak olsa da ortaya koydugumuz genel cerceve icinde yakin gelecege iliskin cesitli ongorulerde bulunduk.

Daha once de belirtildigi gibi yazi, bir etkinlik olarak ‘’OCCUPY’’ i mesru algilayan anlayisi sorgulamak ve tartismayi istiyor. Bunu yaparken ortaya bu¬tunluklu bir sekilde koymaya calistigi veriler sayesinde muhalif cevrelerce sa¬hiplenilen bir etkinligi tahlil etmek istiyor.

Iki bolumden olusan yazinin ilk bolumunde ozellikle bu veriler acik ve an¬lasilir bicimde ortaya konuyor. Daha fazla yorum olan ikinci kisim, bu veriler isiginda etkinligi sadece kendi icinde degil; ayni zamanda yeni bir muhalefet anlayisinin bir parcasi olarak ele aliyor. Butun bunlarla beraber pratige evrile¬cek bir yorum sunmaya calisiyor.

Baslangictan Bugune OCCUPY Wall Street

17 Eylul 2011’de, New York’taki Zuccotti Park’ta, Kanadali aktivist grup Adbusters bir eylemlikler dizisi baslatti. Sosyal, ekonomik adaletsizliklere, artan issizlik oranlarina ayni zamanda hirsa, yozlasmaya karsi olan “%99 eylemcileri” Wall Street’i ‘isgal’ ettiler. Daha sonra tum dunyadaki degisim yanlilarinin sahiplenecegi ‘Biz %99’uz’ slogani ile etkinliklerini gorunur kildilar. New York’ta baslayan bu etkinlik, kisa surede Amerika’nin diger eyaletlerine de yayildi. Ve sonra tum dunyaya…

13 Temmuz 2011’de, Adbusters Vakfi’nin Wall Street’te yapmayi planladigi etkinlik duyurulmaya baslandiginda, bu kadar populer olacagini muhtemelen Adbusters bile hesaplayamamistir. Bu planin, insanlarin ‘demokratik yonetim’ ustundeki etkisini arttirmak, son finans krizinin arka planindaki banka sahiplerinin acik bir sekilde kayirilip, bu tarz ekonomik hatalarin vatandaslara odettiriliyor oldugu durumunu ifsa etmek gibi hedefleri vardi. Yontem de belirlenmisti. 2011’de Tahrir Meydani protestolarinda ortaya cikan ‘sembolik mekan’ yaratma yontemi, yine 2011’de Ispanyol eylemcilerin ortak kararlari verirken uyguladiklari ‘konsensus tarzi karar alma’ yontemi ornek alindi. Eylemlerin gerceklestigi Zuccotti Park’in, ozel bir mulk olmasi, polislerin mulk sahibinin izni olmadan iceri giremiyor olma durumu, Zuccotti Park’i sembolik bir mekan haline getirdi. Wall Street Bogasinin ustunde bir dansci figuruyle etkinligin sembolunu yaratan katilimcilarin, kendi sembolik kulturlerini yaratmada da pek zorlandiklari soylenemez.

Anonymous gibi internet gruplari da eylemi desteklemisti. Bu gruplar, iliskili oldugu kisileri Wall Street’e cagirarak eylemi destekledi. Bu sosyal paylasim aglarinin ve iletisim teknolojilerinin verimli kullanildiginin iyi bir gostergesiydi. Bu, protestocularin cogunun genc olmasinin nedenini de iyi acikliyordu. Eylem, 17 Eylul’de basladi,

19’unda Facebook uzerinden yayilmaya basladi ve Youtube’a ayni gun eylem videolari yuklendi. Ayin 22’sine gelindiginde hareket kitlesellesebilmisti.

ABD medyasinda eylemlerin bu denli kitlesellesebilmesindeki neden olarak; secimlerden sonra Obama’nin bankacilik sektorune iliskin duzenleme planlarini uygulamamasi ve finansal dolandiricilara karsi yeterli mudahalede bulunmamasi gosterildi. Dunyanin farkli yerlerinde, “Biz %99’uz.” sloganini benimseyen gruplarin ortaya cikmasiyla, dunya medyasi hareketin kuresel bir etki yaratmasinin nedenini ise soyle acikladi; sistemden ekonomik ve siyasal degisimler bekleyen, hedefleyen gruplarin taleplerini bu sloganin altina sigdirabiliyordu.

Adbusters

Kanada kokenli Adbusters Medya Vakfi, 1989’da Kalle Lasn ve Bill Schmalz tarafindan Vancouver’da kuruldu. Adbusters kendini ‘’ Iletisim caginin yeni sosyal hareketliligini savunan sanatcilarin, aktivistlerin, yazarlarin, ogrencilerin, egitimcilerin ve girisimcilerin olusturdugu kuresel bir iletisim agi’’ olarak tanimliyor.

Yuruttukleri kampanyalarla sIk sIk antikapitalist diye kendinden soz ettiren grup, tum dunyada 120.000 tirajli ‘reklamsiz’ dergileri Adbusters’i yayimliyor. Gecmisten gunumuze, aralarinda Christopher Hedges, Matt Taibbi, Bill McKibben, Jim Munroe, Douglas Rushkoff, Jonathan Barnbrook, David Graeber, Simon Critchley, Slavoj Zizek, Michael Hardt, David Orrell gibi katilimcilarin da bulundugu dergi, uluslararasi bircok kampanyaya imza atti. Bunlarin arasinda, Buy Nothing Day (Bir sey Almama Gunu Kampanyasi), TV Turnoff Week (Televizyon Izlememe Haftasi) ve OCCUPY Wall Street var. 1999’da Kanada’da en iyi ulusal dergi odulunu alan Adbusters’in kurucularindan Kalle Lasn, Adbusters’in amacini soyle anlatiyor;

‘’Yapmaya calistigimiz sey, sosyal aktivizmin yeni bir bicimine onculuk etmek; medyanin butun gucunu urunleri satmak yerine, dusunceleri satmakta kullanacagiz…’’ (1)
(1) http://www.emagazine.com/magazine-archive/cultural-jammin

Etkinligin Ozellikleri

Hareketin belirli bir ‘siyasetten’ kacinmak uzerine yogunlastigi acikca gorulse de genel olarak karakteristik denilebilecek bir tarzi oldugu fark ediliyor. Kendisini yeni bir muhalefet bicimi haline getiren seyin de ‘kendine has ve yeni oldugunu beyan eden durusu’ olan Wall Street etkinliginin basinda ve manifestolarinda belirginlesen ozelliklerini acalim.

‘Bariscil’ ve ‘Siddetsiz’ Etkinlik

“Wall Street eylemliliginin” yontemsel anlamda muhalefet arenasindaki en belirgin soylemlerinin, ‘bariscil’ ve ‘siddetsiz’ nitelemeleri oldugu acik. Daimi bariscil eylemler yapan, demokratik taleplerini bariscil bir sekilde muhatabina yonelten ve karsisindakinden de bu yonde ‘bariscil’ cevap bekleyen hareket, siddeti de lanetleyerek, bu zamana kadar ‘siddet’ kullanarak mucadele etme yontemini benimseyen hareketleri kendisine katmamis(1), artik yeni mucadele bicimini- yani protestolarin silahla degil; gitar, muzik ve dans ile, ‘senlikli’ bir sekilde yapilmasi gerektigini, uzun sureli oturma eylemleri gibi ‘siddet icermeyen sivil itaatsizlik eylemlerini’ benimsemisti.

The Occupied Wall Street Journal yazari Chris Hedges, “eylemsizligin karsisinda ellerinde kalan tek silahi sivil itaatsizlik olan bir kitleden” bahsederken(2), ayni gazetedeki dayanisma ilkeleri yazisinda “bugun, kendimizi musterek saygi, anlayis ve sevgi bagiyla birbirine baglanmis, bariscil sivil itaatsizlik yontemini benimsemis, siyasal olarak birbirinden bagimsiz bireylerce olusturulmus bir topluluk olarak tanimliyoruz ve Liberty Plaza’daki direnisimizi gururla surduruyoruz.” beyanati vermistir.(3)

Turkiye’de ise bu siddetsiz ve bariscil eylemliligin tezahuru, Dilek Zaptcioglu’nun Birikim dergisinde yayimlanan yazisinda ifadesini bulmustur: “Zuccotti Park’ta 70 yasindaki beyaz emekli ogretmen Mary ile 22 yasindaki Afro-Amerikali Mark, 45 yasindaki issiz Hispanik Jose’yle beraber gitar calip sarki soylerken ve dunyanin ancak boyle degisecegine inanirken Turkiye’de “kardes halklar” daglarda kolektif bir bicimde adam oldurmeyi mucadele yontemi olarak goruyor.” (4)

‘Siyasetsizlik’ ve ‘Kendiligindenlik’

Hareket, ayni zamanda kendiligindenligi, -yani bir arac olarak spontanligi- benimsemis, herhangi bir siyaseti sahiplenenlerin degil, farkli yasam kosullarindaki – ornegin $60.000’lik bir kolejden mezun olmus bir ogrenci ile bir ogretmen emeklisinin- ortak paydada toplanmasina yonelik bir kitleselligi amaclamaktadir.

Karsit gorusluler arasindaki kutuplasmalari ortaya cikarip kitlesel hareketi bolme ihtimaline bagli olarak siyaseti reddeden Wall Street etkinligi, kitle meclislerinde ise cogunlukla gelecege yonelik talep ve stratejileri degil; Wall Street’in gundelik meselelerini ‘seffaf bir sekilde karar alma surecleriyle’ isletmeye yonelik hareket etti.

Etkinligin baslaticilarindan biri olan David Graeber, oy birligi- yani dogrudan demokrasi uygulamalariyla alakali sunlari soylemistir: “Bu, en basit ifadeyle buyuk bir kumardi, zira bildigimiz hicbir kurulus veya olusum boyle bir seyi basarabilmis degildi. Oy birligi sureci, kimi aktivist gruplarinin uyguladigi, herkesin tek oy hakkina sahip oldugu tartisma gruplarinda basariyla yurutulmustu. Lakin New York Sehri Genel Meclisi kadar buyuk gruplarda hicbir zaman uygulanamamisti. Oyle ki, Yunanistan ve Ispanya’da kurulan halk meclisleri bile boylesine bir denemeye girismemislerdi. Fakat oy birligi yontemi, ilkelerimizle en cok ortusendi. Boylelikle bu maceraya giristik.”

Mekan Politikasi

Wall Street etkinligi ve bu tarz eylemlilikler, sembollesmis mekanlari kendisi¬ne yer edinerek, bu mekan uzerinden orgutlenme yapmakta, talepler ve sorun¬lara iliskin cozumleri de bu sembol mekan uzerinden sekillendirmektedir.

Finans sektorunun kalbi haline gelmis Wall Street’teki Zuccotti Parki’nin kullaniminin, fiili ya da sembolik olarak gostericilere gecmesi, Zuccotti Parki’n icindeki senlik havasiyla birlikte mekanin kendisini ‘eylemci’ hale getirdi. Oyle ki artik talepler ya da sorunlar degil; mekanin kendisi gostericiyi cagirir hale

gelmistir. Gosteriye gelenler kimi zaman bir eylemci, kimi zaman ise birer seyirciye donuserek; kitleselligi arttiracak bir potansiyele donusuyordu. Ecehan Balta’nin “Insanlar taleplerden bile daha cok, “orada olmanin kendisini” bir politika yapis tarzi olarak goruyorlar.”(5) diyerek de acikladigi uzere, mekan ve bu mekanin ‘eglenceli’ davetkar uslubu, cogu zaman orgutleyicinin buyuk bir kismi haline gelebilmektedir.

Bir Kamuoyu Orgutleyicisi Olarak Sosyal Medya

Bugun Wall Street etkinliginin kamuoyu gundemi yaratabilmesindeki en bu¬yuk guclerden birisinin, Facebook, Twitter vb. sosyal medya aglarini oldukca et¬kin bir sekilde kullandigi su goturmez bir gercek. Keza etkinligin baslaticisi ola¬rak Adbusters adli medya ekibinin Wall Street etkinliginin orgutlenmesini birebir blog, Twitter, Facebook vb. sosyal medya aglari uzerinden yapmasi ve etkinlik suresince Twitter’da en populer paylasimlarin Wall Street etkinligi uzerine ya¬pilanlar olmasi, bu savi guclendirici niteliktedir. Antonio Negri ve Micheal Hardt bu konuda, “Bu hareketlerin cogu, meydanlarin isgal edilmesinde ise yarayan Facebook ve Twitter gibi sosyal medya kanallari sayesinde olusmustur. Boyle network araclari, elbette hareket yaratmazlar, ama bazi bakimlardan yatay ag yapilarina ve bizzat hareketlerin demokratik deneyimlerine uygun olduklari icin ise yarayan araclardir. Baska bir deyisle Twitter, sadece bir eylemin duyurulma¬si icin degil, buyuk bir meclisin, belli bir karar hakkinda goruslerinin gercek za¬manli bicimde oylanmasina olanak tanidigi icin de yararlidir. “ (6)diyerek sosyal medyanin rolunu yorumlamislardir.

Etkinligin Talepleri

15 Ekim tarihinde calismalarinin bir sonucu olarak orgutlenmeye iliskin ya¬yimlanan “Yuzde 99 Bildirgesi”, etkinligin kendi orgutlenme cabalarini aciklayici olmakla birlikte, calismanin hem gelecege yonelik planlarini, hem de talepleri¬ni kavramakta faydali olacaktir. Icerisinde bulunan kimi oznelerin bu talepleri resmi olarak kabul etmedigini belirtmesine ragmen, dunya kamuoyunda %99’un sesi olarak yankilanan bu talepler, soyle siralanmaktadir:
  • Halihazir politik sistemin sadece varlikli kesimin sesini duyurup, sadece onlarin cikarlarina hizmet ettigi vurgulaniyor ve secim kampanyalarinin ozel kisiler ve sirketler tarafindan degil, belli esitlik kurallari cercevesinde kamu finansmani ile yurutulmesi,
  • Bu konunun devami olarak Yuksek (Anayasa) Mahkeme’nin ozel sirketlere ve buyuk sendikalara secim kampanyalarini finanse edebilme

  • olanagini taniyan 2010 yili kararinin derhal iptal edilmesi,
  • Ayrica, secimle veya atama yoluyla basa gelmis tum kamu gorevlilerinin (ve bu kisilerin aile bireylerinin) gorevleri suresince ve gorevlerini tamamladiktan 5 yil sonrasina kadar ozel sektorle asla maddi iliskiler icinde olmamalari,
  • Kamu gorevlilerinin (ve ailelerinin) omur boyunca, herhangi bir ozel kisi ve kurumdan hicbir sekilde hediye, bagis ve hizmet almamalari,
  • Vergi sisteminin, yuksek gelirlilerin daha yuksek oranda vergi odemesini saglayacak bicimde degistirilmesi ve sirketlere vergi kacirma olanagini saglayan bosluklarin ortadan kaldirilmasi,
  • Tum yurttaslara yeterli saglik sigortasi,
  • Cevreyi Koruma Bakanligi’na, cevreye kasti olarak zarar veren sirketleri kapama ve bu tur kisileri cezalandirma yetkisi verilmesi; kuresel isinmaya yol acan karbondioksit emisyonunun uluslararasi standartlara gore denetim altina alinmasi,
  • Ulusal borcun 2020 yilina kadar gayrisafi milli hasilanin belli bir orani olacak bicimde denetim altina alinmasi; bu amacla savaslardan kar saglayan sirketlerle, saglik hizmetleri ile ilaclarin fiyatlarini yuksek tutarak kar saglayan saglik sektoru ve ilac sirketlerine kamu destegi yapilmamasi,
  • Tum yurttaslarin ihtiyacini karsilayacak duzeyde is yaratilmasi,
  • Yuksekogrenimdeki genclerin egitimle ilgili borclarina care bulunmasi; gencler duzgun isler bulana dek borclarin bir sure ertelenmesi, (ogrenci borclari 830 milyar dolari bulmakta)
  • Gocmenlere oturma izni ve gocmen cocuklarina okuma hakki taninmasi,
  • Savunmaya iliskin ilkelerin 21. yuzyilin gereksinimlerine gore yeniden gozden gecirilmesi, yurt disindaki bazi gereksiz uslerdeki askeri personelin geri cekilmesi ve savas sanayinin savaslari kar amaciyla surdurmesinin onlenmesi,
  • Teknolojik gelismelerin ve (emegin ucuz oldugu ulkelere) is ihracinin yol actigi is kayiplarinin irdelenerek, egitim alaninda 21. yuzyilin gereksinimlerine gore yeni hedefler belirlenmesi,
  • Ulke icinde imalat sanayi alt yapisinin yeniden olusturulmasi amaciyla imalat sanayindeki sirketlere vergi indirimi turunden destek verilmesi ve 46 milyon yoksul vatandasa, orani % 10’a varan issize is saglayacak bir

  • Kamu Yatirimlari Programi’nin yururluge konmasi,
  • Doviz mubadele oranlarini manipule eden ulkelerle bu durumu onleyici anlasmalar imzalanmasi,
  • Finans sektorunu sIki bir denetim altina alabilmek icin, 1980’den baslayarak yavas yavas ortadan kaldirilan Glass Steagall yasasinin yeniden yururluge konmasi,
  • Konut krizi sirasinda yukseltilen faizler nedeniyle evlerini kaybetme tehlikesi ile karsi karsiya kalan vatandaslara yardim edilmesi; faizleri dusurmeyi reddeden bankalara parasal destek yapmak yerine Merkez Bankasi’nin bu kisilere dogrudan destek vermesi,
  • Bu tur borcu odenemeyen evlerin hemen satisa cikarilmasi yerine, bu konuyla ilgili mevzuatin gozden gecirilmesi; tehlikede olan mulk sahiplerinin ozgul kosullarinin dikkate ele alinmasi,
  • Secim kampanyalari sirasinda tum adaylara kamu mulkiyetindeki televizyon kanallarinda ve radyo istasyonlarinda esit surelerle yayin yapma hakki verilmesi,
  • Irak ve Afganistan’daki askerlerin derhal geri cekilmesi; savastan donen askerlerin psIkolojik ve genel saglik ihtiyaclarinin karsilanmasi ve bu kisilere is yaratilmasi.(7)

Yayimlanan manifestoda, ayni zamanda etkinligin gelecegine yonelik siyasal calismalarin sinyalleri de su 10 madde ile aciklaniyor:
  1. Isgal hareketlerinin gerceklestirildigi her kentte 11 kisilik (veya uygun olan baska bir tek sayili) bir “Yonetici Komite” olusturulur. (Bu Yonetici Komiteler 235 yil once Amerikan Bagimsizlik Mucadelesindeki Irtibat Komitelerine benzetiliyor).
  2. Her kentin Yonetici Komitesi daha sonra yerel duzeyde halkla iliskiler, toplanti izni alma ve benzeri konularla ilgilenir ve en onemlisi 4 Temmuz 2012 tarihine kadar Ulusal Genel Kurul icin gerekli 870 delegenin secimini orgutler.
  3. Yonetici Komiteler, Amerika BirlesIk Devletleri capinda sayilari 435’i bulan secim bolgelerinin her birinde secim komiteleri kurarlar. Oy pusulalarini hazirlayip, tum vatandaslari, calismalari 4 Temmuz 2012’de baslayip Ekim ayinda toplanacak olan Ulusal Genel Kurul’da delege olmaya davet ederler.
  4. Delegeler 18 yasini doldurmus secmenlerin dogrudan katilacagi oylama ile secilirler. Her secim bolgesinden bir erkek ve bir kadin delege secilir. (Kadinlarin halihazir politik mekanizmalarda esit temsil edilmedigine deginilerek kadin ve erkek delege sayisinin esit olma gerekliligi vurgulanir).
  5. Ulusal Genel Kurul icin gerekli sayida delegenin seciminden ve fonlarin olusturulmasindan Yonetici Komiteler sorumludurlar.
  6. Philadelphia’da yapilacak Ulusal Genel Kurul’da halki magdur eden sorunlarin listelendigi Sikayetler Dilekcesi ele alinir, tartisilir ve oylanir. Bu amacla delegeler kendi aralarindan gerektigi sekilde calisma gruplari ve bunlari yonetecek baskanlari secerler. (Amerika BirlesIk Devletleri bagimsizligini 1776’da Philadelphia’da ilan ettigi icin bu kentin secilmesi sembolik olarak onem tasimaktadir.)
  7. Ekim ayina kadar yapilan calismalarla son halini alacak olan Talepler (Sikayetler) Dilekcesi, Amerika BirlesIk Devletleri’nde 2012 Kasim’inda yapilacak olan genel secim oncesinde tum partilerin secime katilacak adaylarina sunulur.
  8. Ulusal Genel Kurul delegeleri bu secimle basa gelecek olan yeni hukumete bu sorunlari cozmesi icin makul bir sure verir. (Onerilen sure 1 yildir).
  9. Yeni hukumet sorunlari cozemezse; delegeler Ucuncu Parti hazirliklarina baslarlar ve 2014 Kasim’inda yapilacak olan ara secimler icin adaylar secilir.
  10. Ne delegeler ne de bu harekete katilan herhangi bir kimse ASLA herhangi bir siddet cagrisi yapmayacaktir. Delegeler hicbir sirketten, sendikadan veya ozel kaynaktan ASLA parasal katki, is veya hediye kabul etmeyeceklerine dair yemin edeceklerdir. Yonetici Komitelere yapilan bagislar sadece yerel toplantilarin yapilmasinda, oylamanin yayinlanmasinda ve delegelerin ulusal toplanti icin gereken masraflarinda kullanilacaktir. Seffaflik saglanabilmesi icin bagislar ve masraflar duzenli olarak ve tum vatandaslarin gorebilecegi bicimde yayinlanacaktir.

Talepler denilince genel hatlariyla denetlenemeyen finans sermayesinin karsisina, “buyuk sirket tekellerinin ayristirilmasi, yani tarihte daha once de gorulen anti-trost yasalarinin cikartilmasi, yani serbest piyasa icinde, gercek serbest ticaretin saglanmasi, fairplay kurallarinin” (8), devlet tarafindan garanti altina alinmasini ongoren talepler, kamuoyunda da oldukca buyuk bir etki uyandirmistir.

Etkinligin icerisindeki Sosyo-Ekonomik Gruplar

OCCUPY Wall Street etkinligiyle, gelecegin donusumlerine motor olacak yeni bir muhalefet biciminin ve ruhunun ortaya ciktigi tartismalari medyada surerken; etkinligin politik ideolojilerden bagimsiz, birey vurgulu tarzi, etkinlige katilanlarin sosyo-ekonomik yapisini anlamada bize ipucu vermektedir.

Bu tarz bir eylem geleneginin, bizim cografyamizda cok aliskin olmadigimiz bir gelenekten, liberal gelenekten, geldigi de acik acik konusuluyor. Bireyselliginden vazgecmek istemeyen yetiskin bireyler, gonullu kolektifleriyle sistemin degisecegine(hem de bu degisimin siddetsiz bir bicimde gerceklesecegine) inanmakta, ozgur bir medya yoluyla bilgilenme ve iktidar yapilarini elestirme hakkini talep etmekte, bireyliklerini bu liberal zeminde pekistirmektedir.

Paranin yarattigi kulture, insanin nesnelesmeye baskaldirisi olarak nitelenen protestolar, taleplerden de anlasilacagi gibi ‹kirasini odeyemeyen, egitimli ama is bulamayan, nitelikli saglik hizmeti alamayan, cevre kirliligine maruz kalan› ve varliginin ‹artik› bir tehlikeye girdigini dusunen orta sinif insanlarca gerceklestiriliyor. Bir is, ucret, ev kredisi ve emekli maasi alamayacak olmaktan sIkayetci olan bu sinifin kapitalizmi yumusatma ve devletin sosyal yanini dogrultma girisimleri de tartisilanlar arasinda.(9)

2008 Mortgage krizinin etkisini yogunluklu bicimde hissettirdigi orta sinifin refahinin bankalar sayesinde olustugu ortaya ciktiginda, yine ayni sinifi biraz gec de olsa sokaklarda gorduk. Eylemcilerin W.A.S.P (Beyaz, Anglosakson, Protestan) karakteri, etkinlik yayildikca yeni gelen gruplarla kirilmaya calisilsa da, belirlenen talepler uzerinde, bu kesimin onemli bir etkisinin olmadigini inkar etmek cok dogru olmasa gerek. Wall Street etkinligini doguran seyin insan haklari ve ozgurlukleri bilinci oldugunun tartisildigi bir ortamda, etkinligin gelecegini ve niteligini belirlemede bu sosyo-ekonomik grup anahtar rolu oynayacaga benziyor.

Bilinenler, Bilinmeyenler

Wall Street etkinligi, dunyada farkli kesimlerden bircok dusunceyi de bir araya getirmeyi basarmis gorunuyor. Anarsistlerden, sosyalistlere, liberallerden, muhafazakarlara, dunyanin en zengin milyarderlerine kadar uzanan boylesi genis yelpazedeki kanaatlere goz gezdirmek faydali olacaktir.

Industrial Workers of the World (Dunya Endustri Iscileri Birligi, IWW):“IWW Genel Savunma Komitesi, Wall Street’i isgal etme cesaretini gosteren kardesleri ile dayanisma icerisindedir. Bizler, New York polisinin zorbaligini, tacizini ve acimasizligini kiniyor, bundan igreniyoruz. Polisin bu tavri Wall Street’in ve kapitalizmin gercek dogasini acikca ortaya koymaktadir. Insanligini muhafaza eden herkesi, rahatsizliklarini dile getirenlerin acimasizca susturulmasi karsisinda durarak isci sinifina destek vermeye cagiriyoruz. Kapitalizmin, kuresellesmenin ve borsanin bu istikrarsizligindan etkilenmeyenler, onceden hesaplanan bu ekonomik felaket sonucu emekcilerle aralarindaki ucurumun acilmasindan faydalanarak daha cok zenginlesenlerdir. BirlesIk Devletler ve dunya capinda bu isgalin on saflarinda yer tutan cesur yoldaslarimizi, emekcileri destekliyoruz. Asil isgalci guclerin varlikli ust siniflar, onlarin kurumlari ve bu gucu aldiklari BirlesIk Devletler oldugunu iyi biliyoruz. Efendilerinin zenginligini ve gucunu koruyan polis ve ordu kuvvetleri de en az efendileri kadar sucludurlar. Sokaklarimizla calisma alanlarimizi sadece sinif halinde birleserek ve direnerek geri alabiliriz.”

Flint Isgali (IWW) 1936-1937

Isgal eylemi ilk kez, protesto anlamiyla IWW (Dunya Sanayi Iscileri Birligi) tarafindan 1936-37’de gerceklestirildi. Bu isgal otomobil sanayiinde calisan iscilerin oturma eylemi seklinde yaptiklari bir protestoydu (Flint Sit-Down Strike). 1936-37 Flint Sit-Down Strike eylemlerinin, yerellerdeki parcalanmis ve zayif isci birliklerinin, buyuk bir isci sendikasina donusmesinde (Otomobil Iscileri Birligi) ve BirlesIk Devletler otomobil sanayisindeki sendikal faaliyetlerin hiz kazanmasinda yeri cok buyuktur.

Sendikanin kucuk ve parcali kampanyalar duzenlemekten, buyuk ve guclu kampanyalar duzenlemeye gecisi, yeni bir orgutlenme modeliydi. Bu modeli, Michigan-Flint’te General Motors Sirketi’ne karsi ilk kez kullandi. Flint’i orgutlemek cok zor ve tehlikeli bir isti. 30 Aralik 1936’da, isciler tesislere girdi ve isgal basladi.

Isgalle birlikte sendikali isciler greve baslayip tesisten ciktilar ve diger iscilerin calismak icin iceri girmesini engellediler. Bu isgalde, isciler fiziksel olarak isleyisi durdurmak icin tesislerdeki makinalarin uzerine oturdular ve fabrika yonetimini disarda tuttular.

General Motor devlet mahkemesine 200.000 dolar verip, eylemcilerin disariya cikartilmasi icin mudahalede bulunulmasini istedi. Ve 11 Ocak 1937’de polis tesislere girmeye calisti. Eylemciler, polislere yangin hortumundan fiskirttiklari suyla karsilik verirken, bazi isciler, icerideki arkadaslari polisin gazindan etkilenmesinler diye camlari kiriyordu. Alti saat geride birakildiginda polis hala iceriye girememisti.

GM, 1 Subat’ta iscilere cikmalarini soylediginde, sendika isgali coktan Chevrolet Tesislerine yaymisti. GM en sonunda pazarlik masasina oturmayi onerdi. 11 Subat’ta GM, UAW’i sendikal faaliyetlerinde taniyacagina iliskin bir anlasma imzaladi.

Gelecek yil, UAW uyelerinin sayisini 30.000’den 500.000’e cikardi. Ve isgal boylece tum dunyada duyuldu.

Cokluk ve Imparatorluk kitaplarinin yazarlari, otonomcu Marksist Antonio Negri ile Micheal Hardt, “Bu hareketlerin hepsi, bizim “cokluk bicimi” olarak adlandirdigimiz seye gore gelismislerdir ve cogunlukla meclisler ve katilimci karar alma yapilari ile nitelenirler. Hedefledikleri “gercek demokrasi” ne? Bununla ilgili en acik ipuclari, hareketlerin kendi ic orgutlenmelerinde, ozellikle meydanlarda kamp kuranlarin yeni demokratik pratikleri deneyimleme bicimlerinde bulunabilir. Bu hareketlerin hepsi, bizim “cokluk bicimi” olarak adlandirdigimiz seye gore gelismislerdir ve cogunlukla meclisler ve katilimci karar-alma yapilari ile nitelenirler. Bu bakimdan, Wall Street’i Isgal Et ve diger pek cok gosterinin, en azindan 1999’daki Seattle’den 2001’deki Cenova’ya uzanan kuresellesme karsiti hareketler icinde derin kokleri oldugunu kabul etmek onemlidir.” demistir. (10)

Greenpeace Uluslararasi Genel Direktoru Kumi Naidoo ve Greenpeace ABD Genel Direktoru Phil Radford su anda tum dunyaya yayilmaya baslayan ‘OCCUPY’ hareketleriyle alakali olarak, “Biliyoruz ki yenilenebilir enerjilere gecis icin genis tabanli bir demokratik destek mevcut, ancak fosil yakit sirketleri dunya capinda iklim politikalarinin duzgun islemesine izin vermiyor. Greenpeace ise hukumetlerin ve sirketlerin, insanlara bariscil, adaletli ve yesil bir gezegen teslim edene kadar bunu gerceklestirmede ustune duseni yapmaya kararli. Greenpeace bariscil isgallere yabanci degil - bazilariniz bunu aliskanlik haline getirdigimizi bile soyleyebilir! Yeni filizlenen ‘Isgal Et’ hareketlerinin ideallerini paylasiyor olmamiz hic de sasirtici degil. Sadece buyuk bir degisimin ilk adimlari ve biz de onlarla bu bariscil cabada omuz omuzayiz. Dunya capindaki isgal hareketlerinde gordugumuz bariscil ve siddetsiz halk diyalogu, kuvvetli bir demokrasinin en onemli parcasidir. Bu bariscil OCCUPY Wall Street protestolarinin uyarici haykirisi demokrasinin gelecegi icin yeni bir pencere yaratiyor. Biz her zaman birlik halinde sesini yukseltmek isteyen ve fonksiyonel politik gelisimlere katilan vatandaslarimiz olmadan saglikli bir dunyaya sahip olamayacagimiza inandik. Kararlar, sadece pek azinin lehine alindiginda, insan hayati ve ekolojik saglik tehlikeye atilmis oluyor. Biz bireysel veya kurulus olarak, bariscil bir sekilde adil, demokratik, yesil bir gelecek icin tum isgalcilerle beraber duruyoruz.” cumlelerini sarf etti.(11)

Greenpeace

Greenpeace, kirli enerjiye karsi temiz enerji kaynagi olan hidroelektrik santralleri sisteme bir alternatif olarak one surerken, mikro santrallerin temiz bir dunya icin daha da arttirilmasi gerektigini soylemekte. Bu noktada, HES planlamasi acisindan da devlete buyuk rol dustugunu belirten bu cevre orgutu, kapitalizmi sorun etmeyen bir ekoloji mucadelesinin imkansizligina gercek bir kanit.(1)
(1) http://www.greenpeace.org/international/en/campaigns/cl...tric/

Bildigimiz Dunyanin Sonu ve Tarihsel Kapitalizm kitaplarinin yazari Marksist Immanuel Wallerstein, “Wall Street Isgali hareketi zamanla gucten

dusse, baski ve yilginlik sebebiyle ortadan kaybolsa bile, hareket daha simdiden cok onemli bir basari elde etti ve tipki 1968 hareketi gibi, ileride ornek alinacak bir model yaratmayi basardi. ABD olumlu yonde degisecektir. Meshur ozdeyisi bilirsiniz, “Roma bir gunde insa edilmedi.” Daha iyi bir dunyaya giden yol, benzer ozverilerin defalarca, nesiller boyunca yinelenmesinden gecmektedir. Farkli bir dunya gercekten de mumkundur (kacinilmaz olmasa da). Farki bizler yaratabiliriz. Wall Street Isgali daha simdiden onemli bir fark yaratiyor.” dedi. (12)

Kamu ve saglik hizmetleri orgutlenmesi yapan Uluslarasi Hizmet Iscisi Sendikasi’nin (Service Employees International Union) baskani Mary Kay Henry, Brooklyn koprusundeki OCCUPY etkinligine katilarak, “Eminim ki yerel kontrol ve yerel kararlar isgal hareketine yeni bir yol cizecektir. Kararlari ne olursa olsun bu hareketi bizler destekleyecegiz“ dedi.(13) Ayni zamanda SEIU’nun onde gelen aktivistlerden, ayni zamanda da Wall Street ietkinliginde oldukca aktif bir sekilde pozisyon almis Stephane Lerner, AlterNet’e verdigi roportajda, “Buyuk capli oturma eylemleri, isgaller ve sivil itaatsizliginin siddet icermeyen diger tum yontemleri, ‘kacinilmaz’ bir sekilde mahkeme yasaklarini ve politik baskiyi engelleyecektir.” (14) diyerek yontemi ortaya koyuyor, ayrica kendisiyle Washington Post araciligiyla roportaj yapan Ezra Klein’in ‘tam olarak talebiniz ne?’ sorusu uzerine, “Bence bu ilginc bir soru. Cevabi bilmiyorum cunku bizler ulke olarak daha once hic deneyimlemedigimiz ve nereye gidecegini bilemedigimiz bir zamandayiz. Ama sadece ‘tek bir seyin’ olmadiginin farkina varmak onemli. Burada temel ihtiyac kisintilari ve sirketlerin kullanabilecegi hukuk bosluklarindan faydalanmalarini onlemeye yonelik betondan istekleri olan bircok kimse var. Cozum talepleri ve cozumler hakkinda bir eksIkligimiz yok. Bizim cesur ve kahraman bir sekilde hareket eden bir kitle hareketini dogru veya yanlis denilerek kontrol edilmesi gibi bir eksigimiz olabilir. Aslinda boylece biz daha fazla ve daha fazla insani sokaga ve aktivizme cagirirsak, o zaman taleplere daha fazla guc ve enerji gelmis olur.” dedi. (15)

Anarsist antropolog ve ‘OCCUPY Wall Street’ etkinliginin baslaticilarindan biri oldugu soylenen David Graeber; “Eylemciler orta sinif ailelere mensup. Gencler yapmalari gereken her seyi yapti ve simdi her birinin 80 bin dolarlik borcu var. Ayrica ne bir gelecek ne de is sahibi olabildiler. Sistem gencleri yuzustu birakti. Cunku para, is yaratma ya da yetenekli genclerin is bulacagi bir ekonomik duzen kurmak yerine Wall Street’e, yani hukumetin destegi ile yaratilan bu yagmaci finansal yapiya akiyordu. Politik sistemde de durum bu. Amerikan gencleri ‘degisim’i temsil ettiklerine inanarak Barack Obama ve Demokrat adaylara oy verdi. Sonunda ellerine Wall Street’i kurtarip baska kimseye yardimi dokunmayan, giderek saga yaklasIk klasIk muhafazakarlar gibi davranan bir rejim gecti. Bir degisim gerceklestirmek kahramanca caba gerektiriyor. Neden? Cunku Demokratlari da Cumhuriyetcileri de zenginler elinde tutuyor. Bunu secimle degistirmek zor” dedi.(16)

Basin aciklamasinda Wall Street gostericilerinin duygularini anlayabildigini belirten milyarder ve dunyanin en zenginlerinden sayilan George Soros, “Dogrusunu soylemek gerekirse protestocularin hassasiyetini anlayabiliyorum. Bugun kredi karti kullanimlarinin yuzde 8’den 28’e firladigini goren kucuk isletmelerin, bu krediye guvenerek hareket etmeleri ardindan bozguna ugramalari bircok kimse tarafindan yasanmaktadir. Ve ayni zamanda, karar; sermayeyi bankalara yatirmayip, onlari etkin bir sekilde kotu niteliklerinden kurtarip bankalarin yuksek karlarini birakmasi ve sonra da yuksek ikramiye odemesi yapmaya olanak saglayacak bir yol acmaktir. –ceviri- Ve sanirim ikisi arasindaki ( Wall Street etkinligi ve Cay Partisi Hareketi) karsilastirma buyuk bir sarta bagli.” dedi.

Demokratik Kongre Kampanya Komitesi bir imza kampanyasi baslatti ve destekcilerinden “Wall Street Isgalcileri’nin davasini hakli buluyorum» ifadesinin altina imza koymalarini istedi.

Birlesmis Milletler Genel sekreteri Ban Ki-Moon’un ozel danismani, BM Binyil Kalkinma Projesinin eski direktoru, Kofi Annan’in sekreterligini yapmis ve Columbia Universitesinde nisan almis bir profesor olarak Keynesyen ekonomist Jeffrey Sachs, “The Huffington Post” adli internet gazetesinde kaleme aldigi yazisina “ Wall street elitleri wall street isgal eylemleriyle iyice sersemlemis durumda. Gostericiler, “deneyimsiz”, “yonunu kaybetmis” ya da daha kotu (cete, komunist vb.) isimlerle adlandiriliyorlar.” diye basliyor. (17)Daha sonra Wall Street etkinlik meydaninda yaptigi konusmasi da soyle devam ediyor “ Sizler bunu uzun zamandir yapan ilk insanlarsiniz. Dogru mesaji aldiniz. Bizler %99’uz. Bizler gercekten %99’uz. Ama %1 bunu daha anlayamadi. Iste bu yuzden onlara gercegi soylemekten vazgecmeyin. Onlar anlamakta biraz yavaslar, ama eninde sonunda anlayacaklar. Uygar bir ulke %1’e karsi bir sey yapmak zorundadir. Biz insanlarin daha yetenekli, daha antrenmanli, daha egitimli olmasi icin yardim edebilirdik. Fabrikalarimizin daha uretken olmasi icin yardim edebilirdik. Devlet iste bunlari yapabilmek icin vardir. Yardim icin bu onerilmisti. Bizlere, devletin bizlere cozum olduguna inanan bir baskana ihtiyacimiz var. Ama Ronald Reagan’in yaptigi, en usttekilerin vergisini yok etmek, asagidakilerin karlarini yok etmek ve ulkeyi esitsizlik politikasina savurmakti. Ben, Obama’nin bunu yapabilecegine inandigim icin ona oy verdim. Ama goruyorum ki simdi Obama da kampanya yemekleri yiyor. Sizler harika bir is yapiyorsunuz. Tarih boyle yazildi. Bu ulkemizin gidisatini tersine cevirecektir. Sizlere yapabilecegim tek sey, sizi desteklemektir. Devam edin!”

Bir baska Keynesyen ekonomist, Nobel ekonomi odulu sahibi, Dunya Bankasi Baskan Yardimciligi ve Bas ekonomistligini yapmis Joseph Stiglitz, Wall Street meydaninda katilimcilara yaptigi konusmada, “ Ofkeli olmakta haklisiniz. Gercek su ki sistem dogru islemiyor. Doldurmamiz gereken cok fazlasi olmasina ragmen issiz insanlarimizin oldugunu soylememiz onlara gore dogru degil. Bir suru evsiz varken insanlarin evden atildigi da dogru degil. Mali piyasamizin yapmasi gereken onemli bir gorevi var. Onlar sermayeyi dagitacaklarini ve riski engelleyeceklerini vaat ettiler. Ama sermayeyi dagitmadiklari gibi, riski de kendileri yarattilar. Bizler onlarin kabahatlerinin bedelini tasiyoruz. Kamulastirilmis kayiplar ve ozellestirilmis karlarin oldugu bir sistemde yasiyoruz. Bu kapitalizm degil; bu market ekonomisi de degil. Bu deforme edilmis bir ekonomidir ve eger bizler buna devam edersek, buyumekte basarisiz olacagiz ve bir toplumu yaratmayi da basaramayacagiz.” dedi. (18)

BM Genel Sekreteri Danismanligini yapmis bir baska Keynesyen ekonomist, Nobel odullu iktisatci Paul Krugman ise soyle dedi: “Burada bir seyler oluyor, eninde sonunda boylesi populer bir hale gelmis bir ayaklanmanin yukselisi, Tea Party’de(Cay Partisi’nde) olmadigi bir sekilde dogru insanlara-banka zenginlerine- kizginligini yoneltiyor.” New York Times gazetesinde cikan yazisinda, ‘’Wall Street’i Isgal Et’’ hareketinin buyumeye devam ettigini, basta harekete ‘’kucumsemeyle bakan ve adeta yok sayan Wall Street patronlarinin devam eden protestolardan dolayi sizlandiklarini’’, ‘’Amerika BirlesIk Devletleri ekonomisi icin neler yaptigimizi anlayamiyorlar mi?’’ diye sorduklarini belirtti. ‘’Amerikan siyasetinde para konusur. Finans sektorunun parasi da son donemde, bu sektoru yumusak tonda bile olsa- elestirme cesareti gosteren her politikaciyi cezalandiracagini soyluyor. Bu durum, sektorun parasinin Amerika BirlesIk Devletleri Baskani Barack Obama’yi terk edip Cumhuriyetci baskan adayi Mitt Romney’e kaymasiyla da ispatlaniyor.” diye de ekledi.(19) Ayrica, protestoculari komunist olmakla suclayanlarin tavirlarinin altinda ‘’kendi cikarlarini koruyan bir sistemden beslenen bu zengin Amerikalilarin, bu sistemin aslinda ne kadar hileli oldugunu soyleyen herkese karsi histerik bir sekilde tepki vermelerinin yattigini’’ vurguladi.

Tea Party

“Cay Partisi Hareketi” (Tea Party Movement), adini 1773’te Ingiltere’nin uyguladigi vergilere karsi Boston Limaninda yapilan protestolardan aliyor. YaklasIk 240 yil onceki protestoda, katilimcilar caylarini denize dokerek vergileri protesto etmislerdi. 2009 yilinda ise ABD’nin bir cok bolgesinde yapilan protesto hareketleri, cogu Cumhuriyet Partili ve WASP (White Anglo-Saxon Protestants) olan, Demokrat Partili Obama’nin degisim vaatlerinin gerceklesmemesi karsisinda vergilerin azaltilmasini istiyor. Hareketin yogun liberal karakteri, yukselen muhafazakar ve milliyetci yukselisi yansitan Obama karsiti Tea Party hareketinin uyeleri, krize karsi oldukca tepkili.

ABD Baskani Barrack Hussein Obama, Almanya Basbakani Angela

Merkel ve Birlesmis Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon da, Wall Street protestolarina hakli isyanlarina kulak verilmesi gerektigini soyleyen politikacilar arasinda bulunuyor.

Bariscil degil, Uzlasmaci Tarz

Wall Street’teki -uzunsurelioturma- etkinliginin gorunur ve yaygin hale gelmesinde sadece taleplerin etkisi yoktu. Basindan beri izlenilen ‘bariscil’ yontem politikasi, sadece Amerika BirlesIk Devletleri’nde degil; dunyanin farkli yerlerinde de bu tarz etkinliklerin mesru bir zeminde tartisilmasina neden oldu. Bu etkinligin gazetelerde, televizyonlarda, haber sitelerinde, sosyal paylasim sitelerinde bu kadar fazla konusulmasinin altinda yatan nedenlerden biri bu olabilir.

Wall Street’teki eylemcilerin talepleriyle dogru orantili olarak etkinligin de yontemi sivri degil. Eylem niteligindeki ‘sert’ dozajdan ozellikle kaciniyorlar. Bu mesele, populerlesirken verdikleri en buyuk kavgalardan biri. Etkinligin ilk haftalarinda, aralarinda bulunan Black Bloc tarzi gruplarin yontemlerini katiyetle reddetmeleri, bu gruplari uzaklastirma cabalari (hatta Black Bloc bankalara saldirdiginda onlari sert bir sekilde engellemeleri) Wall Street katilimcilarinin yontem olarak neyde israr edeceklerini acikca gostermisti; ‘bu tarz siddet yontemleriyle kalabaliklasamayiz’.

Black Bloc tarzi gruplari otelemeleri ve siddet tartismalarinin disinda; etkinlik bicimi olarak ‘isgal’e yeni anlam verme cabasi, bu baris soylemini belirginlestirmeye yetti.

Gelir dagilimindaki esitsizligi, kar amacli yolsuzluklari dile getirip elestiren –uzunsurelioturmaeylemcileri- , kara dayali kapitalist pazar ekonomisine iliskin karsi bir tavir ya da reddeden bir tutum icinde olmadilar. Onlarin bariscil tutumlarinin kaynaginda yer alan sey, tam da bu olsa gerek.

Anlam karmasasini ortadan kaldirmak gerekiyor. Bu tarz talep ve bu talepler dogrultusunda isletilen yontemlere iliskin yeni (ve daha dogru) bir kelime sart; uzlasmaci. Aralarindaki dusunce veya cikar ayriligini, karsilikli odunlerle kaldirarak uyusmak, karsilikli anlasmak icin kullanilan bu sozcuk, en basindan beri iktidara (sadece hukumete degil, toplumsal anlamiyla iktidara) yonelik muglak tutumlariyla yaptiklarini ‘bariscil’ yontem ile kamufle etmeye calisan bu –uzunsurelioturmaeylemcileri-ni nitelemek icin daha uygun gorunuyor.

Boylesi bir etkinligin bariscil degil, uzlasmaci oldugunu belirttik. Bunun sonucunda, etkinligin katilimcilarinin kendi taleplerine yonelik bir uzlasmayi saglamak icin ‘iktidarla’ bulusabilecekleri tek zemin, bu tarz bir yonteme sahip olmak zorundaydi. Bu yontem, talepleri dogrultusunda bir secimden ote,

yalnizca bir zorunluluk oldugu acikca gorulmelidir. Etkinlik sozde bariscil uslubu yukselterek, asil karakteri olan uzlasmaciligini dayatmaktadir ve bununla birlikte bu uzlasmaci soylemi kabul etmeyenleri de dislamaktadir.

Katilimcilar, talepleri “siddet taraftari olmak ya da olmamak” gibi kutuplastirici bir zemine cekerek, kendi uzlasmaciliklarinin tartisilmasini engellemektedirler. Bu yuzden bu tartismayi siddet veya siddetsizlik meselesi ya da “tarafi” olmak uzerinden degil, %99’la %1’in uzlasmasinin zemininin olusturulma cabasi olarak anlamak gerekir.

Bu talepler dogrultusunda isleyen ve bircok medya kurulusundan (ve belki de bircok kapitalistten) onay alan bu uzlasmaci etkinlik yontemi, ne kadar cok insani bir araya getirecek bilmiyoruz. Ancak bu uzlasmaci tavirdan en cok kimlerin hoslanacagini az cok tahmin ediyoruz.

Etkin Birey mi, Etkinligin bireyi mi?

Boylesi ‘heterojen’(20) karaktere sahip bireylerin olusturdugu bir kitleselligin icinden cikan ‘homojen(21) talepler’ listesi, insanin aklina ‘nasil bir dogrudan de¬mokrasi’ sorusunu getirmektedir. Etkinligin gelecegine ve taleplerine yonelik yasanabilecek her anlasmazligin, kitleyi bolmeye, yani ‘kamuoyunda gorunurlu¬guyle’ kendini var eden Wall Street etkinligini bitirmeye sebebiyet verecegi acik. Bu baglamda, etkinligin sahiplendigi siyasetsizlik ilkesi, onun kitleselliginin bir garantoru olarak en cok korunmasi gereken ilke haline gelirken; bir ilke olarak siyasetsizlik, yeni bir siyaset kurma bicimini de sekillendirmis olmaktadir.

Etkinlik bir yandan taleplerini dogrudan bildirdigi bir ‘bildirgeye’ sahipken ve hatta partilesme surecinin kapisini aralamisken; diger yandan da ‘herkes diledi¬gini soyluyor, net bir talep yok’ muammasini yaratarak anlasilmaz bir ‘dusunce ozgurlugu’ havasi olusturmaktadir. Herkesin istedigini soyledigi ama hicbir seyi degistiremedigi bir Amerikan demokrasisi timsali olan bu etkinligin, kapitalizmin surdurulebilirligine yonelik net taleplere sahip olmasina ragmen bunyesinde cok miktarda anti-kapitalisti barindirabiliyor olmasinin formulu tam da burada yat¬maktadir, ‘kapitalizme zarar veremezsin ama kapitalizme karsi olabilirsin.’

Enternasyonalist Komunist Akim, Amerika BirlesIk Devletleri temsilcisi, ka¬tildigi kitle meclisi toplantisinda Wall Street etkinliginin karar alma surecleriyle alakali olarak tanikligini soyle ifade etti: ”Bloomberg’in tehdidi gundemdeyken, kitle toplantisinda hicbir anlamli tartisma yapilmadi. Kitle toplantisi calisma gruplarinin ve komitelerin onerilerini tartismadan onayladi. Kitle toplantisini yonetenlerin izin verdigi tek tartisma, Manhattan mahallesi Baskani’nin eylem

davulcularinin performansini gunde iki saatle sinirlamak uzerine oldu. Bu kitle meclisi toplantisi boyunca hareketin gelecegi meselesi tartisilmadi. Hareketin mevcut sinirlarini asmasi ve Zuccotti Parki’nda neredeyse kesin gozuken mag¬lubiyetinden kurtulmasi icin nasil bir strateji gelistirmesi ve ne tarz taktikler orta¬ya koymasi gerektigi konusulmadi bile... (yoneticiler tarafindan konusma suresi keyfi bir bicimde bir dakika olarak belirlenmisti) Peki, o zaman bu calisma grup¬larinin, komitelerin ve yoneticilerin zaman gectikce hareket uzerinde egemenlik kurma egilimlerini nasil aciklayabiliriz?”

Biz bu yontemi iyi biliyoruz. Calisma grubu ve komiteler kendi aralarinda al¬diklari kararlari dogrudan demokrasiyle islettiklerini iddia ettikleri ‘kitle meclisle¬rine’ sunar. Ancak kitle meclisinde konusulanlar, bireyin kendi geleceginin nasil bir yon almasi gerektigiyle ve etkinligin gelecegiyle ilgili degil; en fazla bilmem ne bando takiminin kac saat muzik calacagiyla ilgili konular uzerinedir. Ve bu, aslinda bugun tam da temsili demokrasi sisteminin benzerini olusturmaktadir. Ayni o cok demokratik secim sistemlerinde oldugu gibi, gelecegimiz bizim disi¬mizda ‘akil’ kisiler tarafindan belirlenmis planlar arasindan birini secmekle, yani kapitalizmlerden kapitalizm begenme ‘ozgurluguyle’ kusatilirken, yasamlarimiz dogrudan demokrasi adi altinda ‘en fazla 1 dakika konusma hakkiyla’ sinirlan¬dirilir.

Dogrudan demokrasi, bir topluluk icerisindeki her bireyin sonsuz soz hakkiy¬la, yasami ile ilgili her seye mudahale edebilmesiyle mumkundur. Yasamsal ve politik farkindaligi herkes kadar yuksek bireylerin, ozgurce kendini ifade ede¬bildigi bir paylasma ortamini zorunlu kilan bu deneyim, bireylerin farkindaligi¬ni toplulukla paylasamadigi, fikrinin konsensus yontemiyle tartisilmasina izin verilmedigi bir alanda asla mumkun olamayacaktir.

Wall Street etkinligi, heterojen bir topluluktan homojen talepler cikarabilmek icin ‘siyasetsizlige’ ihtiyac duymaktadir. Bu sekilde kolayca buyumeyi amacla¬yan etkinlik, toplulugu olusturan bireylerin soz hakkini onemsiyormus gibi yapa¬rak ‘dogrudan demokrasi’ uyguladigini iddia ediyor. Peki, dogrudan demokrasi kavrami neden boylesine futursuzca kullaniliyor?

Azinligin tiranligina karsi cogunlugun isyaniyiz diyerek ortaya cikan %99 etkinligi, azinliga karsi cogunlugun taleplerini dile getireceklerini soyleyerek yola koyuldu. Soylenenin aksine talepler, cogunlugun icerisindeki baskin sos¬yo-ekonomik kesimin isteklerini karsilama egilimindeydi. Dolayisiyla, cogunluk icerisinde dusunsel anlamda ‘azinlikta’ birakilanlarin taleplerinin, kullanilan si-yasetsizlik silahiyla ‘gorunmez kilindigi’ ve cogunlugun ortak bir siyasette bir¬lestirilerek ‘azinligi’ da temsil eden bir cogunluk siyaseti yapildigi bir ortamda, gercek bir dogrudan demokrasi mumkun mudur?

Sayica buyumenin ya da gorunur olmanin amaclastirilarak, siyasetsizligin kutsanmasi; en demokratik kitle meclisi kararlarinin, etkinligin daha ne kadar buyuyebilecegi uzerine alinan kararlar olmasina sebebiyet vermektedir. Bunun

bir baska sonucu olarak da etkinlige gelen katilimci bireyler ‘senlikli demokra¬tik’ havayi tuketirken, bu senlige katildiklari icin ‘mucadeleci ruhun’ tatminini yasamaktadirlar. Etkinligin bolca yukselttigi ‘bireycilik’ vurgusu, aslinda yalnizca bir yanilsamadan ibaret olup, eylemdeki kimseleri yasaminda yalnizca bir sey¬lere ‘karsi cikmak’ disinda ona cozum uretebilen ve urettigi cozumleri ozgurce dusleyerek eyleyebilen kimseler haline getirmek yerine; ‘kitlenin parcasi olan kisilere‘ donusturmekten ileri goturememektedir.

Ote yandan, ‘etkinlik’ alaninda dogrudan demokrasi soylemi boylesi yukseltirken, ‘siyasal’ alanda ironik bir sekilde partilesme surecinin tohumlarinin atildigini goruyoruz.

Etkinlik, Ekim ayinda 11 kisilik yonetici komite onculugunde organize edile¬cek ‘Ulusal Genel Kurul’un taleplerine gore yol almayi planliyor. Ulusal Genel Kurul’dan cikacak talepler, 2012 secimlerine katilan tum parti adaylarina sunu¬lacak. 2012 Kasim secimlerinde mevcut partiler bu talepleri gormezden gelir ise ya da uygulayacaklarini soyleyip de basa gelmelerinin ardindan bu talepleri belirginlestirmezlerse, 2014 ara secimlerinde 3. bir parti calismasina gidilecegi aciklandi.

Basinda ve kamuoyunda oldukca sIk karsilastigimiz, ABD’deki temsili yone¬timin nihai basarisizligina karsi ‘gercek demokrasi’ haykirislarindan hakli olarak heyecanlanan kimseler, talep edilen ‘gercek demokrasiyi’ anlamak icin etkinlik alanindaki dogrudan demokrasi deneyimlerinden yola cikan bir ‘niyet okuma¬sina’ girismisti. Ancak siyasetsizligin kutsandigi ve yasamsal anti-kapitalist bir-likteligin yadsinarak ‘bir etkinlik birlikteligi’ yaratan ve sonumlenmeye mahkum olan bu etkinligin, siyasal alanda temsili demokrasiye yuzunu donmesinden baska yapacak zaten neyi vardi?

‘Gercek bir dogrudan demokrasi’ diye soruyoruz cunku dogrudan demokrasi kavrami da tipki ici bosaltilarak tuketilen bircok kavram gibi carpitilmis, gercek¬ligi sadece bir ‘gosteris unsuru’ haline getirilmistir. Boylesi bir atmosferde, karar alma surecleri ve isleyisi bakimindan dogrudan demokrasi disinda herhangi bir etkinlik yontemine bu atifta bulunanlar, dogrudan demokrasi gibi isgal kavramini da populerize etmekten kacinmazlar.

Isgal mi, yoksa ‘bir etkinlik olarak uzun sureli oturma’ mi?

Isgal, ezenlerin adaletsizliklerine karsi ezilenlerin dogrudan bir eylem bicimi olarak isleyisi kisa veya uzun sureli islemez hale getirmesidir. Isgal eylemi ilk kez, protesto anlamiyla IWW (Dunya Sanayi Iscileri Birligi) tarafindan 1936-37’de gerceklestirilmisti. Icinde anarsistlerin de bulundugu sendikali isciler,

greve basladiklari anda calisma tesislerinden disari cikarak fabrikaya calismak icin gelen iscilerin girisini engellemis, ardindan da makinalarin ustune oturarak fabrikadaki tum uretimi engellemislerdi. Bununla birlikte fabrika isgalleri esnasinda yonetimi de hicbir sekilde iceri sokmayan isgalciler, fabrikanin isleyisini durdurarak taleplerine yonelik isgallerini, taleplerini karsilanana dek surdurmuslerdi.(22)

Bir kahve dukkani isgali dusunelim. Dukkanla sIkintisi olan bir grup eylemcinin ‘dukkani isgal et’ soylemiyle mevcut dukkana karsi hareket baslattiklarinda, bu kisilerden ne yapmasi beklenilir? Dukkanin ic isleyisinin, alim-satiminin kisa ya da uzun sureli islemez hale getirilmesine yonelik eylemlerde bulunan toplulugun, talepleri karsilanana kadar o dukkanin isleyisini, tamamen islemez hale getirmeleri beklenir, degil mi? Peki Wall Street ‘OCCUPY’ etkinliginde neler oluyor?

Wall Street’te olan, aslinda sembolik bir finans merkezi olan Wall Street’in icindeki Zuccotti Park adli ozel mulkte ‘senlikli ve uzun sureli oturma etkinligi’ yapilmasi durumudur. Burada, Wall Street borsa sokagindaki isleyisin durdurulmaya calisilmasi, kisa veya uzun sureli bir ‘isgal’ etkinliginden soz etmek yerine, vergisini odeyen vatandaslarin bariscil ve duzenli bir etkinliginden soz etmek daha ‘adilken’, neden boylesi bir eylem ‘Wall Street’i isgal et’ olarak cagrilir? Wall Street etkinligi icerisinde bulunan bireylerin, yapisal anlamda Wall Street binalarinda varolussal bir goreve sahip olmadiklari dusunuldugunde, Wall street’in yapisal isleyisinde hic bir aksama yaratmadigi bir yana, Wall Street caddesindeki fiili isleyisin durdurulmasina yonelik de hicbir amaca sahip olunmamasi, bu eyleme fiili ya da yapisal olarak isgalden bambaska bir ad verilmesi gerektigini acikca gostermektedir.

Bir durumu adlandirma ve o adla cagirma gucu, aslinda ona dogru

yonelenlerin yasadigi pratiklerle birlikte sozcugun anlam ve mahiyetini de tamamen degistirme tehlikesini tasir. Mahiyeti itibariyle ‘Wall Street isgali’ olmayan bir etkinligin isgal olarak adlandiranlar, tarihi boyunca radikal bir dogrudanlik bicimini barindiran bu eylemliligin adinin ‘sembolunden’ ya da ‘etkisinden’ mi yararlanmak istemektedir? Bu etkinlik, yeni bir ‘isgal’ tanimi yaratma, kendisi gibi ‘isgal’ etmeyenleri dislama, -farkinda olarak ya da olmayarak-, isgal kelimesinin anlamini manipule etme riskini tasimaktadir.

Peki, farkinda olarak ya da olmayarak, isgal eyleminin manipule edilmesi kimlerin isine yaramaktadir? Isleyisin surdurulebilirligini hicbir sekilde sIkintiya sokmayan sembollesmis bir etkinlik, muhataplarini rahatsiz etmezken, sorumluluklu kapitalizmin demokratik bir sembolu de olur.

V maskesi

Once 2006’daki ‘V for Vendetta’ filminde gormustuk Guy Fawkes maskelerini. Otoriter hukumete karsi mucadele veren anarsist bir karakter tarafindan kullanilmisti maske. 17. Yuzyilda, parlamento binasini havaya ucurup, Ingiltere krali I. James’i oldurmeye calisan bir otorite karsitinin simgelesmis haliydi maske. Daha sonra Anonymous hacktivistleri tarafin-dan eylemlerde kullanilmaya baslandi. Wall Street’teki onemli sembollerden biri haline gel¬di ‘V Maskesi’.

Ancak bu direnis maskelerinden her birinin satisindan ya da V yuzunun kullanimindan , Time Warner (dunyanin en buyuk medya sir¬ketlerinden biri,Warner Brothers’in bagli oldugu sirket) kullanim hakki uzerinden para kazani¬yor. Bir Wall Street eylemcisi mask hakkinda ‘’Bir maske alin ve direnise katilin! Ancak kos¬tum satan dukkanda bittigi icin gelecek cuma¬yi beklemeniz gerekiyor.’’diye herkesi Wall Street’e davet ederken, Time Warner gecen sadece gecen sene 28 milyar dolar kar elde ettigini acikladi.

Amazon.com’da en cok satan maske si¬ralamasinda Batman, Harry Potter ve Darth Vader’i geride birakan V maskesi ilk sirada yer aliyor. Rubie’s Costume, bu yil V maske¬lerinden 100,000 adet sattiklarini ve en cok satan maskenin V maskesi oldugunu acikladi. Sirket, ortalama 6 dolara satilan maskeleri, MeksIka’da ya da Cin’de uretiyor.

Warner Brothers, maskenin eylemlerde kullanilmasina iliskin bir yorum yapmasa da, maskenin bu kadar populer hale gelmesinden cok da sIkayetci olmasa gerek.

Etkinlik bir simulakr mi?

Zuccotti Park’ta yasanmakta olanlar, sIk sIk Tahrir Meydan’inda olanlarla iliskilendirildi. Wall Street katilimcilarinin, yontemlerinin kokenini Misir’da yasanan toplumsal hareketlenmeye dayandirdiklarindan bahsetmistik. Benzer bir sekilde, malum sosyal paylasim siteleri on plandaydi. Tahrir’de Twitter, Facebook vb. aglar sokakta orgutlu olan isyanin manevrasinda kullanilmislardi. Wall Street’tekiler ise cok yetkin olduklari bu aglarda yarattiklari etkinligi, sokakta isyana cevirmek istediler. Ve bunu olusturabilme ihtimalleri vardi, cunku etkinlige katilmak isteyecek bir kitle sosyalliklerini bu aglarda yasamaktaydi.

Tahrir’de hareketlenme basladiktan sonra, devletin eylemciler arasindaki iletisimi kesmek icin giristigi tum cabalara ragmen, eylemciler bu aglar sayesinde mobilize olabildiler. Sokaktaydilar ve iletisimi bu aglar araciligiyla iyi sagladilar. Ve hukumet bu tehlikeyi fark etmis olacak ki, bu sosyal aglari bile yasaklamaya koyuldu.

Wall Street’in orgutleyicisi Adbusters zaten bir medya kurulusu. Ayni isimli derginin editoru Micah White, tum etkinligi baslatan seyi e-posta yoluyla orgutlediklerinden bahsediyor. Yani etkinligin mekani once bu sosyal paylasim alanlari. Etkinlik mekansal orgutlenmesini sanal zerinde baslatiyor. Daha sonra bu sanal aktiviteyi/etkinligi, Zuccotti Park’ta gerceklestiriyor. Bu, Tahrir’de olanlar ile Wall Streer arasina onemli bir fark koymak icin, onemli bir ayrinti. Insanlarin yasamlarini baskilayan mekanizmalari ‘devirmek’ icin sokaga cikmasiyla, Wall Street etkinligi arasindaki fark genc Muhammed Bouazizi’nin eylemi kadar yakici.

Farkli toplumsal kesimlerden insanin, belki de uzun suredir olmayanin aksine, bir araya gelip beraberce bir seyler yapma etkinligi Wall Street’te yasananlari mesrulastirmis gibi gorunuyor. Bir araya gelmenin sadece etkinlik oldugu durumlarda, muhalif olma mutlulugunu yasayan kimselerin bu durumu

olumlamasi, gayet makuldur. Ancak; biz sadece etkinlik olarak bir araya gelme durumunun bu ozelligini olumsuzlamiyoruz, ayni zamanda bu bir araya gelislerin sureksizligini vurguluyoruz. Sonumlendi, sonumleniyor tartismalari bir kenara, etkinlik surekliligini orada olmakla ilgisi olmayan baska etkinliklerden sagliyor. Wall Street’te sehrin ortasinda bahcecilik yapip, konsensus meclislerinde hangi sarkilarin soylenmesi gerektigini oydasarak karara baglayan Wall Street katilimcilariyla, Tahrir’de yasamlarini riske eden isyancilar denklestirilebilir mi?

Mekansal olarak kendini sanalda var etmis bir etkinligin, toplumsal yanilsamasinin gerceklesmesini izliyoruz. Gercek olmayanin gercekligini… Bir simulakr olarak Wall Street Etkinligi...

‘Anti kapitalizm degil herkes icin kapitalizm’

Etkinligin sosyal medya aglarinda yayimladigi taleplerdeki karakteristik ozellik, kitlenin aslinda yoksullukla degil; ‘yoksullasmayla’ mucadele icin sirketlere isyan bayragini cektigi seklinde beliriyor. 2008 krizinin ardindan faturanin kendisine odetilmesini istemeyen, sistem icerisindeki gelir dagiliminin esitsizliginden rahatsiz olan kitle, sirketlerin serbest rekabet ekonomisi icerisinde tekelleserek; trost ve kartelleri araciligiyla toplum icerisindeki ‘vergisini odeyen vatandaslarin’ serbest manevra kabiliyetlerini dusurmesine karsi; ‘gercek serbest rekabet piyasasi ve daha sorumluluklu kapitalizm’ istiyor.

Insanlarin baskalarinin ustune basarak yukselme sans ve ‘ozgurluk’ hakkini devlet gibi bir kurumdan isteyen bu talepler butunu, aslinda devlet katinda cok da yeni bir model degil. 1929 buyuk buhraninin ardindan 1933’te yururluge konulan, mevduat bankalariyla yatirim bankalari arasina set cekerek, sirketlere karsi devlet mudahalesini ongoren Keynesyen kanun paketi “Glass Steagall”, bugun tekrar uygulanmasi icin, halk tarafindan bir talep olarak one suruluyor. Cogunlugunu Obama’nin demokratik hamlelerine bel baglayan bir zumrenin olusturdugu bu eylemci kitlenin, zaten Obama’nin yapmayi vadettigi reformlari, -yani hakki olani- geri istedigi acik. Serbest piyasa ekonomisinin toplumu goren bir bicimde islemesini isteyen, sinif atlama ihtimali gittikce dusen bireyler, artik fairplay kosullarini ‘devletin’ garantilemesini istiyor. Devletin bu garantisini isteyen ‘vergisini odeyen vatandaslar’, kapitalizmin nimetlerinden faydalanmayi reddetmedikleri gibi, pastadaki oranlarinin devletin mudahalesiyle arttirilmasini da istiyorlar. Halbuki devlet, %99’un %1 diye tabir ettigi zumrenin cikarlarini gozetmekle gorevlidir ve bu konuda devleti ‘goreve cagirmak’ oldukca tutarsizdir.

Elbette talepleriyle sekillenen bu kitle, o kadar da homojen bir karaktere sahip degil. Wall Street etkinliginin icerisinde gercekten anti-kapitalizmi yasamsal on belirlenim olarak koyan, iktidari bir sorun olarak cozumleyip kapitalizmin iyilestirilerek daha yasanilabilir kilinmasini degil, onu tamamen yikarak yeni bir yasamin insasini hayal eden insanlarin oldugunu biliyoruz.

Ancak sosyal ve ekonomik esitsizlikleri farkli bicimlerde yasayan kimselerin heterojenligi, etkinligin siyasetsizligini de garantiliyor. Cogunlugu ‘kaybedecek seyleri olanlardan’ olusan bir kitlenin taleplerinin, kaybedecek hicbir seyi olmayanlarin radikalligini ve devrimciligini tasiyamayacagi acik. Siyasetsizligin getirisi, aslinda yasamsal ya da bireysel anlamda tek ortakliklari sirketlere karsi ‘ayni parkta soz soylemek’ olan kimselerin talepleri de, dogal olarak cogunlukta olanlarin uzlasmaci yontemlerinden daha ileri gidemiyor.

Bilinmeyenleri bilmek

Diger yandan etkinligin destekleyicileri arasinda oldukca ilginc kisi ve kuruluslar var. Tabii bir etkinligi destekleyenler uzerinden etiket operasyonuna girismek, isin oldukca kolayina kacmak olurdu. Ama yine de -en azindan bu metni dikkatli okuyanlar icin- Wall Street etkinliginin kimi destekcilerinin, etkinligin talepleriyle olan uzlasmasinin goz ardi edilmemesi gerektigini dusunuyoruz.

Ukrayna’daki Turuncu ve Gurcistan’daki Kadife Devrim’lerden taniyoruz George Soros’u. Dunyanin dort bir yanindaki siyasal sureclere etki eden (bunu felsefi ve ekonomik bir amac haline getirmis) ABD’li bir finans spekulatoru Soros’un Dogu Avrupa ulkelerine yaptigi yardim tutarinin, Birlesmis Milletler tarafindan yapilan yardim miktarinin cok ustunde oldugu cok tartisilan konulardan biri. Yaptigi ekonomik yardimlarin ardindaki siyasi amaci gizlemiyor Soros; “demokrasiye gecis surecini kolaylastirmak.”

Bu demokrasiye gecis surecinde oncelikli cografyasi eski Sovyet ulkeleri olsa da sadece bu cografyalarda degil, Liberya’dan Nepal’e kadar faaliyetlerini surduruyor Soros. Bu gecis surecinde Sivil Toplum Kuruluslarina ayri bir deger veren Soros, Acik Toplum Enstitusu (hocasi Karl Popper’dan etkilenerek kurdugu enstitu) modelini tum dunyaya yaymaya calisiyor. 1993’te kurulan bu kurum, acik toplumlarin olusmasi icin reform politikalarinin olusmasinin cabasini vermekte ve benzer caba veren sivil toplum kuruluslarini desteklemekte. Bu sayede STK’larin, uluslararasi kurumlarin ve hukumetlerin bir araya geldigi acik bir toplum agi olusturmayi hedefliyor.

Ilginc bir kapitalist bakis acisi olan Soros, denetlenebilir ve toplum icin faydali bir kapitalizmden yana. Wall Street’teki yasanabilir bir kapitalizm isteginden ne kadar uzak bu acik toplum felsefesi bilinmez. Kimi arastirmalara gore, Soros’un da bu mucadelenin yukseltilmesinde destegi var. Iddialara gore George Soros, bagis ve desteklerde bulundugu kimi paravan sirketleri (Tides Center, MoveON vb.) kullanarak, bu etkinligin baslaticisi olan Adbusters adli tuketim karsiti gruba yuklu bir miktarda fon saglayarak, etkinligin baslatilmasinda basat rolu ustlenmis.1 Kimileri bu iddialari reddederken, kimileri de ‘neden olmasin’ diyor. Bu iddianin gercekliginin, yalan ya da yanlisliginin gercekliginden birileri istemedigi muddetce hicbir zaman haberdar olamayacagiz elbette, en azindan Wall Street o ya da bu tarafin kullanabilecegi islevsel bir yontem olmaktan cikana dek.
Birlesmis Milletler Genel sekreteri Ban Ki-Moon’un ozel danismani, BM Binyil Kalkinma Projesinin eski direktoru, Kofi Annan’in sekreterligini yapmis Jeffrey Sachs da etkinligin coskulu destekcileri arasinda. Jeffrey Sachs ayni zamanda Birlesmis Milletler Milenyum Projesi’nin direktoru ve Times dergisine gore de dunyaya yon veren 100 insan arasinda yerini almis durumda. Polonya’da neoliberal politikalarin uygulanabilmesi icin Soros’un finanse ettigi unlu ‘Sok Doktrini’ uygulamalarinin en basarili teorisyenlerinden olan Sachs, yeterince liberallesememis ulkelere demokrasi tasiyip kapitalizmi ogretiyordu. Krugman gibi, o da eylemci kitlesinin ‘yonunu kaybetmisten’ bile daha kotu bir sekilde cete, komunist vb. ‘ithamlarla’ adlandirilmasindan oldukca rahatsiz.

Neo-liberal uygulamalarin ilk hayata gectigi Reagan yonetiminin ekonomi danismanlarindan olan, liberal soylemin en onde gelen sozculerinden olan burjuva iktisatcisi Paul Krugman, azili Demokrat Parti savunucularindan. Bugunlerde ise biraz daha ‘hayirsever’. Sistemi daha yasanilabilir kilmak icin ‘yardim’ kuruluslarinin ve az gelismis ulkelere yapilan %0,4 devlet yardimlarinin, neden yuzde %1 olmadigi gibi hayati meselelerle ugrasiyor. Sosyal bir kapitalizmin mumkun oldugunu her gordugu yerde soylemekten cekinmiyor. “The Conscience of a Liberal”(Bir Liberalin Vicdani) adli kitabini, 1960 yilinda Cumhuriyetci Senator Barry Goldwater tarafindan yazilmis Conscience of a Conservative (Bir Muhafazakarin Vicdani) adli kitaba karsi yazdi ve acik liberal propagandasini Amerika BirlesIk Devletleri siyasetiyle birlestirerek anlatti. Orta sinifin vicdani olarak sesini yukselten ve orta sinifin refah seviyesinin yukseltilmek yerine alcalmaya yuz tuttugunu belirten Krugman, artik yeni bir orta sinifi yaratiminin Roosevelt misali yeni bir ‘New Deal’ ile mumkun oldugunu soyluyor. Radikal yazari Eyup Can’a gore “Turkiye Krugman gibi kutuplasma karsiti orta sinifin vicdani olabilecek liberallerini ariyor” iken, Krugman da Jeffrey Sachs gibi, eylemcilerin komunist olarak nitelendirilmesinden oldukca rahatsiz.

New Deal

ABD’de gerceklesen 1929 buyuk buhraninin ardindan, donem baskani Roosevelt tara¬findan baslatilan kalkinma pla¬ni. Dunyada ilk kez Keynesyen politikalarin uygulandigi New Deal kalkinma planinin ozun¬de, devletin kamu harcamala¬rini arttirarak insaat sektorune, -baraj, yol, havayolu vb.- devlet destegini arttirmak, ve bu yolla issizligi dusurmek vardi. Ban-kalara devlet denetimini ongo¬ren Glass Steagall yasa pake¬di de bu kalkinma planinin bir parcasiydi.

Nobel ekonomi odulu sahibi, Dunya Bankasi Baskan Yardimciligi ve Bas ekonomistligini yapmis Joseph Stiglitz, ‘sosyal sorumluluk sahibi kapitalizmin’ en bilindik savunucularindan. Kapitalizmin dunyanin gelmis gecmis en basarili sistemlerden biri oldugunu soylerken, agzina yoksul kesimi almaktan hicbir zaman cekinmedi. Mevcut krizin, kanunlardan azade bir serbest piyasa ekonomisi sebebiyle ciktigini acikca belirtti. ‘Making Globalization Work’ adli kitabinda, 3. Dunya ulkelerinin ekonomik basarisini onlarin kontrollu bir bicimde

liberalleserek spekulatif borsa hareketlerini kontrol edebilmelerine bagladi. Bugunku protestolarin da hakli bir bicimde gercek kapitalizmi hak ettigini belirtirken, krize sebebiyet verenin acgozlu patronlar oldugunu iddia ediyor. Stiglitz ayni zamanda kendisini de %99’un icerisinde nitelendiriyor.

2.2 milyon uyeye sahip Obama’nin “SEIU’nun ajandasi benim ajandamdir” diyerek acik bir sekilde sahiplendigi Uluslararasi Hizmet Iscileri Sendikasi(SEIU), Brooklyn koprusu OCCUPY etkinliginde, baskani araciligiyla yaptigi konusmada, ne olursa olsun Wall Street etkinliginin her turlu programini sahipleneceklerini bildirdi. SEIU, 2008 secimlerinde Obama icin 28 milyon dolar harcamisti. Diger yandan Wall Street etkinliginin organizatorlugunu de yapan ve SEIU’da da oldukca aktif rol almis Stephene Lerner, Beyaz Saray’a yaptigi ziyaretlerle gectigimiz yil adindan oldukca soz ettirmisti. 2’si resmi 2’si gayri resmi olmak uzere gectigimiz yil 4 defa Beyaz Saray’la gorusen Lerner, Obama ile yakinligiyla da biliniyor.

Destekleyicilerinin arasinda bulunan Greenpeace, aslinda bugun dunyada bir cok kapitalist sirket ile(BP, SHELL, Suzuki vb.) organik bagi bulundugu bilinen, genel koordinatorlerinin cogu sirket CEO’su olan ya da CEO gibi calisan, Turkiye ozelinde HES sirketlerinin cogunun sermayedari Dogus Holding’in sahipligini yaptigi NTV kanaliyla ‘Yesil Ekran’ programini hazirlayan bir ‘cevre orgutu’; nam-i diger yesil kapitalizmin savunucusu organizasyonlardan biri olarak ekoloji mucadelesinin icindeki en buyuk Truva atlarindan birisi. Genellikle Cevre bakanliginin kurum-kurulus ya da baglantili cevre orgutleriyle(TEMA vb.) is yapan Greenpeace, bu siralar ‘yenilenebilir enerji adi altinda’ temiz enerji vaadiyle basta Karadeniz olmak uzere Turkiye’nin butun yasam alanlarinda katliam yapilmasini mesrulastirirken, Wall Street etkinliginde ‘bahcecilik’ yapiyordu. (23)

ABD’de yasal degisIklik: Glass Steagall yasasinda Obama usulu

Bugunku taleplerin olusmasina da sebebiyet veren 2008 krizinin tarihsel olarak karsilastirildigi 1929 buhrani ve bu krizlere uygulanmak istenilen mudahalelerin benzerligi, etkinligin neye isyan ederek, onune neleri koydugunu gormemizde faydali olacaktir.

Amerika BirlesIk Devletleri’nde uzun yillardir uygulanan ve 20-30 yila kadar uzayan vadelerle ev sahibi olma imkani sunan degisken ya da sabit faizli bir ev kredisi sistemi olan Mortgage, kendi krizini yaratana kadar uzun bir muddet Amerika’da uygulandi.

2008 yilinda, 1929 Ekonomik Buhraniyla kiyaslanan, dunyada bircok ulkenin ekonomisini olumsuz yonde etkilemis tasinmaz mal piyasasindaki deger kaybi sonucu ortaya cikan kriz, ozellikle Amerika’da kendini hissettirirken, tasinmaz mal piyasasinin ani deger kaybetmesi ve sonucunda Mortgage satislarinda kisisel iflaslarin artmasina yol acti.

1980’lerden 2000’lere dogru oldukca hizli bir sekilde artan konut fiyatlari karsisinda ozellikle 2000’li yillarin basinda cok dusuk faizli(yilda %1-2), oldukca uzun vadeli krediler veren bankalar, trilyonlarca dolarlik borc degeri yaratti. Ayrilan sermayenin bir kismi krediyi odeme ihtimali daha dusuk olanlara verilerek riskli sayilan sub-prime kredilerin orani arttirildi. Bankalar bu riskli borclari 3. Dunya ulkelerine ihracla akitarak riski oldukca karli bir sekilde dunya ulkelerine dagitti. Tabi boylesi karli bir sekilde baskaca ulkelere kendi pisligini ihrac edebilen sermayedarlar milyar dolarlarina misillerini katti. Nitekim FED(Amerika BirlesIk Devletleri Merkez Bankasi)’in Haziran 2004’te baslattigi faizleri arttirma politikasini 2006 yilina kadar devam ettirmesiyle, kredi maliyetleri buyuk boyutlara ulasirken; konut sektorundeki canlilik yerini durgunluga birakti. Faizlerin yukseltilmesiyle beklenilen oldu ve borcunu odeyemeyen vatandaslarin evlerini ellerinden almaya baslayan bankalar, krizin tetikleyicisine donustuler.

Bankalar borcunu odeyemeyenlerin evlerini haczederken, paraya donusemeyen evlerin neticesinde piyasa da panik yapti. Nakit bulamayan yatirim fonlari ne var ne yok satti. Wall Street’teki batmaz denilen cok buyuk sirketler battiklarini ilan etti. Aslinda teker teker batarak kendi kurtuluslarini da ilan ettiler. Devlet ise ‘kurtarma paketi’ adi altinda 700 milyar dolari batan sirketlere akitirken, halk kendi odedigi vergilerinden sirketlere akitilan paranin hesabini sormak icin sokaklara dokuldu. Bir yandan ellerinden alinan evlerini geri isteyenler, diger yandan vergisini duzenli odeyen vatandaslarin odedikleri vergiyle sirketlere gecirilen 700 milyar dolarin hesabini sormak isteyenler, artik sessiz kalamayacaklarini acikladilar.

2008 kriziyle de karsilastirilan 1929 buhraninda neler oldugunu biraz hatirlayalim. 1. Dunya Savasi’nin ardindan, dunya ekonomisinde irili ufakli sirketlerin birleserek tekellesmesinin ardindan, ekonominin daha az sayida holdingin dengesine bakmasi, ekonominin tek bir firmanin batisiyla dahi sallantiya girebileceginin gostergesiydi. Bankalarin sermaye kontrolu, kredi esaslari ya da yapilanmalariyla ilgili kimi mevzuatlar yasalar tarafindan belirlenmemisti. Dolayisiyla sermayenin oldukca hunhar bir bicimde buyuyerek tekellesmesinin onune gecilmedi. Gecilmedi diyoruz cunku tekellesmenin onune gecilmemesi kapitalizmin hayrinaydi. Diger yandan donem icerisinde Florida emlak piyasasi, Florida’da yarattigi ‘cennet’ vaadiyle gelecege yonelik yatirimlarinin oldukca yuksek miktarlarda arttirmisti. Ancak Florida’daki korkunc kasirganin ardindan emlak fiyatlarinin dibi gormesi, krizin en onemli tetikleyicisi oldu. Yani neredeyse tarih tekerrur etti, 1929’da buyuk ekonomik buhranin tetikleyicisi Florida Emlak Piyasasinin cokusuyken, 2008’deki krizin tetikleyicisi de Mortgage emlak krizi oldu.

Gelecege yonelik yuksek faizli kredi alacaklari uzerinden yatirim yapan bankalar, daha fazla kar elde etmek icin elindeki nakde gore degil, alacagina dayali borc balonlarina bagli yatirimlar yaparak ‘en yuksek oranda kar’ elde etmek istemisti. Ancak yasamsal kosullari sebebiyle bu yuksek kredili faizleri odeyemeyen borclular, bankalarin elindeki balon piyasayi gercek borclara donusturmustu. Borclarin karsiligini nakite ceviremeyen bankalar, 1929’da da tipki 2008 Mortgage krizinde ortaya ciktigi sekliyle battiklarini ilan etti. Degerin degerinin degeri uzerinden azami kar elde etmek uzere kurulu sistemin krizi, kendi ellerinden oldu. Devletin sirket zararlarini karsilamasiyla (subvansiyonuyla) bu krizden karli cikan tek bir kesim vardi: Sistemin sirketleri.

Peki, 1929 Buhrani’nin ardindan asiri yoksullasan halkin krizi nasil atlatilmisti? Kisaca ozetlersek, kapitalizmin krize girdigi bu donemde devlet, Keynesyen politikalarla -devlet mudahaleci bir sosyal kapitalizmin insasi ile- Glass Steagall yasa paketi yururluge koymustu.

Bilindigi uzere Glass Steagall yasa paketi, 2011’de sirketlere sitem eden Wall Street katilimcilarinin bildirgesinde de birebir tekrar uygulanmasi icin talep ediliyor. 1990’lardan bu yana yavas yavas, en son olarak 1999’da Clinton yonetimi tarafindan yururlukten kaldirilan, kaldirilmasinin 2008 krizinin olusmasinin nedenlerinden biri olarak gosterildigi Glass Steagall paketi, finans devlerinin ellerinde oyuncak haline getirilen devletin sahalara kismi olarak geri donusunu de temsil ediyor. 1933’te yururluge girdiginde mevduat bankalariyla yatirim bankalarinin arasina set cekerek, sirketlerin halkin birikimlerini spekulatif risklere atmasini engelleyen yasa, Keynes’in buyuk buhranin ardindan kapitalizmi yasatmak icin ‘nabza gore serbet’ vererek, kapitalizmin surdurebilirligini saglamasinin formulu olmustu. Ayni zamanda 1929’daki buyuk buhranin ‘sag salim’ atlatilmasinin en onemli sebeplerinden biri olarak da gosteriliyordu. Devlet, bankalarin korkunc miktarlarda zenginlesmesine kendi elleriyle izin vermesinin ardindan, kapitalistlerin ‘yeterince zenginleserek’ kriz yaratmalariyla birlikte denetim yetkisini tekrar eline alarak, ayaklanan halkin agzina bal caldiginda ve bunu ‘yasal’ olarak duzenlediginde, ortaya cikan yasa paketinin adi ‘Glass Steagall’di.

Bugun Glass Steagall yasasini talep eden Wall Street katilimcilarina Amerika BirlesIk Devletleri Hukumeti’nin yaniti cok da merak konusu degil. Zira Demokrat Parti senatolarinin 2009 yilinda hazirlayarak parlamentoya sundugu yasa tasarisi, Obama’nin da 2010’da acikladigi uzere, tam da Glass Steagall yasasinin 21. yuzyil formu olarak adlandiriliyor.(24)

Glass Steagall yasasinin 2008 formu olarak da adlandirilan ‘Dodd-Frank Wall Street Reformu ve Tuketici Koruma Yasasi’, 2009 yilinda Demokrat Parti temsilcisi Barney Frank ve Demokrat Parti senatoru Chris Dodd’un hazirladigi

tasarilarla gundeme gelmisti. 2008 krizine sebep olan sanal borclarin ve balon piyasanin neredeyse tamamini kontrolunde tutan bes dev sirketin, hukumetin kismi olarak kontrolune girmesini ve tuketiciyi korumak adina kimi kurumlarin olusturulmasini iceren bu paket, 2012’den itibaren uygulamaya girecek. Reform, sirketler bazinda denetimi kuvvetlendirirken, FED (Amerika BirlesIk Devletleri Merkez Bankasi)’in yetkilerini arttirarak hukumetin bankalari ve kimi kurumlari denetim yetkisini arttirici zeminleri olusturuyor. Gariptir ki bu reformlari hazirlayanlarla, bu yasalarin hazirlanmasina sebebiyet veren krizlerin olusmasini saglayip krize yol verenler, ayni kisi ve kurumlar idi.

“Tasarinin vitrininde poz veren iki politikacinin ikisi de, krizin tetikleyici surecini baslatan 2007-2008 yuksek riskli konut kredisi krizinin baslarinda sigorta devleri Federal Ulusal Ev edindirme (Mortgage) Birligi’ni (populer adiyla Fannie Mae) ve Federal Hane Kredisi Ev edindirme Sirketi’ni (populer adiyla Freddie Mac) kollamislardi. Bu iki devin sorun yasamadigini, disipliner onlemlere gerek olmadigini soylemislerdi. (Fannie Mae ve Freddie Mac, ayrica Dodd’un secim kampanyalarina en cok para yardimi yapan iki sirketti.) Bildigimiz gibi, “batmaz” denen iki sirket de batti ve kamulastirildi.”(25)

Kapitalizm bir yandan zenginleri daha da zenginlestirirken, yatirim sirketlerini de batti gibi gosterip, faturayi halka odetiyor. Krizi elbirligiyle yarattiklari gibi, krizden magdur olanlarin tepkilerini de kendi surdurulebilirliklerini saglayacak sekilde organize ediyorlar. Zamaninda 1929 krizinin mimari Cumhuriyetci baskan Herbert Clark Hoover gosterilirken, buhrandan cikisi Demokrat Partili Roosevelt ‘New Deal’ ile saglamisti. Bugun ise, 2008 krizinin mimari olarak gosterilen Cumhuriyet Partisi baskani George Walker Bush’un karsisina Demokrat Partili Hussein Obama tarih sahnesine adini yazdirmaya calisacak gibi gorunuyor. Hem de halkin %37’sinin Wall Street’in gobeginde ‘OCCUPY Wall Street’ diyerek baslattigi bir etkinligin taleplerini, 2012 yili icinde cikacak yasa paketi ‘yeni Glass Steagall’ ile karsilayan bir baskan olarak.

Turkiye’ye Yansimasi

-Uzunsurelioturma- etkinligi Turkiye’de bir takim entelektuel cevrelerce tartisilsa da bunun sokakta herhangi bir yansimasi olmadi. Ozellikle bazi muhalif kesimler bu OCCUPY etkinliklerinin icerdigi talepleri, destekleyenleri yeterince inceleyip arastirmadiklarindan mi bilinmez ama bu etkinligi cok olumlu karsiladi.

Bu olumlu karsilama oncelikle ufak kose yazilariyla gosterdi kendini.(26) Daha sonra bu olumlu karsilayisin yansimasi aylik politik dergilerde ciddi makalelere donustu. Bu yazilarda olumlanan, etkinligin genel hatlariyla dunyayi saracak nitelikte olusuydu. Daha sonra etkinligin cikis noktasi talepler bir kenara birakildi. Etkinligin ‘devrimci’ niteligi tartisilmaya baslandi. Uygulanan ‘dogrudan demokratik’ karar alma sureclerinin olumlu ornek teskil etmesi, insanlari sokaga cikaracak bir momentumun yakalanmasi, butun bunlarin yakmadan yikmadan yapiliyor olma durumu, butun bunlarin hepsi bu kesimler icin umut doluydu. Dahasi kuresel muhalefetin onemli isimlerinin Wall Street’te yasananlara iliskin olumlu yorumlari, bu olumlu yaklasimlari percinledi. Direnis ruhu kendini yeni yuzuyle gostermisti bir kere ve bazilarina gore hicbir sey eskisi gibi olmayacakti.(27)

Katilimcilarin taleplerinden, daha sonra nereye evrilecegi belli olmayan (Obama’nin ekonomide yapacagi reformlar, hareketi Demokratlarin secimlerde oy potansiyeli olarak gormesine ya da kendini burada ifade edemeyen eylemcilerin yeni bir parti girisimi konusulanlar/tartisilanlar arasinda) muglak politik tutumlarina kadar acik bir sekilde belki onceden elestirilebilir durumlari, bu elestirilerden nasiplerini almak bir yana sahiplenildi. Acik bir sekilde hareketin liberal niteligi ovuldu.(28)

Etkinligin farkli cografyalardaki etkileriyle birlikte dusunulmesi, etkinligin elestirilebilirligini gittikce azaltiyordu belki. Benzer tarz ve benzer hedeflerle bu uzunsurelioturma etkinligi kuresellesti. Bu kuresellesmedeki kullanilan tum araclar (ozellikle sosyal paylasim aglari) adeta kutsandi.

Tabi ki bu uzunsurelioturma etkinliginin katilimcilarinin kendilerine ‘Arap Bahar’inin devami’ gibi bir ardillik atfetmeleri, etkinligin bu kadar onyargisiz benimsenmesinde onemli bir etkendi. Yontem acisindan Arap Bahari’nda kullanilan yontemi acikca kullandiklarini beyan eden katilimcilar, yarattiklari ‘Meydan Etkinligi’ kulturuyle de ‘Biz Arap Bahar’inin devamiyiz’i ustune basa basa vurguladilar. Arap Bahari’ndan belki de beklenilen hareketlenmeyi bulamayan yerli muhalifler, Amerika BirlesIk Devletleri’ndeki OCCUPY aktivistlerinin yaptigi gibi kolay ve fazla enerji harcamadan (belki de cok fazla tehlikeyi goze almadan) Arap Bahari’na eklemlenmis oldu. Tabi ki bu firsat

kacirilmazdi; ABD’deki OCCUPY etkinligini olumla, OCCUPY etkinliklerine giris ya da girisimleri olumla ve bu toplumsal donusume eklemlen.

Daha sonrasinda, bu OCCUPY girisimleri yayginlasirken Wall Street’te kullanilan %99 soyleminin populerliginden yararlanilmak istendi. Etkinligin sosyal ve ekonomik kismi olan talepler goz onunde bulundurulmadan, etkinlik sahiplenildi. Kuresel dunyanin yeni direnis biciminin soylemi yerellestirildi. Yerellesen bu soylemin hitap ettigi sosyo-ekonomik grupla (egitimli ama issiz, hayatinin geri kalanini kapitalist sistem icinde daha iyi kosullarda yasamak isteyen ve geleceginin muglakligindan rahatsiz olan grup) Wall Street etkinliklerindeki grubun benzerligi talepler arasindaki benzerligi sasirtici degil. Bu egreti girisimlerin sonuclarini (ve belki de yanilgilarini) ilerleyen surecte gozlemleyecegiz.(29)

Sonsoz

Bu yaziyla birlikte;
‘’OCCUPY’’ etkinligi, ortaya ciktigi andan bu yana, hareketin orgutleyicisi kisi ya da gruplari biraz daha ayrintili ele almaya calistik. Cunku bu kisi ya da grup¬larin sosyo-ekonomik karakterlerinin, etkinligin yonelimini belirlemesinde buyuk bir onem tasidigini dusunuyoruz. Bu karakter etkinlik alaninda yaratmaya calis¬tigi homojen (de)politizasyon ile kendini yeterince gostermektedir.

Iste bu tarz bir ortamda iktidarin farkli bicimlerinden mustarip bireylerin, ezi¬lenlerin kendini ifade etmeye firsat bulamayacagi aciktir. Ezilenler etkinlik icinde (belki de etkinligin bu kadar populerlesmesinden dolayi) kendine bir yer aramis ve bir yanilsama biciminde bunu bulmustur. Bu yanilsama, ezilenlerin nasil ve ne tarafindan ezildigini gizlemis, ortaya sosyal demokrat bir tablo ve taleplere donusmustur.

Bu yanilsama, ezilenler tarafindan etkinlik icinde kimi zaman tartismalara ve hatta kavgalara donusse bile, bu yasananlar cok fazla yansitilmamis etkinligin homojen yapisi korunmak istenmistir. Etkinlik icerisinde farkli muhalif cevrelerin ve ABD’nin ezilenlerinin bulundugu gercegi bizimde gozumuzden kacmamistir. Ancak bu homojen ve siyasetsiz etkinlik anlayisi icinde gorunmez kilinmaya calisilan bu grup ya da bireyler, etkinligin karakterine kurban olmaktadir.

Yazimizla, bu karakteri olusturmaya calisan etkinlik orgutleyicilerinin, bunu hesaplasin ya da hesaplamasin bu tarz bir etkinlikle iktidar odaklarini etkinlige cagirdigi ya da buna yol actigi aciktir. Bunu gozetmemenin bir ongorusuzluk ol¬masindan cok, ozellikle yazidaki iktidar gruplarina iliskin veriler dogrultusunda, belki de sosyal harekete yol acacak kosul ya da durumlarin hepsinin manipule edildiginin gostergesidir.

Butun bunlar bir yana, yazi bu tarz bir eylem anlayisini da sorgulamaktadir. Ozgurlukcu soylemlere burunmus ancak bu soylemlerin altini doldurmaktan bir o kadar uzak ve kaliciligi hedeflemeyen bu yontem; isgalin, dogrudan demok¬rasinin, ozgurlugun, eylemligin vb. kavramlari tuketmeye yonelmis bir iktidar anlayisinin urunudur. Etkinligin en basindan su ana gelinceye kadar sureksiz olacagini goren bir hareket surekliligini iktidar mekanizmalari icinde var edebilir.

Kapitalistlerin ve devletlerin, yeni donemde yuzlerini nasil gosterecekleri¬nin yontemlerini izliyoruz. Bu curetkar mekanizmalar, bunu IMF toplantilari, G8 zirveleri, ekonomik forumlari vasitasiyla acik bir sekilde dillendirirken, kapita¬listlerin ve devletlerin yeni ‘’sorumluluk’’ sahibi yontemleri icin daha sIk isbirli¬gi yapacaklarinin sinyallerini aliyoruz. Bu sorumluluk sahibi yontemleri icinde, toplumsal kaygilar gudup farkli alanlarda degisimlere gitmek ve bu sekilde ezi¬lenlerin orgutlulugunu kirmak ya da baska reformist alanlara yonlendirmek de yatiyor.

Ezilenlerin bu tarz sosyal sorumluluk aldatmacalarina kanmadiklari yerler¬de, etkinliklerin degil isyanlarin sesini duymaktayiz. Cunku isyanin oldugu her yerde, iktidar tarafindan belirlenmis bir mucadeleye ihtiyac duyulmaz. Yasadi¬gimiz cografyadaki halklarin savaslari bunun en buyuk gostergesidir. Iktida¬rin farkli bicimlerine karsi mucadele veren tum ezilenlerin, “sorumluluk sahibi kapitalizm”in tuzagina dusmeden, iktidarin yonlendirdigi populerligi olmasina ragmen toplumsallasamayacak eylemlere katilmayacagi aciktir.

Bunu gorup yillardan beri, kendi ozgurluk savasini veren tum ezilenleri, dev¬rimci eylemin gercekligiyle selamliyoruz.


1. Wall Street’in içerisindeki banka camlarını kırmaya çabalayan ‘Black Block’ eylemcilerine ‘bu bir işgaldir, yıkım değil’ diyerek müdahale eden göstericiler ve tartışmalar için: “#OCCUPYOakland Black Bloc Anarchists Vandalize Whole Foods & Banks”; www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v;=zz22OvY6FTY http://www.dailykos.com/story/2011/11/12/1035907/-To-th...ts,-F***-OFF!-This-is-OCCUPY
2. Hedges, Chris.The Occupied Wall Street Journal, 2011, 1 Ekim; “No Excuses Left”
3. NYCGA. The Occupied Wall Street Journal, 2011, 14 Ekim; “Principles of Solidarity”
4. Zaptçıoğlu, Dilek. Birikim, Sayı 271; “Wall Street’ten Huzur Sokağına: İşgal ve Direniş Günleri”
5. Balta, Ecehan. Sosyalist Demokrasi için Yeniyol; 2011, 10 Ekim; “Kapitalizmin Baş Ağrısı, İnsanlar: “Wall Street’i İşgal Edelim” Hareketi“
6. a.g.e
7. “The 99 percent Decleration”: https://sites.google.com/site/the99percentdeclaration/ :çev. Neşecan Balkan.
8. Zaptçıoğlu, Dilek. Birikim; “Wall Street’ten Huzur Sokağı’na: İşgal ve Direniş Günleri”
9. http://www.non-fides.fr/?We-Are-the-1
10. Foreign Affairs, 2011, Ekim 11: çev. Münevver Çelik
11. http://www.greenpeace.org/turkey/tr/news/dunyayi-isgal-...1/#a0
12. http://www.iwallerstein.com/fantastic-success-OCCUPY-wa...reet/ çev. Doğu Eroğlu
13. http://www.politico.com/blogs/bensmith/1111/For_SEIU_Obama
14. http://www.alternet.org/vision/153541/the_99_versus_wal..._how_ we_can_mobilize_to_be_the_greedy_1’s_worst_nightmare
15. http://www.washingtonpost.com/blogs/ezra-klein/post/we-....html
16. http://www.stargazete.com/yazar/mehmet-altan/yeni-bir-d...0.htm
17. http://www.huffingtonpost.com/jeffrey-sachs/message-to-....html
18. http://articles.businessinsider.com/2011-10-03/wall_str...treet
19. Krugman, Paul. NY Times, 2011, 9 Kasım; “Panic of the Plutocrats”
20. Heterojen: Bir şeyin birbirine benzemeyen parça ya da niteliklerine sahip olması, farklı öğelerden oluşması durumu, ayrışıklık.
21. Homojen: Benzer karakterlere veya yapıya sahip olan.
22. http://en.wikipedia.org/wiki/Flint_Sit-Down_Strike
23. Newman, Alex. The New Amerika, 2011, 5 Kasım; “BiG Soros Money Linked to OCCUPY Wall Street”
24. Treanor, Jill. The Guardian, 21 Ocak, 2010; “Obama announces dramatic crackdown on Wall Street banks: Obama’s ‘new Glass-Steagall Act’ will prevent banks with customer deposits taking risky investment bets” http://www.guardian.co.uk/business/2010/jan/21/obama-ba...eform
25. Göker, Emrah. 2010, 3 Temmuz, Birgün; “Regülasyon Dediğin, Tek Dişi Kalmış Canavar!” http://istifhanem.com/2010/07/03/wallstreetreformu1/
26. http://ekonomi.milliyet.com.tr/dervis-wall-street-isgal...t.htm
http://blog.milliyet.com.tr/-wall-street-i-isgal-et---/...30219
http://www.birgun.net/forum_index.php?news_code=1320676...th=11
http://www.voanews.com/turkish/news/international/Wall-....html
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDet...ID=99
http://213.243.16.15/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&Ar...ID;=99
27. http://bianet.org/biamag/insan-haklari/134155-bir-avuc-...kiyor
http://www.birikimdergisi.com/birikim/makale.aspx?mid=791
http://bianet.org/bianet/dunya/133339-wall-street-eylem...stler
http://sdyeniyol.org/index.php/duenyadan/571-kapitalizm...balta
http://bianet.org/biamag/toplum/133986-yeni-bir-mucadel...si-mi
http://www.birgun.net/world_index.php?news_code=1319215...ay=21
28. http://dipdalga.net/makale/wall-streetten-huzur-sokagin....html
29. http://www.turkishlifenews.com/index.php?option=com_con...d=131
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDet...74993


“...Ezilenlerin bu tarz sosyal sorumluluk aldatmacalarina kanmadiklari yerlerde, etkinliklerin degil isyanlarin sesini duymaktayiz. Cunku isyanin oldugu her yerde, iktidar tarafindan belirlenmis bir mucadeleye ihtiyac duyulmaz. Yasadigimiz cografyadaki halklarin savaslari bunun en buyuk gostergesidir. Iktidarin farkli bicimlerine karsi mucadele veren tum ezilenlerin, “sorumluluk sahibi kapitalizm”in tuzagina dusmeden, iktidarin yonlendirdigi populerligi olmasina ragmen toplumsallasamayacak eylemlere katilmayacagi aciktir.
Bunu gorup yillardan beri, kendi ozgurluk savasini veren tum ezilenleri, devrimci eylemin gercekligiyle selamliyoruz.”

DEVRIMCI ANARSIST FAALIYET


Related Link: http://anarsistfaaliyet.org/bildiriler/bir-%E2%80%9C99%...tiri/

This page has not been translated into Română yet.

This page can be viewed in
English Italiano Deutsch
CARTA OPINIÓN - FAU - SETIEMBRE 2013 - Cuando esperar cambios desde arriba no conduce a nada...

Latest News

Uluslararası | The Left | tk

Sat 26 Oct, 01:25

browse text browse image

Sorry, no stories matched your search, maybe try again with different settings.

Opinion and Analysis

textLiberter Bir Komünizme Doğru Sep 14 by Daniel Guérin 0 comments

Press Releases

Sorry, no press releases matched your search, maybe try again with different settings.
© 2005-2013 Anarkismo.net. Unless otherwise stated by the author, all content is free for non-commercial reuse, reprint, and rebroadcast, on the net and elsewhere. Opinions are those of the contributors and are not necessarily endorsed by Anarkismo.net. [ Disclaimer | Privacy ]