"Eğer bizi asarak ... tahakküm altındaki milyonların, sefalet içinde çalışan ve kurtuluşu arzulayan; bekleyen milyonların bu hareketini, işci hareketini ezebileceğinizi umuyorsanız -eğer düşünceniz buysa, o zaman asın bizi! Burada bir kıvılcımı ezeceksiniz, ama şurda, burda veya orada, arkanızda, -ve önünüzde, ve her yerde alevler yukseliyor. Bu gizli bir ateş. Bunu asla söndüremezsiniz". - Albert Spies, Anarşist Emekçi
Dünya genelinde politik/siyasi, ekonomik, düşünsel iktidar/güç sahiplerinin egemenlerin doğrudan ya da "dolaylı" olarak gerçekleştirdikleri çok boyutlu ölümcül saldırılarının durdurabileceğinin mümkünatını gösteren, doğrudan gündelik yaşamı dönüştürmeye yönelik, çokluğun biraradalığı ile birlikte bir kampanya başka bir mücadele başladı, bundan 122 yıl önce, Chicago; Amerika'da. Amerikan Emek Federasyonu'nun "sekiz saat 1886 Mayis'inin 1'i itibariyle yasal gunluk calisma suresi olmalidir şiarıyla günışığına çıkan mücadelede anarşistler, sosyalistler ve işçiler birlikte yanyana hareket etmeye başladılar. Ve 122 yıldır; 1 Mayıs günü dünyanın hemen her yerinde, çok renkli biçimlerde, hayatın farklı alanlarına anlam verenlerin, şenlikli festivali olarak varediliyor, kimi topraklarda mücadele sonrasında 1 Mayıs gününün işgünü dışına çıkartılarak tatil olma hakkıda elde edildi. Türkiye'de de diğer topraklarda olduğu gibi burjuvazi 1 Mayıs'ı görmezden gelme ya da kendi manipülatif; faşizan sloganlarıyla; gericiliğine katma arzusuyla yanıp tutuşmakta; ancak emek hareketlerinin ve ruhunda özgürlük ateşinin sıcaklığını taşıyanların, her yıl olduğu gibi; bu ikiyüzlülüğü durduracak eylemliliklerle; hayatın diğer alanlarıyla da bağlantı kurarak mücadeleyi genişletiyor ve yükseltiyor. Bunlardan birisi ise, bu yıl 3. kez karşılaşacağımız Uluslar arası İşçi Filmleri Festivali, festivale dair festival organizasyonuna görev alan gönüllü arkadaşlarımızla uzun bir sohbet gerçekleştirdik. Festival organizasyonunda anarşist,sosyalist,komünist özgürlükçü bireylerin ve emek örgütlerinin birlikte varoluşu, totaliterci bir yapıya bürünmeden; ticari hiçbir kaygı gütmeden; farklılıklarla bir aradalığın güzelliği temelinde ortaklaşabileceklerinin sözün ötesinde pratiğini de gerçekleştirmenin bir diğer örneği oluyor. Sohbetimiz; festivalin dünü, bugünü ve yarınına; öğrendikleri ve paylaşabildiklerine dairdi. Türkiye Devleti'nin şu andaki siyasi iktidar sahiplerinden AKP'nin ve modern faşist devletin yaratmaya çalıştığı tek boyutlu gerçeklik algısının şiddeti kullanmasını yasallık silahıyla eline almış olan Polis'in ve Ordu'nun 1 Mayıs'ta sokakları emekçilere, işçilere, devrimcilere kapatmak için gaz bombları, silahlar, panzerler, kendisinin imzasını attığı savaşlarda kullanılmasını kendisinin yasakladığı kimyasal gazlarla korkutmaya ve evlere hapsetmeye çalıştığı emeğin birliğinin "şenlikli festivali" isyanı herşeye rağmen "kendince" varolabildi, sokakları doldurdu. Festival 1 Mayıs sonrasında salonlarda ve sokaklarda direnişin salt bir günden ibaret olmadığının, çok boyutlu özgürlük mücadelesinin çok boyutlu bir biçimde sürdürülmesinin bir pratiği olarak devam ediyor. Sokakları dolduranlar, sokaklardan salonlara, salonlardan sokaklara, isyana, özgürlüğe ve devrime, hayata, şimdi ve yine ve yeniden! "Aşk olsun" hepimize!
Röportajın Devamı için tıklayınız....
Festival ile ilgili olarak ayrıntılı bilgi almak, filmler hakkında bilgilenmek, festival gazetesine ve festival kataloğuna ulaşmak için festival sitesine aşağıdaki banere/animasyona tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Sendikalı oldukları işten çıkarılan 400 Yörsan işçisinin direnişi 132. gündür devam ederken, işçilerle dayanışmak, direnişlerine destek vermek adına Yörsan ürünlerini boykot etmeye çağırıyoruz!!!!.
İnsan türünün dünya üzerinde ayak basmadığı ve yaşamadığı bir coğrafya yok. Yine aynı dünyanın her coğrafyasında, her gün yüzlerce insanın kanının döküldüğü savaşlar hüküm sürüyor. İnsanlık din, etnik köken, ekonomik çıkarlar ve kimi zaman da demokrasi için katliam yapıyor; şiddeti egemen kültür olarak hayatın vazgeçilmez bir unsuru olarak yaşatıyor.
İnsanlık ürettiği savaşlar için yaratıcılıkta hiçbir sınır tanımıyor. Geliştirdiği bilim ve teknolojiyi önce askeri kullanımın hizmetine sunuyor ve çıkarılan her yeni savaşta akla hayale sığmayan zulüm biçimleri geliştiriyor.
Ama aynı insan türünün sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çok başka fertleri ise, her şeye inat ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunuyor. O insanlar için barış, iki savaş arasında geçirilen zaman değil. Tam tersine barış onlar için en doğal talep ve yürüdükleri yolun ta kendisini ifade ediyor.
haberin tümü
19 Nisan Cumartesi günü İstiklal Caddesi, "biz erkek değiliz" sesleri ile çınladı. İtalyan sanatçı Pippa Bacca ile gündeme taşınan, aslında gazetelerin üçüncü sayfalarında artık sıradan bir olay olarak görmeye alıştığımız tecavüze ve erkek egemen anlayışa "biz erkek değiliz girişimi" katılımcısı erkekler ve aynı göğün yarısını ellerinde taşıyanlar olarak destek veren kadınlar İstiklal Caddesinde yoğun katılımlı bir eylem yaptılar.
"Biz erkek değiliz girişimi" üyeleri, erkek egemen sistemin reddi anlamında taktıkları duvaklarla, "öldürmek erkeklikse, tecavüz etmek erkeklikse, homofobik olmak erkeklikse, askere gitmek erkeklikse biz erkek değiliz" yazılı dövizler ile Galatasaray Lisesi önünden Taksim meydanına yürüdüler. Yürüyüş sırasında biz erkek değiliz sloganlarına ve alkışlara çevredende yoğun bir katılım oldu.
Taksim meydanında okunan basın açıklamasından sonra eylem "şimdilik" sona erdi. Eylemde okunan basın açıklaması :
Pippa Baccanın korkunç ama çok da sıradışı olmayan ölüm biçimi, yani tecavüz edilerek öldürülmesi, sansasyonel bir durum yarattı bu defa. 8 martta başladığı yürüyüşünü savaşların olduğu ya da güvenliksiz olarak nitelenen bir rotada gerçekleştiren bir kadın sanatçı ve yabancı olmasıydı bu sansasyonun nedeni. Trajik bir biçimde dikkat çekmeye çalıştığı öntargıların kurbanı olması da vicdanları sarstı belki.
Ama ikiyüzlülüğü de ortaya çıkardı bu olay. Sanki bu ülkede hergün namus-töre-iffet adına kadınlar öldürülmüyormuş gibi; biz Avrupanın ahlaksızlığını almadık minvalinde nutuklar çeken bir başbakan yokmuş gibi, kadınlara yönelik taciz-tecavüz-salsırı ve öldürme olayları nerdeyse sıradan olaylar değilmiş gibi, medya ve yetkililer namusumuzu hemen temizleyiverdiler. Bizi elaleme rezil eden bir alçak hemen derdest edildi. Hemen diplomatik yollarla özürler dilendi, manşetler atıldı, haber bültenlerinde alçak tecavüzcü teşhir edildi. Sanki iffetsiz Avrupalı kadınlara yönelik taciz ve tecavüzün neredeyse bir milli erkek sporu haline gelişi, sokaklarda kadınların her an tacizle karşılaşabiliyor olması, bir kuytuda ya da herkesin gözleri önünde öldürülüyor olması, intihara zorlanıyor olması başka bir ülkeye ait olgularmış gibi; sanki AKPli bir kadın milletvekilinin sonuçlarını bile açıklamaya ürktüğü ensest araştırması başka bir ülkede yapılmış gibi.
haberin tümü
Avrupa 5. Küresel Eylem Toplantısı Atina 20 / 27 Ağustos
PGA- 1988 de başladı, ve çeşitli antikapitalist ve otorite karşıtı prensiplere uygun (yazının sonunda PGAnın temel ilkelerini bulabilirsiniz) ortak çaba ve uygulamaları paylaşan grupları ve insanları koordine eden yaygın bir yapı ve araç oldu. PGA, G8, WTO, Dünya Bankası ve IMF ye karşı uluslararası eylem günlerinin yanısıra, 1999 da Kıtalararası karavan projesine ön ayak oldu. PGA, Seattleda, Cenovada, Pragda ve bunlardan daha az popüler birkaç eylemde de , pekçok hareket ve düşüncenin arkasındaki harekete geçirici güçtü. Uluslararası teşebbüsler ve yerel çabaların birleşme noktasında, PGA ye yakın gruplar şu anda durgunluğu önlemek için yeni yollar arıyor.
Avrupada, PGA ilkeleriyle bağdaşan gruplar 2 yılda bir, ev sahibi kolektifin aracılığıyla buluşuyorlar. 1998 den beri, bu konferanslar, bizim ortak eylemlerde daha iyi organize olmamızı sağlayan bağlar kurma ve deneyim ve bilgi değişimi günleri için fırsat olagelmiştir.
PGA-Avrupa nın 5.toplantısı, bu kez, Yunanistanda gerçekleşecek
PGA Avrupanın son toplantılarında açılan tartışmayı organize ve koordine etme sorumluluğunu Balkanlardaki merkezsiz bir aktivist ve kolektifler ağı üstlendi (decentralized Balkans network). Bu durum bu insiyatifin en büyük avantajıdır. Toplantıyı düzenleyen, geçmişteki diğer konferanslarda olduğu gibi yerel bir kolektif değil, onun yerine, canlı ve merkezsiz bir Balkan ağıdır.
haberin tümü
Yaşamakta olduğumuz birçok olay, üçüncü sayfa ülkesindeymişiz hissi uyandırıyor.
Pippa Baccanın korkunç ölümü ikiyüzlülüğümüzle yüzleşme fırsatı verebilir belki. Kadınlara yönelik baskılar ve saldırıların sıklıkla yaşandığı bir ülkedeyiz. Pippa T.C. devleti vatandaşı olsaydı, büyük ihtimalle, üçüncü sayfa haberi olarak kalacaktı bu olay. Ele güne rezil olduk kaygısıyla verilen demeçlerin, yapılan haberlerin her tarafında ikiyüzlülük akıyor. Bu ülkede kadınlar yoğun bir şekilde şiddete ve saldırıya maruz kalıyor, öldürülüyor ve buna birçok kisve bulunuyor. Biz bu kisveleri reddeden erkekler olarak, tepkimizi göstermek için bir yürüyüş/gösteri yapacağız. Tecavüz etmek erkeklikse BİZ ERKEK DEĞİLİZ! Namus bekçiliği yapmak erkeklikse BİZ ERKEK DEĞİLİZ! Öldürmek erkeklikse BİZ ERKEK DEĞİLİZ! Homofobik olmak erkeklikse BİZ ERKEK DEĞİLİZ! diyeceğiz ve kara duvaklar takıp yürüyeceğiz. Yanlız değiliz; kadınlar da bizimle olacak. Üçüncü sayfa ülkesinde yaşamak istemiyoruz! KARA DUVAKLI ERKEKLER. Buluşma yeri: Galatasay Lisesi ile Yapı Kredi Bankası arasındaki heykelin önü Zaman: 19 Nisan Cumartesi Saat : 17.45
haberin tümü
Zabalaza Anarşist Komünist Cephesi ( http://www.zabalaza.net )
Güney Afrika Ulaşım İşçileri Sendikasının (SATAWU) üyelerine Zimbabweye gönderilecek Çin silahlarını boşaltmayı ve taşımayı yasaklayan kararını selamlıyoruz ve destekliyoruz. Bu işçi sınıf dayanışmasının ve enternasyonalizmin cesaretlendirici bir işaretidir ve bu tür eylemlerin gerçekten silahların hedeflerine, yani Zimbabwe Savunma Kuvvetlerine, ulaşmasına engel olacağını umuyoruz.
Aynı zamanda ulaşım işçileri başarısız olursa, Zimbabwe cumhurbaşkanı Robert Mugabenin dostları direnişi atlatmanın bir yolunu bulursa, Zimbabwe halkının yanında olan herkesin tavır almaya hazır olması gerekir. SATAWUnun eylemi silahların Günay Afrika toprakları üzerinden imbbaweye ulaşmasını durduramazsa ülkedeki tüm ilerici kuvvetleri müdahalede bulunmaya çağırıyoruz.
29 Mart 2008de Zimbabwede parlamento, başkanlık ve belediye seçimleri gerçekleşti. Bu, Demokratik Değişim Hareketinin (MDC) Robert Mugabenin 28 yıllık iktidarını yerinden etme denemelerinin sonuncusunu temsil ediyordu. Bir dizi çekişmeden sonra bu denemeler 2000 yılından beri bir kördüğümle sonuçlanmıştı.
Parlamento seçimlerinin sonuçları MDCnin dar bir çoğunluğa sahip olduğunu gösterdi, ama başkanlık seçimleri anlaşılmaz şekilde ertelendi. Bunun hedefi, büyük olasılıkla Mugabenin ejimine yoksullaştırılmış ve zalimce yönetilen kitleler üzerindeki otoritesini yeniden gösterme
fırsatı vermekti.
Gerçekler dünyanın ilerici güçleri tarafından ve ekonomik, toplumsal ve siyasal eşitlik ve adalet için mücadele edenlerce iyi biliniyor. Şimdi Mugabenin bu açık tutumu karşısında, roketatarlar ve kalaşnikoflar içeren Çin silahları sevkiyatı biçiminde yeni bir tehlike gündeme geldi. Bunların Zimbabwedeki demokratik güçleri bastırmak için kullanılmasından ve bunun sonucunda da binlerce Zimbabwelinin hayatını kaybetmesinden korkuyoruz.
Zimbabwe halkının ırkçı egemenliğe karşı kahramanca direnişini ve 1980de Ian Smith rejimini başarıyla alt etmelerini hatırlıyoruz. Direniş hem Zanla ve Zipra gerillalının dahil olduğu çoğulcu, hem de beyaz Rodezyalıların çoğunluğu bağımsızlıktan sonra ülkeyi terk etmeyi tercih etse de çok-ırklı bir yapıya sahipti.
Ama apartheid kalıntılarının suikast denemelerini göz önüne alındığında bir miktar gerçekliği olsa da Mugabenin paranoyasının halkın davasına verdiği büyük zararı da biliyoruz. Matabelelandın [1] ölüleri için ve Murambatsvina Operasyonu [2] sonucunda yerinden edilenlerin adalet
çığlıkları bu zararı en iyi şekilde gösteriyor.
Şimdi tüm dünyanın gözleri önünde ve Güney Afrika Kalkınma Topluluğu tahmin edildiği gibi bilindik etkisiz taahhütleri arasında sallanırken Mugabe sadece muhalefetin bir adım önüne geçmedi, halkının geleceğini de çaldı.
Basın mensupları ülkeden atılıyor ve seçim gözlemcileri çoktan kaçtılar. Artık sokaklarda akacak olan kan görünmez ve denetlenemez olabilir: İşkenceler, cinayetler, tahliyeler, mala el koymalar ve saldırılar hakkında sınırlı raporlar gelmeye başlıyor.
Ve şimdi bu rejime Çin silahı sevkiyatını suçüstünde yakaladık. Gerilemesinin son aşamasındaki bu rejim, dünyanın en yüksek enflasyon oranlarına ve düşünülebilecek en çirkin toplumsal çürüme belirtileri sergileyen bir egemen sınıfa sahip.
Tüm ilerici grupları, örgütleri ve bireyleri barışçıl yollarla veya gereken şiddeti kullanarak dünyanın en berbat diktatörlüklerinden birine silah sevkiyatını fiziksel olarak engellemeye çağırıyoruz. Bu çağrı, dünyanın ilerici kuvvetlerini bu konuyu gündeme taşımaya ve olası katliamları engellemeye de davet eder.
Bunlar yapılabilir:
* Güney Afrika liman otoritelerine silah sevkiyatının bu topraklara ayak
basmaması için bası yapmak;
* Güney Afrika, Çin ve Zimbabwe elçiliklerini, bu devletlerin sıradan
insanlarına değil, hükümet temsilcilerine karşı nöbetler, protestolar ve
diğer şiddet içermeyen doğrudan eylemlerle hedef almak;
* Sevkiyatın planlanan rotası ve şekli hakkında bilgileri toplamak ve
yaymak;
* Bu rotaları şiddet içermeyen yollarla keserek silahların hedeflerine
ulaşmasını engellemek;
* Eğer silahlar oraya erişirse, Güney Afrika-Zimbabwe sınırını kapatmak;
* Ulaşım işçilerinin silah sevkiyatını boşaltma ve ulaştırmayı
reddetmelerine destek olmak ve sürdürülmesine yardımcı olmak;
* Bu görevde baskı altına alınabilecek ulaşım işçilerinin ve diğer
herkesin yanından olmak;
* Bu mücadeleyi doğrudan Çinin Tibet halkını bastırma seferberliğini parçalamaya yönelik uluslararası muhalefete bağlamak ve 2008 Olimpiyatlarını milliyetçi spor karşılaşmalarının devasa insan hakları ihlallerini gizlemek için kullanıldığı Nazi Almanyasındaki 1936 Olimpiyatlarının bir benzerine çevirmek.
Bunları biliyoruz:
* Çin Okyanus Ulaşım Şirketine ait An Yue Jiang adlı bir Çin gemisi Zimbabweye gönderilecek silahları Durban limanına bırakmış durumda.
* Kargo, küçük silahlar ve kalaşnikoflar için yaklaşık üç milyon mermiyi, 3 500 havanı ve havan topunu ve roketatarlar için 1 500 roketi kapsıyor ve toplam değeri 1,2 milyon dolar.
* Geminin sevkiyat işlemlerinin seçimlerden sadece üç gün sonra tamamlandığı iddia ediliyor.
* SATAWU silah sevkiyatını boşaltmayı ve taşımayı reddediyor, ama bu başka birinin bunu yapmayacağı anlamına gelmiyor.
* Zimbabwenin başkenti Hararede on kadar silahlı Çin askerinin askeri yetkililerle beraber olduğu görülmüş.
SEVKİYAT HALKIN DOĞRUDAN EYLEMİYLE DURDURULMALI!
MUGABE DÜŞECEK! BİZ, AFRİKA HALKI, ONUN YERİNE GEÇECEĞİZ!
Notlar:
[1] 1982-83 yıllarında gerçekleşen Matabeleland Katliamı iktidardaki ZANU-PFnin Matabeleland bölgesinde yaşayan Ndebele halkına karşı giriştiği bir etnik temizlikti. Yaklaşık 20 bin insanın hayatına mal oldu.
[2] İngilizceye Çöpü Atma Operasyonu olarak da bilinen Murambastvina Operasyonu, gecekondu mahallelerine yönelik şiddetli bir temizlik hareketıydı. 2,4 milyon insnaın yerinden edilmesiyle sonuçlandı. Bkz.
http://en.wikipedia.org/wiki/Operation_Murambatsvina
Kaynak: http://www.anarkismo.net/newswire.php?story_id=8662
Pippa Baccanın tecavüze uğrayarak katledilmesini protesto eden kadın örgütleri, Ankara Kızılay Atatürk Bulvarı'nı trafiğe kapattı. Tecavüz her yerde öfkemiz büyük pankartını açan kadınlar, daha sonra Gima önünde bir açıklama yaptılar.
Sendikalaştıkları için işten atılan ve mücadelerini aylardır işyerlerinin önünde sürdüren Yörsan işçileri, Arçelik işçileri, Cerrahpaşa ve Çapa hastanesi'ndeki temizlik işçileri birbirinin sesine ses gücüne güç katmak için bir araya geliyorlar.
Sendika hakkımız için 19 Nisan Cumartesi günü saat 14.00'de Taksim Tramvay durağında buluşup topladığımız binlerce imzayı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na göndermek için Galatasaray Postanesi'ne yürüyoruz.
Tüm emekçileri ve duyarlı herkesi gücümüze güç, sesimize ses katmaya çağırıyoruz.
Ya hep beraber ya hiçbirimiz
Toplam 21.5 ay hapis cezasına çarptırılan, 7.5 ay hapis yattıktan sonra infaz yasası gereği 28.07.2007 de tahliye edilen vicdani retçi Halil Savda, Yargıtay tarafından onanan, “emre itaatsizlikte ısrar” suçlamasıyla ikinci kez yargılanarak mahkum edildiği 15.5 aylık hapis cezasını çekmek üzere bir kez daha Çorlu Askeri Hapishanesi'ne götürülüyor.
Vicdani retçi İsmail Saygı'nın Maltepe Askeri Cezaevi'nde şiddet görmesini ve tutuklanarak Kars'a gönderilmesini protesto etmek için 27 Mart 2008, Perşembe günü, saat 13.00'de Galatasaray Meydanı'nda yapılan Vicdani Retçi İsmail Saygı ile Dayanışma İnisiyatifi'nin basın açıklamasını okuyan Halil Savda, polis tarafından yapılan kimlik kontrolünde gözaltına alınmıştı.
[ savaskarsitlari.org ]
haberin tümü
Ocak 2003'te kuruluş nedenlerini Bağımsız Basın Merkezi - İstanbul (Indymedia-İstanbul) girişimi genelgeçer ve egemen' basın yayın organlarının ya da/ve de kartellerinin, dünya ve ülke egemenlerinin yandaş olduğu statükolar doğrultusunda, birçok gerçeği haber süsü altında çarpıtarak hatalı/yanlış ya da eksik istihbarat/bilgi/veri sağlamalarından rahatsızlık duyan bir grup insanın meydana getirdiği bir oluşumdur.
Bu girişim Türkiye içinde ve dışındaki haber edinme kaynaklarını göz ardı etmeksizin kendi haber ağını oluşturmayı ve Türkiye ile dünyada mümkün olan en geniş kitlelere - internetin ülke insanlarınca hâlâ zor ulaşılabilen bir iletişim aracı olması gerçeğine karşın - sesini duyurmayı amaçlamaktadır.
Site Türkiye'de neyin, niçin, nasıl, nerede, ne zaman ve kim tarafından' yapıldığını aktaran ve her türlü basınsal çarpıtmaların yıkıcı etkilerine karşı duran bir oluşum olmak amacıyla yola çıkmıştır ve yoldadır.
Bağımsız Basın Merkezi-İstanbul (Indymedia-İstanbul) egemen basın yayın kanalları aracılığı ile sesini duyuramayanların sesine aracılık edecektir. metniyle açıklayarak yayına başlayan ve aradan geçen beş yılda bu ilkelerinden taviz vermeden yayın hayatını sürdüren İstanbul Indymedia'ya erişim engellendi.
Erişimin engellenmeye başlandığı saatlerde sitede şu yazı görünüyordu: BU SİTEYE ERİŞİM ENGELLENMİŞTİR / Gaziantep Araban Sulh Ceza Mahkemesi , 21/03/2008 tarih ve 2008/418-171 nolu kararı gereği bu siteye erişim TELEKOMÜNİKASYON İLETİŞİM BAŞKANLIĞI'nca engellenmiştir. Bunun üzerine Araban'a giden avukatlar Araban Sulh Ceza Mahkemesi'nin böyle bir kararı olmadığını öğrendiler. Avukatlar Araban'dan ayrıldığı saatlerde sitemiz bir süreliğine açıldı. Çok kısa bir süre sonra ise siteye erişim tekrar engellendi ve bu sefer sitede BU SİTEYE ERİŞİM ENGELLENMİŞTİR / Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi , 21/03/2008 tarih ve 2008/418-171 nolu kararı gereği bu siteye erişim TELEKOMÜNİKASYON İLETİŞİM BAŞKANLIĞI'nca engellenmiştir yazısı görünmeye başlandı. Aynı tarihler ve karar numarası olmasına karşın sadece mahkemeler değişmiş, Gaziantep Araban Sulh Ceza Mahkemesi'nin yerini Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi almıştı. Şu an için siteye erişim Türk Telekom DNS'leri üzerinden hala engelleniyor.
Indymedia sansürle susturulmaya çalışılıyor. Ama sadece çalışılıyor, çünkü internette sansürün teknik olarak olanaklı olmadığını TC savcıları henüz öğrenemedi. Indymedia yayınına devam ediyor. İstanbul Indymedia'ya farklı yollardan ulaşabilirsiniz. Bu yollardan bazıları:
- http://istanbul.bbm.indymedia.org adresi.
- http://anonymouse.org/anonwww.html adresi üzerinden bağlantı
- Ağ bağlantınızın DNS ayarlarını değiştirmek.
2. ve 3. yöntemi engellenen tüm sitelere erişim için de uygulayabilirsiniz.
Sitemizin farklı adreslerden değil kendi adresi http://istanbul.indymedia.org üzerinden izlenebilmesi için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. http://istanbul.indymedia.org adresinden yayınımız halen devam ediyor, Türkiye'den Türk Telekom bağlantıları ile siteye ulaşmaya çalışan ve engellenen izleyicilerin sitemize ulaşması için kullanabilecekleri yöntemleri duyurursanız İstanbul Indymedia'yı susturmaya yönelik bu uygulamayı kolaylıkla aşabiliriz.
Dayanışmayla.
İstanbul Indymedia - BBM Gönüllüleri
haberin tümü
İsyancı Sıfırıncı Delege Subcomandante Marcos
Burjuvazi'nin emekçilere; yaşamlarını devam ettirmek için çalışmak zorunda olan biz modern kölelerine dayatmakta olduğu ölümcül tekboyutlu yaşam biçimin dışında başka pratikler varoluyor. Tarih'in ilerlemeci doğrusal akışını şenliklibir şekilde özgürlüğin ateşiyle yakanlar; baskının; zorun; itaatin, teslimiyetin, yok sayılmanın, görmezden gelinmenin her türlüsüne karşı direnişini yaratıyorlar.
Bugün 18 Mart 2008; yaratıcı özgürlük alevinin yaşamı sardığı ve onu çok renkliliğinle birlikte yeniden yarattığı bir başka deneyimin döngüsü. 18 Mart 1871'de bir başka yağmur damlası hayat vermeye başladı. Sömürücü kanlı İktidarların savaşları sırasında; yağmalanmaya çalışılanlar; Paris'te ayaklandılar ve kendi pratiklerini 72 gün boyunca özgürlükçü bir yaşamı özgürlükçü bir biçimde kendileri yarattılar, öncesinde Paris Hükümeti'nin şenlikli bir şekilde yok ederek; alaşağı ederek. Aynı zamanda komün deneyimi tarihteki bilinen ilk özyönetimin gerçekleştirildiği bir deneyim olarak; bugüne de iz bırakan bir hayat tohumu oldu. Yanılsamacı özgürlük teorilerinin dışında; hayatın pratiğiyle herkes kendi yaşamında her kararına katıldığı doğrudan demokrasi ve doğrudan eylemle şekillenen pratikte her türlü dayatma da yok edildi. Zorunlu askerlik kaldırıldı. Komün savunması katılmak isteyenler özgür kararları doğrultusunda savunmaya katıldılar. ve 72 gün boyunca başka bir dünya başka bir yaşam yaratılmış oldu. Komün'ün bugünkü hafızalardaki yeri ve bugünkü özgürlükçü her türlü mücadeleye sağlamış olduğu etkileri tanımlamak pratik olarak mümkün değil ancak Meksika'da 1994 yılındaki isyanlarıyla birlikte kimsenin kimseyi temsil etmediği;özgür yeni bir yaşam kuran Zapatista'lar ondan da elde ettiği deneyimleriyle birlikte; otoriter devletçi sosyalist yapılanmaların yanılsamalarına kanmadan komün'e en yakın ve onun ötesinde iktidarların ötekileştirdiği hayattaki ezilenlerile dayanışarak tüm "teferruatlar"ın kurabileceği başka dünyaların şimdiden yaratılabileceğini ve bunun bir sözün ötesindeki yaşanılan bir gerçeklik olduğu kanıtlayan ve mücadeleye devam eden bir isyan hareketi olarak yaşamaya ve yeni hayatları yaratmaya devam ediyor....
Yürüyerek ve büyüyerek, Sorarak ve öğrenerek; konuşarak ve dinleyerek, özgürlükten; sonsuz hayattan, sevgiden ve aşktan yana; hayat için ve ölüme karşı, hayatla birlikte, şimdiden; şimdi ve gelecek için!
Yeter Artık! Ya basta!
haberin tümü
Vicdani retçi İsmail Saygı tutuklandı
7 ay askerlik yaptıktan sonra 15 Kasım 2006 tarihinde vicdani reddini açıklayan İsmail Saygı, 16 Mart 2008 Pazar günü İstanbul'da gözaltına alındı.
Hakkında firardan dolayı gıyabi tutuklama kararı bulunan Saygı önce Üsküdar inzibatına teslim edildi. Ardından Selimiye Askeri Savcılığına çıkarılan Saygı burada tutuklanarak Maltepe Askeri Cezaevine götürüldü. İsmail Saygı'nın 3 gün içerisinde Sarıkamış Askeri Cezaevine nakledilmesi bekleniyor.
Bizler İsmail Saygı'nın vicdani ret tutumunu sahipleniyor ve destekliyoruz. Kamuoyunun dikkatini bu yöne çekmek ve İsmail Saygı ile dayanışmak amacıyla 19 Mart 2008 Çarşamba günü saat 14:00'te Galatasaray meydanında basın açıklaması yaparak uzun soluklu bir kampanyanın startını vereceğiz.
İsmail Saygı ile Dayanışma İnisiyatifi
Daha fazla bilgi: savaskarsitlari.org
16 Mart 2008 günü Bayazıt Meydanı'nda toplanan DTP'liler, Yurtsever Gençlik üyesi öğrenciler ve "78.. 88..2008... Devlet Yapar Katliam!" pankartı açan Anarşistler, 1978de Beyazıtta üniversiteden çıkan öğrencilerin üzerine bomba atılması sonucu 7 öğrencinin öldürüldüğü katliamı ve Halepçede 1988de Saddamın Kürtlere yönelik gerçekleştirdiği katliamı protesto ettiler.
Polisin yoğun önlemiyle gergin bir şekilde başlayan protesto eyleminde DTP'lilerin "Halepçe ve Beyazıt Katliamlarını unutmayacağız" yazılı Türkçe ve Kürtçe pankartının yanı sıra Anarşistlerin "78.. 88..2008... Devlet Yapar Katliam!" pankartı da ilgi gördü. Ayrıca anarşistler, "Ger dewlet bike, Kom kuji dike" "Em li péy azadi. em li pey anarşi" "Halepçeyi unutma unutturma." "Devlet yaparsa katliam yapar"sloganlarıyla alandaki yerlerini aldılar.
Yaklaşık bin kişinin katıldığı eylemde Kürtlere yönelik baskı ve imha politikalarına son verilmesi talep edilen eylemde konuşan Metin Bedir, 16 Mart 1988 günü dünyanın gözleri önünde Kürtlere karşı bir soykırımın yaşandığını ve dünyanın güç merkezlerinin bu katliama seyirci kalarak suça ortak olduklarını vurguladı. Açıklamada, Saddam Hüseyin'e o dönemde yüklenen misyonun bugün de AKP'ye yüklendiğini söyledi, PKK'ya yönelik, Kuzey Irak'a yönelik Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kara ve hava operasyonlarını da eleştirdi.
Bu yıl altıncısı düzenlenen "Uluslararası
Gezici Filmmor Kadın Filmleri Festivali", İstanbulda
Bu yıl 14 - 22 Mart 2008 tarihleri arasında
yapılıyor. 13 ülkeden 46 filmin sinemaseverlerle buluşacağı festivalin teması Kadınların
Tarihi: İtaat, İsyan, Feminizm olarak belirlendi.
Fransız Kültür Merkezi ve Beyoğlu Alkazar Sineması
salonlarında gösterilecek filmler, İstanbuldan sonra 28 -
29 Martta Eskişehir, 04 - 05 Nisanda Tunceli ve 11 - 12
Nisanda Vanda izleyicileri ile buluşacak. Festivalde film
okuma atölyesi ve yönetmenlerle söyleşiler de
gerçekleşecek
6. Uluslararası Gezici Filmmor Kadın
Filmleri Festivalinde yarın ( 18 Mart 2008) : Alkazar
Sineması Seans Filmler 13.00 Özgürlük Tutkusu
15.00 Judith Butlerla Başbaşa 17.00 Cinsel Saldırıya Son!
19.00 Köle Pazarı 21.00 Çalışkan Rosie
Fransız Kültür Merkezi Seans Filmler 11.00
Saklı Tutsaktan Yeniden Doğuşa Shushanik Hakkında İki Üç
şey 13.00 Satılık Değil Gündelik Hayatın
Pornografisi 15.00 İsyan-i Nisvan 17.00 Kadın Kurtuluş
Hareketi Tarihinden 19.00 Kontrol Dilsizleştirme La Fondöte
Kimsenin Evcili Kameralı Kadın Helin
Filmmor Kadın
Kooperatifi İstiklal Caddesi Bekar Sokak No:7/6 34435
Beyoğlu / İstanbul 0212 251 59 94 www.filmmor. org
15 Mart Cumartesi günü; ABD, İngiltere ve diğer egemen destekçilerin Irak haklarına demokrasi getirmek yalanlarıyla süsledikleri; katliamlarla kanlara buladığı Irak işgali'nin 5.yılında savaş karşıtı eylem düzenlendi. Kadıköy'deki İşgal karşıtı buluşmada; İşgal altındaki Irak sınırları altında yaşam mücadelesi vermekte olan Halklarla dayanışma mesajları da iletildi. Eylemde sendikalar; sivil toplum örgütleri, partiler; savaş karşıtı örgütler, bağımsız bireyler ve anarşistler yer aldı. Ayrıca İşgalin 5. yılında savaş karşıtı; tekrarlanan ve birçok zaman anlamını yitiren sözlü dayanışmanın dışında doğrudan eylemini gerçekleştiren; Anarşist;Liberter Komünist, anti-militarist Hakan Filizlibay Vicdani Total Reddini açıklayarak iktidarlara ve savaşlarına; militarist sistemin ve "karşısındaki" herhangi bir militarist örgütlenmeninde içinde yer almayacağını belirtti.Filizlibay; Okuduklarının birer yazı; gördüklerinin de salt birer görüntüden ibaret olmadığının farkında olan herkesi savaşa karşı doğrudan eylemlere çağırarak; hiçbir iktidar ve onu yeniden üreten mekanizmaların içinde yer almamaya çağırdı.
Devamı
Her sene iki milyona yakın öğrenciyi dershane kapılarında süründüren
ÖSS, bugün toplumun gözünde adil ve meşru bir sınav değildir.
Aksine bu sınavın adaletsizliği, yaşadığımız toplumun büyük bir kesimi
tarafından gün geçtikçe daha büyük tepkiyle karşılanmaktadır.
24 Şubatta Ümraniyede elbirliği ile ilk kez düzenleyeceğimiz ÖSS
karşıtı forumda söz alıp bu sınava karşı tepkimizi ve taleplerimizi
beraber dile getireceğiz. Bir forumla ÖSS duvarının
yıkılmayacağını biliyoruz. Fakat bu
forumun ÖSS duvarının yıkılmasını sağlayacak
dayanışmayı ve mücadeleyi geliştirme yolunda önemli bir adım olduğunun
da farkındayız.
Yaşadığımız
coğrafyadaki eşitsizliklere duyarlı herkesi bu adaletsiz eleme sınavına
karşı bu forumda elbirliği yapmaya davet ediyoruz.
Forumu Düzenleyen Kurum
ve Örgütler: 78' liler Ada-Der; Anadoluda Yaşam Tüketim
Kooperatifi; Demokratik Gençlik Derneği; Dev-Lis; EHP Gençliği;
Esenyurt Kolektifi; Eğitim-Sen İstanbul 3 Nolu Şube; Mayısta Yaşam
Kooperatifi; Geleceğimizi İstiyoruz İnisiyatifi; Genç Düş; Yeni Dünya
Gençliği
Tarih: 24
Şubat 2008 / PAZAR
Saat:
10:00
Etkinlik adresi: Cennet
Düğün Salonu Mustafa Kemal Mah. Emlakçı Durağı 3004 Cad.
Ümraniye-İSTANBUL
İletişim: ossforumu@yahoo.com
Daha fazla bilgi
için:
http://www.koordinasyon.net/php/haberler.php?haberid=182
http://www.koordinasyon.net/php/oss.php
Kadınlara "Ellenmekten bıkmadınız mi?" demek için, Tacize karşı süper çözüm mor iğnelerimizi dağıtmak için
Alanımızın daraltılmasına izin vermemek için
Dayanışmanın keyfini yasamak için
Bu cuma ve 8 Mart'a kadar her Cuma
Taksimde saat 20.00'de Mis Sokak girişindeyiz.
Kadınlar, ellenmekten bıkmadınız mı?
Kadınlar,
Sokakta, lokantada, vapurda, otobüste, işyerinde, tanıdığınız, tanımadığınız,
hoşlandığınız, hoşlanmadığınız bazı erkekler tarafından ellenmekten,
omuzlanmaktan, çimdiklenmekten, dokunulmaktan bıktınız mı?
Baygın ya da saldırgan bakışlarla süzülmek, sözle taciz edilmek, istemediğiniz şeylere zorlanmak, canınıza tak mı dedi? Bıyık burup, size yanaşanlara tepkinizi
göstermek için hiç uygun bir araç aramadınız mı? Artık vapurdan inerken ya
da binerken itilip kakılmaya dur demek istiyor musunuz?
İşte sarkıntılığa karşı süper bir koruyucu: karşınızda göz süzen peşinizden
gelen, bizi aşağılayan laflar geveleyen, bıyık burarak yalanan, bacaklarınızı
süzen, elleyen, koklayan, bakan, saldıran tüm erkeklere karşı küçücük taşınması
kolay ama etkili bir silah. Şimdi size harika bir ürün tanıtmak istiyorum.
Elimde gördüğünüz bu mor iğne paslanmaz çelikten, nikel-krom alaşımlı
olup, 7 cm uzunluğundadır. Üzerinde bulunan mor kurdele tüm giysilerinizle
kullanabileceğiniz bir aksesuar görünümündedir.
Bu şık aksesuarın aynı zamanda size sarkıntılık edenlere karşı savunmanızda
bir araç olduğunu şimdi size göstereceğiz. Hareket şu.. Hiç acımadan batırın,
korkmanıza gerek yok, tetanos yapmaz. Bu iğne MOR İĞNE kampanyasının bir ürünüdür.
Kampanya grubumuz kadınlardan meydana gelmiş olup, elle sözle, gözle yapılan
sarkıntılığa karşı etkin ve kalıcı önlemler geliştirmeyi amaçlamaktadır.
morigne.blogspot.com
haberin tümü
Kapitalist iktidarların; muktedirlerin kendi sırça köşklerini yaratmakta zorla kullandığı ezilenler; iktidarların kendilerine reva gördüğü kaderciliğe; sessizlik ve çaresizliğe karşıdan kurucu yanıtlarını üretiyorlar; bir araya gelip örgütleniyorlar. Doğrudan çok boyutlu tahakkümü ve ölümün örgütleniş biçimi olan kapitalizmi yıkacak olan, örgütlü mücadele yolunda üretimden gelen güçlerini kullanmanın farkındalığında, direnişin ve dayanışmanın şenlikli çemberinde ilerliyorlar. DAVUTPAŞA KATLİAMINA TERSANELERDEN ÖFKE! "Davut paşa katliamının sorumlusu çürümüş düzendir." Davutpaşa’daki iş cinayetinde yaşamını yitiren çoğu işçi 20 kişi’yi anmak ve “işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirleri’nin alınmasını talep etmek için, Tuzla Gemi tersanesi önündeydik. Burada “Artık Yeter! İş cinayetlerine son – TİB/DER” Yazılı pankartı açarak ajitasyon konuşmaları eşliğinde işçileri toparladık. İşçilerin toparlanmasından sonra basın açıklamasına geçildi. Açıklamayı TİB-DER Başkanı Zeynel Nihadioğlu okudu. Açıklamada “Bu katliamın sorumluluğu tek başına atölye sahiplerine yüklenemez. Asli sorumlular, yıllardır Davutpaşa’da kaçak işçiliğe, sigortasız ve güvencesiz çalışma ile işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin alınmamasına göz yumanlardır. Yani bu kokuşmuş düzenin sahipleridir. Bu çürümüş ve kokuşmuş sermaye egemenliği altında yaşamı köleleştirilmiş milyonlarca işçi ve emekçi sefalet koşullarına mahkûm edilirken, gerekli güvenlik tedbirleri alınmayarak ölüme mahkûm ediliyor. Dünya’da her gün 5 Bin işçi iş cinayetine kurban gidiyor. Bu korkunç tabloyu yaratanlar, sırça köşklerde yaşıyor, saltanat sürüyorlar. Saltanatlarını işçi kanı üzerine kuranlar katliamlarının hesabını vereceklerdir. Davutpaşa’da yaşanan patlama ilk patlama değildi. İş güvenliği tedbirlerinin alınmaması sonucu gerçekleşen sayısız iş cinayetinden sadece biridir. Tersane işçileri olarak bizler bu katliamlara hiçte yabancı değiliz. Biz bunu en iyi kendimizden biliriz. İş güvenliği tedbirleri için masraf yapmayan tersane patronları sayesinde 1983 yılından bu güne kadar 100’ü aşkın işçi kardeşimizi iş cinayetlerine kurban verdik. Dün Davutpaşa’da yaşanan iş cinayeti bu cinayetlerin en ağır bedelli olanıdır. Bu ağır bedeli ödemek zorunda bırakanlar, halen utanmazca hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Davutpaşa’da işçi kardeşimizin mezarını kazanları unutma! Tersanelerden, Madenlere, Fabrikalardan, Atölyelere her yer patronların kar hırsından kaynaklı kan gölüne dönmüş durumda. Bu katliamlara karşı bundan sonra her yer eylem alanına dönmelidir. Katliamları protesto etmek ve katillerden hesap sormak için örgütlenmekten başka yolumuz yok!” denildi. Basın açıklaması esnasında ve sonrasında sık sık “Kahrolsun sermaye iktidarı” “Artık ölmek istemiyoruz.” “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz” sloganları atıldı. Açıklamaya yaklaşık 40 tersane işçisi katıldı.
haberin tümü
Dünyanın gözü bugün İstanbul'daki Hrant Dink'i anma eylemindeydi. Onbinlerce insanın katıldığı anma daha başlamadan engelleme çabalarıyla karşılaşıldı. Buluşma saatinden bir saat önce Çıplak Ayaklar Kumpanyası'nın Bin Nar gösterisi, önce devletin ardından da etkinliği düzenleyen komitenin baskısıyla engellendi. Geçen yıl AGOS Gazetesinin önünde Hrant'ın vurulduğu yerde, onun vuruluşunu temsilen yerde yatmıştı kumpanya oyuncuları. Bu sene de bin(lerce) kişiyle yapmak istediler bunu. Binlerce nar tanesiyle. Yattığı yerden kalkışını canlandırmak istediler. "Gerekirse biz engeleriz" diyen koordinasyonun sözcüsünün ısrarlı baskıları sonucunda bir basın açıklaması ile gösteriyi ertelemek zorunda kaldılar.
Tek engelleme girişimi bu değildi. Yapılmak istenen etkinlikler birçok teknik engelle zorlaştırıldı. Bütün bunlara rağmen, onbinlerce insan, AGOS Gazetesinin önünde, Hrant'ın vurulduğu yerde buluştu. Buluşan gruplar ve kişilerin cinayeti ve türkiye’deki baskıları kınayan sloganları ve tepkileri sık sık kürsüde bulunan düzenleme komitesinin uyarılarıyla engellenmeye çalışıldı. Bunun yanı sıra polis göstericileri yolun bir tarafına sıkıştırmaya çalıştı. Gösteriyi engelleyemeyen devlet, taciz etmek için elinden geleni yaptı.
Saat 15:00’te 1 dakikalık saygı duruşunun ardından, Hrant Dink'in arkadaşı gazeteci-yazar Oral Çalışlar, Dink'in katledilişinin nedenleri, yaratılmak istenen ortam ve Türkiye’de halkların birbirine boğazlatılmaya çalışılması için yapılan girişimlerle, bu olayın hazin sonuçları, Türkiye'deki demokrasi ve kardeşlik mücadelesi üzerine bir konuşma yaptı. Konuşma sırasında AGOS Gazetesi yakınlarındaki MHP binası civarında bir provokasyon girişimi oldu. Bunun ardından anmanın yapıldığı caddenin Şişli yönünde yolun yarısını kapatan bariyerler göstericiler tarafından devrildi ve caddenin bir kısmı da fiilen göstriye açıldı. Rakel Dink konuşmaya başladığı sırada caddenin polis kuşatması altında olan diğer kısmı da, bariyerlere yüklenen göstericilerle doldu. Rakel Dink'in Türkiye'de özgürlük, adalet, Hrantın katilleri ve tetikçileri üzerine yaptığı konuşma sık sık alkış ve sloganlarla kesildi. Rakel Dink düzenleme komitesinin getirttiği, anonslarla konuşmaların yapıldığı (Şişli Belediyesine ait) aracın üzerinden yapmadı konuşmasını. İronik bir şekilde Rakel Dink AGOS'un penceresinden konuştu. Türkiye'deki Ermenilerin ve bütün insanların özgürlügü için mücadele eden Hrant'ın özgür olabildiği ve özgürlüğünün bedelini ödediği AGOS'un penceresinden. Rakel Dink'in konuşmasının ardından düzenleme komitesi sık sık dağılma çağrısı yaparak etkinliği bitirmeye çalıştı. Katılımcı grup ve kişiler Hrant'ın katli ve demokrasi/özgürlük mücadelesine dair tepkilerini dile getirerek Taksim yönüne yürümeye başladılar. Düzenleme komitesi de bu sırada insanları ters yöne yönlendirmeye çalıştı. Sohbet etmek için kalan grupları bile uyardı komite.
Bütün engellemelere karşın binlerce insan Taksim'e doğru yürüyüşe geçti. Taksim'den sonra İstiklal Caddesi boyunca yürüyen göstericiler, Hrant'ın katilinin Samsun'da yakalandıktan sonra çekilen fotoğraflarında arkasında duran bayrağı penceresinden sallandıran İşçi Partisi binasına ve MHP ile Ülkü Ocakları binalarına saldırdılar. Bu sırada polis etrafa rastgele ateş açtı ve çevrede bulunan bi demiryolu işçisi bacağından yaralandı. Polisin gaz bombalarıyla müdahalesine rağmen uzun süren bir çatışma sonucunda göstericiler dağıldı. 10'dan fazla eylemcinin gözaltına alındığı çatışmada yaralanan polis ve gösterici sayısı bilinmiyor.
haberin tümü
Telekomünikasyon Kurumu(TK) ve
Türk Telekom(TT) internet
üzerinden yapılan tüm işlemleri izleyecek loglayacaklar(kayıt).
Bu konuda gerekli yasal ve teknik düzenlemeler yapıldı işlem uygulanmaya
başladı. (http://www.tk.gov.tr/Duzenlemeler/Hukuki/Kanunlar/2007/internetsuclari.pdf)
Türkiyedeki
tüm İnternet Servisi Sağlayıcı şirketlere yasa gereği,
(tanımları TK ve TT taradından kesinleştirilmiş) yüksek
konfigürasyonlu bir adet sunucuyu TT ile senkronizasyon sağlanması amacı ile
adaması zorunlu kılındı. Bu minvalde
erişim sağlayıcı şirketler kullanıcılarının kimi sitelere erişimlerini engelleyecekler
ve dahi internetteki tüm faaliyetlerini loglayacaklar. Bu hash-lenmiş logları bir yıl
saklamak zorundalar.
İzlenmek, loglanmaktan
kaçış yok o zaman bizde fake(sahte) kayıt
verebiliriz. Nasıl mı?
Proxy kullanarak, Proxy konusunda teknik bilgiler çeşitli bilişim portallerinden, arama
motorlarından edinilebilir. İki adet browser(tarayıcı) yükleyin. Biri zaten İntenet
Explorer oluyor, diğeride http://www.mozilla.org./ dan Firefox indirin.
MS İnternet Explorer dan loglanmasında
sakınca görmediğiniz adresleri gezebilirsiniz. Yahoo.
Gmail Hotmail Gazeteler okullar vs vs
Firefox u da Proxy ye göre ayarlayın.
Ayarların nasıl yapilacağına ilişkin bilgi
http://bidb.comu.edu.tr/bilgiler/proxy.htm
Aşağıdaki adreste pek çok proxynin IP si var.
http://www.proxy4free.com/page1.html
http://www.aliveproxy.com/proxy-list/proxies.aspx/Turkey-tr
Türkiye proxyleri ancak güvenilirliği şüpheli tabi. Zamana zaman erişiminin durabilir o noktada da IP değiştirin.
Değiştirdiğiniz IP yi de aşağıdaki adreste test edebilirsiniz.
http://www.ip-adress.com/Proxy_Checker/
Ayrıca sadece sörf yapmak için http://www.anonymouse.org
http://www.trproxy.net/
da kullanılabilir. Ancak bu Proxylerden SSL kullanan sitelere giriş yapılamaz.
|